banner102
 Kılıf hazır, bir minare daha çalınacak

Hırsız kapıya dayandı, minareye kılıfı geçireli çok oldu. Kılıf mı? Malum IŞİD. Hani Afganistan’da El-Kaide, Irak’ta kimyasal silah, Mısır’da İhvan, Libya’da Kaddafi’ydi ve Suriye’de de Esad. Minaresi çalınmayan İslam beldesi mi kaldı? Şimdi, BOP’un farklı bir senaryosu sahne alacak. Yeni bir minareye daha kılıf geçirdiler. Kılıf da IŞİD.

Nereden çıktıysa bu IŞİD! Bu güne kadar neden bu IŞİD araştırılmadı, sorulmadı? Nerden çıktılar birdenbire? Gökten zembille inmediler ya! Bu kadar nasıl rahat ve sistemli hareket ediyorlar? Nereden aldılar bunca silahı, adamı? Nereden besleniyorlar? Bir bilen var mı?

 “Saddam’ın muhafız askerleridir.” diyen var. “Yüzde 80’ini Müslümanlar, yüzde 20’sini batılı ülkelerinden gelen gönüllüler oluşturuyor.” diyenler var? Bir de Sayın Başbakan’ın dedikleri var: “Amerika’nın Irak’a bıraktığı silahlar külliyen IŞİD’in eline geçti.” … Acaba Amerika, niye bıraktı o silahları Irak’ta? Dağın başında mı bıraktı da IŞİD’in eline geçti?

Hemen de terörist yaftasını astılar IŞİD’in boyuna. Yoldan geçene ateş açıyor diyorlar(!) Baş kesiyor diyorlar(!) Devlettir diyorlar(!) Gerçekten de bunları yapıyor mu? Yapanlar Müslümanlar mı? MOSSAD’ın ya da CIA’nın kurduğu örgüt olamaz mı? İçlerinde varsa Müslüman, onları da İslam devleti adına kandırmış olamazlar mı?

Amerikalı gazetecilerin başlarını kesiyor diyorlar. Hani nerede? Görüntüler bunu tam olarak ispatlıyor mu? Başı kesilmiş cesetler gösteriyorlar, hakikaten IŞİD’mi yapıyor bütün bunları? Eğer IŞİD yapıyorsa, bu işte kessin kes Amerika ve İsrail’in parmağı vardır ve bu örgüt kesinlikle çalınacak minarenin kılıfıdır. Yoksa Müslüman kimseye zulmetmez.

IŞİD, ilk çıktığı zaman Afganistan’ın Taliban’ına benzettim. Hala da ümit var yaklaşmıyorum değil. Ama bu fikrimi kimse desteklemiyor. O nedenle şüpheyle bakmak zorunda kalıyorum. Gerçi fikirlerimi ifade edince hak vermiyorlar da değil. Ama eğer gerçekten de öğle bir örgütse, başarıları için dua ederim! “Allah yar ve yardımcıları olsun!” derim.

Bütün bu muammanın netleşmesi bizim devletimizin işi olsa gerektir. Zira bu husus bizi çok ama çok yakından ilgilendiriyor. Ancak görünen o ki bizim yöneticilerimiz Amerika’nın ağzına bakıyor. İşte buyurun, daha dün Sayın Başbakan, dışişleri bakanlığı dönemini kastederek: “Biz Beşar Esad’la görüşürken Amerika yönetimi: ‘Görüşmeleri kesin, adamı cesaretlendiriyor, bu görüşmeler.” diye ısrar ettiler.” diyor ve ekliyor: “Ve ben Şam’a gittiğimde Esad’ı ikna etmeye çalıştığımda yalvar yakar: ‘Durdurun bu zulmü!’ dediğimde, Amerika yönetimi bir iki hafta bile beklemeyi çok görmüşlerdi. Sonra biz artık ümidi kesip: ‘Burada istikrar ancak rejimin değişmesi ve dönüşmesi ile sağlanabilir.’ dediğimizde ise müttefiklerimiz bu sefer daha ağırdan almaya başladılar.” diyor.

Ne demek şimdi bu? “Biz bölgede istikrar sağlıyorduk ama onlar istemedi. Biz de ister istemez onlara uyduk.” demek. Hâlbuki Beşar Esad, o dönem biz ne desek, “Eyvallah.” diyordu. Hatta vizeler bile kalkmıştı. Şimdi ise her şey ortada, Suriye harabe!!! Niçin ağırdan aldılar? Çünkü siz, barışı sağlayacaktınız. İki İslam ülkesi arasında güzel bir dayanışma olacaktı. Halkları huzura kavuşacaktı. İster mi bunu o zalimler (müttefikleriniz)? Siz eli eteği çektiniz, başladılar bir yandan karıştırmaya ve bir yandan muhaliflere ve de Esed’e silah satmaya.

Peki, diyemez miydiniz: “Arkadaş, sen bizim işimize karışma. Biz iki komşu aramızda ne problem varsa hallederiz. Sen kim oluyorsun da işimize burnunu sokuyorsun?” Ama tabii siz bunu diyemezsiniz. Çünkü BOP eş başkanlığı hala biz de. Çünkü Müslümanlar değil de müttefikimiz Amerika… Ne diyelim keser döner, sap döner…

Şimdi bu son gelişmelerin anlamı nedir? … Amerika, bugüne kadar içini tam istediği gibi karıştıramadığı başta Türkiye ve Katar olmak üzere diğer İslam ülkelerini düzeneğin içine çekmek niyetinde… Bizim İslam ülkelerinin liderleri de toplanıp Amerika’dan yana ortak deklarasyon imzalıyorlar. Ne diyeyim? Umarım Yüce Allah, sizin felaketinizi kendi başınıza yetirir! Ve duam odur ki bu İslam coğrafyamız artık bu mezalimlerden bir an evvel kurtulur!

Türkiye deklarasyona güya imza koymadı. Bu bizim kamuoyuna karşıydı. ‘Bak biz Araplar gibi Müslümanları satmadık.’ havası vermek için… Koymadı da geçtiğimiz hafta Amerika’nın dışişleri bakanı Türkiye’ye geldi. Sayın Cumhurbaşkanıyla kapalı kapılar ardında 2,5 saat görüştüler. Acaba ne konuştular? … Amerika’nın çalacağı yeni minarenin planından başka bir şey olabilir mi? İşte Sayın Cumhurbaşkanı’nın Katar’a resmi ziyaret için uçmadan önce gazetecilerin sorularına verdiği yanıt: "Aslında konuyla ilgili Sayın Kerry zaten açıklamalar yaptı. Bu açıklamalar bizim müşterek görüşmelerimizin ifadesiydi. Bizim bu konudaki yaklaşımımız bölgedeki her türlü terör hareketine karşı Türkiye’nin hassasiyetini kendileri ile paylaştık.

Peki, bir gün önce Kerry denen adam ne demişti Sayın Cumhurbaşkanıyla görüşmesinden sonra? … “Irak ve Suriye’de, dolayısıyla Türkiye sınırında ciddi problemler yaşanıyor. Türkiye’ye gelen mülteciler ve Türkiye’nin durumu son derece kritiktir. Türkiye ve Amerika esaslı bir ortaklık içerisindedir. Türkiye, bütün bölgenin güvenliği ve istikrarının sağlanmasında kilit bir rol oynuyor. Türkiye’nin IŞİD tehdidini yok etmek için kurulan koalisyon içerisinde pek çok rolü üstlenebilir. Biz, bu rolün belirlenmesi için askeri ve diğer uzmanlarla çalışma yapacağız.”

Ne demek şimdi bu? … ‘Biz Türkiye’yi savaşa dâhil edeceğiz.’ demek. Netice de ne demek? Oluk oluk Müslüman kanı akacak demek! Başka ne demek? Kardeş kardeşi vuracak demek! Başka ne demek? Amerika bol bol silah satacak demek! …

Allah, sizi ıslah etsin! Hiç mi ferasetiniz kalmadı?

Allah, zalimleri zulümleriyle birlikte yerin dibine batırsın inşallah!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Taskın zeki saral 2014-09-18 21:10:09

Sizle bir hikaye paylaşmak isterim.

Rahmi TURAN

[email protected]

İnek, beygir ve eşek!


POLİTİKACILAR genellikle sadece kürsüye çıktıklarında vatan milleti düşünürler. Kürsüde onları tutamazsınız. Coşarlar da coşarlar!

Kürsüye çıktıkları vakit ülkeye hizmet ettiklerini sanırlar!

Bir kısırdöngüdür bu... Bağırırlar da bağırırlar... Bu atıp tutmaları onların çevresinde vatandaş gruplarının toplanmasına yol açar. Niteliklerine değil, bağırmalarına önem verilir.

* * *

Antik Yunan döneminde (MÖ 620-560 yılları arasında) Ege’de yaşayan ünlü masalcı Ezop’un iki bin altı yüz yıldır canlılığını yitirmeyen bir öyküsü var. Okurum Orçun Sağyaşar hatırlattı.

Hikáye bu ya... Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra buluşmaya karar verirler... Her biri başka yöne gider.

Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir gelir... İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, adeta çökmüştür.

Beygir merakla sorar: "Nedir bu halin inek kardeş?"

İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır:

"Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be kardeş."

Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır:

"Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri zamanlar zincire vurdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş."

İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir. Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir. Üzerinde lacivert takımlar vardır.

İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde, "Nedir bu halin? Neler oldu? Neden böyle zevkten dört köşesin?" diye sorarlar.

Eşek keyifli bir şekilde anlatır:

"Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim..."

"Eee, sonra ne oldu?"

"Ne olacak beni başkan seçtiler!"

"Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?"

"Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar ’Seninle gurur duyuyoruz’ diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve bağırdım!"

"Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?"

"Valla, yarısı anladı ama diğer yarısına anlatamadı!"
Feraset basiret denilen durum tefekkür sahiplerine yani kurana göre iman ehline ait bir durum dünyalık yaşıyan bireysel benliklerinden kurtaramamış perdeli kişilerin işi değil
Malesef bizim seçilmiş ve atanmıslardan bunu beklemek ölüyü diriltmek gibi birşey,bide bunların yönettiği halk.allah cc zulm etmez kul azmadıkca herkes layığını yaşar

Avatar
el_ofi @Taskın zeki saral 2014-09-21 14:36:45

süper bir hikaye, bu kadar olur.:::)

banner90