7 Haziran'dan 1 Kasım'a

Türkiye 7 Haziran seçimlerine, Ak Parti iktidarı boyunca ilk defa çatışmasız bir ortamda girdi. Bu ortam aynı zamanda halkın en büyük sorunları olan işsizlik ve ekonomik sorunlarını gördüğü bir ortamdı. Yani halkın bu sorunlarını görmesini engelleyecek bir çatışma ortamı olmadığından, insanlar Ak Parti ve politikalarını sorgulamaya başlamıştı. Sonuç olarak Ak Parti’nin 2011 de aldığı %49,8 oy oranı %40,8 e geriledi ve tek başına iktidarı kaybetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti kurmayları, ekonomik politikalarının yol açtığı siyasi yıpranmayı giderecek adımlar atma potansiyeline ve niyetine sahip olmadıkları için, kısa zamanda sonuç alabilecekleri bir yöntem olarak 3 aşamalı erken seçim planını devreye soktu.

3 aşamalı planın birinci ayağı, seçmene “mesajınızı aldık” imajı verilerek kibrin, şımarıklığın, israfın terk edilmesiydi. İkinci ayağı, koalisyonun kurdurulmaması ama faturanın muhalefete kesilmesiydi. Üçüncü ayağı ise gerilim kartının devreye sokulmasıydı. “5 ayda ne oldu da AKP oylarını 8 puan birden artırdı?” sorusuna AK Parti içerisinden bile sağlıklı bir analiz getirilemezken cevap biraz da bu planda gizliydi.

3 aşamanın haricinde detaylarda başka başlıklar da vardı. Deniz Baykal hamlesi ile CHP, Tuğrul Türkeş hamlesi ile MHP, Celal Doğan ve Levent Tüzel hamleleri ile de HDP'de çatlaklar oluşturuldu. Muhalefete Meclis başkanı seçtirilmeyerek yüzde 60'lık blok dağıtıldı. Muhalefet RTÜK'e bile başkan seçemeyerek ‘beceriksiz' bir görüntü oluşturdu. “Türkiye'nin en büyük sorunu muhalefet” algısı yerleşti.

AK Parti, koalisyon görüşmelerine aslında sonuç almama odaklı başlamasına rağmen CHP ve MHP bu oyunu deşifre edemedi. İktidar partisinin “uyutma taktiği” başarılı oldu. MHP'nin üzerine “hayırcı” etiketi yapışırken CHP de bu zaman zarfında kendi oyununu kurmak yerine AKP'nin oyununda bir figüran modeli çizdi. Erken seçimin müsebbibi AK Parti iken başarılı bir çalışma ile sorumluluk MHP'ye yüklendi. Seçmen, Bülent Arınç’ın “Koalisyonu biz istemedik” açıklamasına rağmen, koalisyon kurulamamasının faturasını sadece MHP'ye kesti, AK Parti'yi sorumlu tutmadı ve 3 aşamalı planın 2. ayağı da başarı ile gerçekleştirildi.

3. ayağı ise gerilimdi. Burhan Kuzu’nun 8 Haziran da attığı bir tweet, oynanacak olan bu kanlı oyunun bir göstergesi idi. Kuzu’nun tweet’inde aynen şöyle yazıyordu. “ Evet seçim bitti Millet kararını verdi. Ya istikrar, ya kaos dedim. Millet kaosu seçti. Hayırlı olsun”

Öncelikle bir düşman belirlendi. Suruç olayları Hdp’ye yıkılarak çözüm süreci tek taraflı askıya aldındı, 3 sene üzerine sınır ötesi operasyonlar başladı. Türkiye’nin 4 bir yanından gelen şehit haberleri… Suriye’de İşid’le bir savaşın eşiğine gelinmiş izlenimi verildi. İşid Türkiye’de varlığını arttırdı. Dolar fırladı, ekonomi sarsıldı, Medya’ya sansür artarak devam etti ve 2 secim arası tam 167 şehit verdik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydanlara inmemesi, AK Parti'nin ‘başkanlık sistemini' dile getirmemesi, Davutoğlu'nun ‘kibir, şımarıklık ve israf' özeleştirileri de seçmeni etkiledi. Hemen her kesime ekonomik vaatlerde bulunulması da büyük rol oynadı. Vatandaşa bir yandan havuç bir yandan da sopa gösterildi. Bir yanda 7 Haziran'dan dersini almış ve millete yeniden vaatlerde bulunan bir AK Parti vardı. Bir yanda da “Biz olmazsak kaos olur, terör artar, beyaz Toros'lar geri gelir, ekonomi çöker, istikrara oy ver' korkutmacasına sarılan AK Parti vardı. Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin'in, “1 Kasım'da tek başına iktidar olamazsak üçüncü bir seçim gündeme gelebilir.” çıkışı da seçmenin gözünü korkuttu.

Sonuç olarak, AK Parti her zaman ki gibi kirli oyununu kurar ve oynarken, muhalefet buna cevap veremedi. 7 Haziran'da kendisine verilen krediyi iyi kullanamayan muhalefet partileri, seçmenin gözünde “Bunlara ülke teslim edilmez” konumuna düştü. Muhalefetten umduğunu bulamayan seçmen yeniden AK Parti'ye döndü, döndürüldü.

Son olarak, Allah cc. Bu aziz milletimize Hak ile Batıl’ı ayırt edebilmeyi nasip etmesini diliyor, Hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum…