banner102

Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır..’ der o güzel şiirinde Sezai Karakoç. Türk tarihi hususunda tefekkür ederken beni  yakıp yıkan nazarda Abdülhamid Han’dır.

1842’de dünyaya gelen bu Osmanlı şehzadesi günümüzde ziyadesiyle anlaşılmaya ve anlatılmaya ihtiyaç duymaktadır. Amcası Abdülaziz’in ve diğer saltanat mensuplarının kontrolsüz harcamaları, lükse düşmeleri, Avrupa’da ki gelişmeleri yanlış değerlendirmeleri  neticesinde zayıflayan Osmanlı ekonomisi ve bunların akabinde güçsüz düşen devletin başına 1876’da çokta aklında yokken, beklenmedik bir zamanda geçmiştir.

Padişah Abdülaziz ve hanedan mensupları borç içinde yüzerken ona etrafında ‘Pinti Hamid’ denecek kadar tutumluydu.

‘masraflı tutkulardan ve insanı mahveden bağlantılardan kurtulan, daha genç yaşında amcası Abdülaziz’in maliyeyi harap edip devleti iflas uçurumunun kıyısına kadar getiren müsrifliğine tanık olan Abdülhamid sayı saymayı hep bilmiş ve akıllıca iş idaresi sayesinde gayet sağlıklı bir servet sahibi olmayı başarmıştır.’

1839’da Tanzimat fermanıyla Osmanlı içindeki azınlıklara tanıdığı hakları iyileştirmiş 1856’da ki Islahat fermanıyla ise kendi tebaasını rahatsız edecek ölçüde gayrimüslim tebaaya ayrıcalıklar tanımıştır bu adımlar toplumsal hayatın kimyasını bozmuş, dış devletlerin iç işlerimize karışmasına imkan vermiştir. Barok bir dönem yaşayan Osmanlı hanedanı bu toplumsal deformasyonlardan habersizdir. O Osmanlı hanedanı içerisinde meşguliyetleriyle ve kaygılarıyla hep farklı bir yere sahiptir. Kötü gidişin farkındadır.

Meşhur ‘’hasta adam’’ tabiri 1853 yılında Rus çarı I.Nikola tarafından ortaya atılmıştır hastalıklı bir yapının 65 yıl daha ayakta kalmasının temelinde 33 yıllık Abdülhamid han dönemi vardır.

‘1876’dadevraldığı imparatorluk 1840’ların başından beri epey değişmiştir. Osmanlı imparatorluğu tartışmasız bir biçimde modernleşmiştir.’

Bu noktada merakımı en çok cezbeden şey toplumun bu modernleşmeye ne kadar hazır olduğu? Ne kadar içselleştirebildiğidir..bizi ihtiyacımız olmayan bir dizi safsatayla oyalamış olabilirler mi?

‘1876’nın Osmanlı devleti daha modern, daha merkezi, gündelik hayatta varlığı daha çok hissedilen bir devlet, daha karmaşık daha yetkin bir aygıttır. Ama çok ağır bir borç yükü altındadır, büyük devletler tarafından tehdit edilmektedir. Milliyetçi akımlar tarafından zayıf düşürülmüş ve siyasi krizlere saplanıp kalmıştır.’

Modernliğe hazırlıklı olmakla ön plana çıkarmak istediğim buydu yoksa medeniyet düşmanı yada modernlik karşıtı değilim üzerinde ısrarla durmak istediğim şey,

Kel başa şimşir kaşık ne gerek?

Her alanda bir çok güçlükle karşı karşıya kalmış bir ülke ve hiçbir sorun yokmuş gibi dayatılan yenilikler..

Cennet mekan Abdülhamid Han’ın karşı karşıya kaldığı sorunların yalnızca uzaktan bakılınca görünen  küçük bir suretini oluşturuyor…

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Fahri Hacıcaferoğlu 2019-06-03 14:04:00

Düşüncelerine sağlık Ömür hocam, çok güzel analiz ettiniz yakın tarihi. Bu analizi iyi anlayan bir insan günümüzün de aynı durumda olduğunu ve yıkılmak üzere bir gemi olduğunu anlar ve tedbirini alır. Fakat günümüz iktidarı ve onun avaneleri lüks ve israflı bir yaşam ile sefa sürerken devlet elden gidiyor...

Avatar
Ömür hoca.. @Fahri Hacıcaferoğlu 2019-06-03 23:10:54

Allah her şeyin kıymetini zamanın da bilmeyi nasip eder inşallah..

banner90