banner102
ALLAH RIZASI İÇİN BİRAZ DİYALOG, BİRAZ HÖŞGÖRÜ, BİRAZ UZLAŞMA

Diyalog: Karşılıklı konuşma, tarafların bir araya gelerek belirli konular üzerinde konuşması; Uzlaşma: Fikir ayrılığı veya menfaat zıtlığını gidererek anlaşmak, uyuşmak anlamlarına gelmektedir. Hoşgörü ise göz yumma, aldırmama, ihmal, tolerans anlamına gelmektedir. (B.Türkçe Sözlük)

Her halükârda Müslümana lâyık olan, Müslümanların birbirlerine karşı takınmaları gereken çok güzel tavır, vasıf ve hasletlerdir bunlar. Bilhassa bu günlerde daha çok muhtaç olduğumuz bu davranışları din kardeşlerimizden esirgemekten daha büyük cimrilik olamaz. Allah (c.c) ve onun Resülu Seyyidul kevneyn Hz. Muhammed Mustafa (Sallallah’u Aleyhi Ve Sellem)’e inanan son ve hak din olan İslam ve bu dinin kurallarını koyan Hz. Kur’an-a iman etmiş mü-minler ile konuşamayacağımız, buluşamayacağımız, anlaşamayacağımız hiçbir önemli nokta olamaz, olmamalı. İslam âlemi bu anlamda diyalog, hoşgörü ve uzlaşma müesseselerini hayata geçirdiği gün kurtulduğumuz gündür. Bu konu ekonomik sorunlardan, sanayileşmeden, askeri tedbirlerden, diğer maddi alanlarda güçlü olmaktan daha önemlidir. İslam ülkelerinin maddi gücü herkes tarafından bilinmektedir. Buna rağmen bulunduğumuz nokta maalesef zillettir. Zira birbirlerini sevmeyen, birbirlerinden nefret eden Müslümanlar güçlü de olsa güçlerini birbirlerinin üzerine kullanmaktan başka bir etkinlik ortaya koyamazlar. Ehl-i küfrün korkunç planlarını bozamazlar. Tersine bu planların gönüllü elemanları, taşeronları olurlar. Oluyorlar da...

Hayırda, hizmette yarışalım ki bu; cenneti kazanma yarışıdır. Değişik camilerde namaz kılıyor olabiliriz, farklı hocalardan okuyabiliriz, sohbetler dinleyebiliriz, farklı cemaatlere mensup olabiliriz, Hz. Peygamber (S.A.V) İslam anlayışında farklı mezheplere mensup olabiliriz, farklı renklerde olabiliriz ama mutlaka birbirimizi sevmeli, hoş görmeli, diyalog kurmalı, uzlaşmalı, yardımlaşmalı, görüşmeliyiz. Mü’min olmanın şartlarıdır bunlar.

“İSLAM ALEMİNDE UZLAŞMA, HOŞGÖRÜ, DİYALOG” uğrunda hiçbir gayret, çalışma, görüşme yapmadığı halde güya İslam’ın hayrına, İslam’a hizmet, İslam’ı dünyaya yaymak adı altında Ehl-i kitap ile diyalog, hoşgörü, uzlaşma gayretinde olanların masumiyetlerine inanmak mümkün değildir. Bu duruş belki demokratik bir duruştur  ancak KAT’İYYEN İSLAMİ BİR DURUŞ DEĞİLDİR” Bu işin itikadı açıklaması ise dehşet vericidir. İşin itikadı yönüne geçmeden Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Ehl’i kitap hakkında buyurduklarına bir bakalım.

“Yemin olsun ki” Allah Meryem oğlu mesihtir” diyenler (Hristiyanlar) küfre batmışlardır.(Maide 17)

“De ki Ehl-i kitap (Yahudi ve Hristiyanlar) gerçeğe şahit olup durduğumuz halde Allah’ın ayetlerini inkâr ediyor (kafir oluyor) sunuz. (Ali İmran 70)

“Allah onları (Yahudi ve Hristiyanlar) kahretsin. (Tevbe 30)

Şimdi konunun itikadi yönünü Mektubat-ı Şeriften okuyalım:

İkinci bin yılın müceddidi İmam-ı Rabbani (kuddise sirruh-ul ali) şöyle buyuruyor:

“İslam ve küfür birbirinin zıttıdır. Bir arada olamazlar. Taa kıyamete kadar. Hatta kıyamette dahi… Bunlardan birini ispat etmek diğerini kaldırmaktır, birini ağırlamak, diğerini küçük düşürmektir.

Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, peygamberine hitaben şöyle buyurdu.

-Ey Nebi, küffar ve münafıklarla cihad eyle; Onlara sert çık. (Tevbe 73)

Sübhan Allah, en güzel huyla sıfat alan Resulüne küffarla cihad ve onlara sert çıkma emrini verdiğine göre, bundan bilinir ki: Onlara sert çıkmak en güzel huylar arasındadır.

İslam’ın izzet bulması, küfür ve küfür ehlinin zelil düşmesindedir. Buna göre, bir kimse, küfür ehlini ağırlarsa… İslam ehlini zelil düşürmüş olur.

Kâfirleri ağırlamak yalnız onlara tazim edip başköşeye oturtmak değildir. Onları meclislere almak, onlarla sohbet etmek, onların dili ile konuşmak gibi hareketler dahi onları ağırlamaktır. Asıl uygun olanı: Köpekleri uzaklaştırır gibi onları uzaklaştırmaktır.

Eğer onlara alaka peydah etmek, dünya işlerine ait zaruretler icabı ise başka türlüde olmuyorsa… O zaman uygun olan, ancak zaruret miktarı onlarla olmak vardır. Bu arada onları bir şey yerine koymamaya ve kendilerine lüzumsuz yere iltifatta bulunmamaya riayet etmelidir.

Ama, İslam’ın Kemal’i, böyle bir garazı dahi tamamen terk edip onlara iltifat etmemek ve onlarla karışıp durmamaktır. Zira, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, onları, yani: Küfür ehlini, Kelâm’ı Mecid’inde zatının düşmanı ve resulünün düşmanı olarak tanıttı.

-“Ey iman sahipleri, düşmanım ve düşmanınız olan kimseleri; kendilerine sevgi yüzü göstererek dost edinmeyin. Onlar, Hak tarafından size gelene küfretmiştir. (Mumtehine 1)

-“Kim Allah’a Peygamberlerine, Cebrail’e, Mikail’e düşman olursa… şüphesiz Allah bu kafirlerin düşmanıdır. (Bakara 98)

Allah’ın ve Allah’ın Resulünün düşmanı olan kimselerle karışık durmak; cinayetlerin en büyüklerindedir.

Bu düşmanlarla karışık durmanın, onlarla arkadaşlık etmenin en azından zararı; Şer’i hükümlerin icrasında kuvvete zaaf ve gevşeklik hasıl olmasıdır. Bundan başka, şen’i küfür merasimini kaldırmaya, onlarla ünsiyet dolayısı ile haya mani olur. Böyle bir zarar gerçekten büyüktür. Kaldı ki Allah’ın düşmanlarına karşı sevgi gösterisi ile ülfette bulunmak Allah’ın düşmanlığı, Resulünün düşmanlığını çeker. (Allah-ü Teala ona salat ve selam eylesin.)

Böyle bir uygunsuz insan sanır ki, kendisi Müslümanlardandır. Allah’a ve Resulüne imanı vardır. Ama bilmez ki bu gibi kötü ameller kendisinden İslam devletini giderir.

Nefislerimizin ve kötü amellerimizin şerrinden Allah’a sığınırız.

Bir şiir:

Düşmanı seversin, sonra sanarsın hale bak

Seni sevdiğimi, akıl senden ne kadar uzak.

Bu din düşmanı mel’unların işi İslam’ı istihzaya ve Müslümanları maskaralığa almaktır. Aynı zamanda onlar, eğer bir fırsatını bulsalar bizi İslam dininden çıkaracaklar ve hepimizi öldüreceklerdir.

Müslümanlara yakışan utanıp hamiyet sahibi olmaktır. Zira Resulüllah (S.A.V) efendimiz şöyle buyurdu: “Haya imandandır.”

Hamiyet-i İslamiye zaruridir. Baştaki emir sahiplerine düşer ki: Daima hizlana düşen kimselerin baş kaldırmalarına fırsat vermeyeler…

Hindistan’da re’sen ve bizzat haraç almak (cizye )küfür ehlinden kaldırıldı. Bu dahi, bu ülkenin sultanları ile, küfür ehlinin sohbet etmesinin şumluğundan oldu.

Onlardan haraç almaktan asıl maksat, kendilerini izlâl etmektir. Onları bu izlâl o hadde gelmeli ki: Haraç vermek konusundan, güzel elbise giyme imkanı bulmasınlar. Hatta zinet takısı, yani güzellik eşyası kullanmasınlar… Hatta devamlı surette mallarının alınacağı korkusu onlarda bulunmalıdır.

Bu sultanlar, küfür ehlinden cizye almayı men etmeye nasıl cesaret ediyorlar. Halbuki Sübhan Hak, onların zilleti için cizye emrini koydu. Bundan gaye: Onların düşük olması, mezelletidir; Müslümanların ise… Üstünlüğü ve izzetidir.

Bir mısra: ”Küfrün zilletindendir İslam’ın izzeti”…

İslam devletinin husulünün (gerçek imana sahip olmanın) alameti: küfür ehline buğz edip onları kerih görmektir.

Allah’u Teala Kelam’ı Mecid’inin bir yerinde onları: necis (Tevbe 28) diye isimlendirdi. Bir başka ayette ise onlara: Murdar (Tevbe 195) ismini verdi. Eğer o kâfirleri böyle görmüş olsalardı; Hiç şüphe yok ki: Onlarla arkadaşlık etmekten kaçınır ve onlarla oturmayı kerih görürlerdi.

Herhangi bir şeyde bu düşmanlara müracaat etmek, onların re’yi ve hükmü ile iş tutmak kendilerini tam manası ile ağırlamaktır. Bunlardan himmet talep edip onları bir vesile bilenin hali ne olur ki?

Allah-u Teâlâ bu manada şöyle buyurdu:

-Kâfirlerin duası ancak sapıklıkta kalmaktır. (Rad 14)

Bu kafirlerin duası batıldır. Bir hasılattan yana boştur. Onda nereden icabet (Kabul) ihtimali bulunsun. Hatta bu kilâb’ı ağırlamaktan, çok büyük fesatların meydana gelmesi beklenir.

Bu hizlana düşenler, duaya başladıkları zaman, putlarını vesile ederler. Hal böyle olunca işin nereye varacağı düşünülmelidir. Böyle bir şeyde, İslam’ın kokusu bile bulunmaz… (Mektubat-ı İmam-ı Rabbani mektup no:163) Uzun söze ne hacet?,

Not: Bu yazı Cemre dergisinin Şubat 2005 sayısında yayınlanmıştır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90