Çünkü AKP kandırmaca vaatler üzerine bina edilmiştir. Kuruluşu, milli bir zihniyetle değil işbirlikçi bir zihniyet üzerinedir. ‘Düzenle uyumlu çalışacağız, güçlenip, onları hizaya sokacağız zannettiler.’ Hiç gavura güvenip de iş birliği yapılır mıymış?
Peki, bunlar hain mi?.. Bunlar deli mi, cinni mi? ... Hayır! Kimin ne olduğunu ben bilemem. Kalpleri ancak Allah bilir. Yalnız bildiğim bir şey var ki o da bunlar bu memleketi yönetemediler. Yüzüne gözüne bulaştırdılar.
Türkiye’ye yönetici olmayı bunlar oyuncak zannettiler. Türkiye’ye yönetici olmak, ‘Dünyaya ayar vereceğim’ demektir. Yani adalet dağıtmak demektir. Türkiye’ye yönetici olmak demek, ümmet birliğini sağlamak, ümmetin şerefini, namusunu korumak demektir. Bunlar âleme ayar vereceklerini zannederek yola çıktılar ama kendileri bir türlü ayar tutmadılar.
Türkiye’ye yönetici olmak, gidip zalim, gaddar, bedbaht, pis batılılara yamanmak demek değildir. Onların stratejik ortağı olarak, Müslüman kanı akıtıp, üç milyon Müslüman’ın katline vesile olmak demek değildir. Türkiye’ye yönetici olmak demek, batılılar istedi diye zinayı, binayı, domuzu serbest bırakıp Müslüman’ın Cehennem’e sürüklenmesine vesile olmak demek değildir.
İslam’a, müslümanlara hizmet ettiğinizi zannediyorsunuz. İmamhatipler, Kur’an kursları açtınız ama öte yandan dinler arası diyalog, medeniyetler ittifakı projeleriyle içi kof müslümanlar yetiştirdiniz. Başörtüyü serbest bıraktınız ama AB uyum yasalarıyla müslüman kadının arını namusunu teşhir ettirdiniz. Ziynet yerlerini açtırdınız.
Yollar köprüler yaptınız ama bir tane yerli araba bu yollardan geçmedi daha. Hava limanları yaptırdınız, bir tane yerli uçağımız inmedi daha. Hastaneler yaptınız bir tane yerli ilaç yazamadı doktorlarımız. İnsanlar, tedavisi mümkün olmayan hastalıklara düçar olmaktan kurtulamadılar.
Tarımı sanayii bitirdiniz. İnsanı borca mahkum ettiniz. İşsizler ordusu büyütüp duruyorsunuz. Çöplükçüler ordusu büyütüyorsunuz. Genetiği ile oynanmış ithal ürünlere; ithal ete, buğdaya, bakliyata mahkum ettiniz bu milleti. İthal hayvan getirdiniz, besmelesiz kesilmiş et getirdiniz samanı bile ithal ettiniz.
Utanın! Utanın! Utanın!
Bırakın artık şu milletin yakasını
Yeteeeeer!
Bari bu millet bıraksa yani azl etse bunları... Aslında bir bakıma AKP yöneticilerinin bir mesaj verdiklerini düşünüyorum. Diyorlar ki millete: “Ne olur bizi bırakın, gammaz batılılar bizim devamımızdan yana. Onların dayatması yüzünden yanlış yapmaktan da biz bıktık. Hele ki bir gün vereceğimiz hesabımız var. Esas onu iyiden iyiye düşünür olduk. Ne olursunuz bırakın şu yakamızı artık bizi seçmeyin.” diyorlar. Yoksa bu kadar aldatıldık yanıldık, kandırıldık, çarpıldık, çurpulduk demenin ne anlamı olabilir. Yani ki bizim iktidarda kalmamızı isteyenler yakamızı bırakmıyorlar. Biz de bu baskıdan kurtulamıyoruz. Ama en azından sizden anlayış bekliyoruz. Ne olursunuz yazar Atilla Mehdigil’in bu yazdıklarını göz ardı etmeyin.” diye yalvarıyorlar. Sessiz bir çığlık ile.
Ben de yazar olarak diyorum ki; “Ey Milletim! Bakın bu işin sonu felaket. Bu işin sonu hüsran. Bu dünyayı geçtim, bunun Ukbâ’sı da var. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Ya hu birileri kandırıldıklarını anladı da siz niye anlamıyorsunuz artık. Bu desteklerinizle hem onlara hem de kendinize zulüm ediyorsunuz. Tos pembe hayallerle AKP’ye gönül verdiniz, tamam onu anladık ama ancak artık kabus yaşıyorsunuz. Daha ne zaman uyanacaksınız?
