banner102

Tunus’ta başŸlayıp Mısır’da devam eden halk ayaklanmaları tüm dünyada olduğŸu gibi memleketimizde de gündemin başŸköşŸesini işŸgal etmeye devam ediyor. Tabii ki her ülkede vuku bulan halk hareketlerinin o ülkelerin dinamikleri göz önüne alınarak irdelenmesi gerekir. O ülkelerin içinde bulunduğŸu dini, ictimai, mali ve siyasi şŸartları bilmeden her ülkede yaşŸanan hadiseleri tek bir senaryoya indirgeyerek okumak herhalde pek de sağŸlıklı bir değŸerlendirme tarzı olmasa gerek. Bu sebeble biz bu ülkelerde yaşŸananları tahlil etmek yerine bu kardeşŸlerimize bizim ülkemizle alakalı önemli bir ikazda bulunmayı tercih edeceğŸiz.

              Bu olaylar hakkındaki ilginç değŸerlendirmelerden biri de bu ayaklanmaların Türkiye etkisi ile meydana geldiğŸi yönündeydi. Buna göre bu kardeşŸ ülkelerde yaşŸayan insanlar bizim ülkemizdeki demokratik düzene imrenmek ne kelime hayranlık duymaktaymışŸlar da hayallerini süsleyen bu rejime erişŸebilmek için nicedir mücadele vermekteymişŸler. BaşŸta da dediğŸimiz gibi bu ülkelerde yaşŸayan kardeşŸlerimizin hayalleri ne mecralardadır onu kestirecek durumda değŸiliz; dolayısı ile biz yine bizim ülkemiz ne derece demokratik bir rejime sahip ve halk ne derecede egemen bu konuyu aydınlatmak sureti ile bir nebze olsun bu kardeşŸlerimize yol göstermek derdindeyiz.

      ܖncelikle çok yaygın kullanılan bir kavram olan diktatörlük mefhumundan başŸlayalım. Hani eskilerin istibdat dedikleri baskı ve dolayısı ile zulüm düzenini ifade eden bir tabir. şžimdilerde bu tabiri hepimiz üç aşŸağŸı beşŸ yukarı biliyoruz ama herhalde bir noktada yanlışŸ önkabullerimiz söz konusu. Kısaca ifade etmeye çalışŸırsak, diktatörlüğŸün siyasi rejimin türü ile bir bağŸının olmadığŸını söyleyebiliriz. Bir diğŸer ifade ile, bir monarşŸi yahut da krallık rejiminde diktatörlük olmayabileceğŸi gibi, aynı şŸekilde sureta demokratik bir rejim de pekala diktatörlüğŸe sahne olabilir, ki zaten bunun canlı misallerinden birini temaşŸa eyleyebilecek bir coğŸrafyada ikamet etmekteyiz.

       Tabii ki bir monarşŸinin cumhurun egemenliğŸinde olması tarih içinde pek de sık rastlanan bir durum değŸildir, fakat teorik bazda düşŸündüğŸümüzde halkın içinden çıkan ve halkın hissiyatına tercüman olan bir kralın varlığŸı bunu mümkün kılmaktadır. İslam tarihinin erken devirlerinde olsun, Osmanlı döneminde olsun bu durumun sayısız misallerine şŸahit olmuşŸ bir medeniyete mensub olduğŸumuz herhalde itiraza mahal bırakmayacak denli kuvvetli bir hakikattir.

         Madalyonun diğŸer tarafına yani sureta demokratik dikta rejimlerine gelirsek 20. Asırda ve bilhassa monarşŸiden demokrasiye geçişŸ safhasında sıklıkla karşŸılaşŸtığŸımız rejim tarzı bunlardır. Zira monarşŸinin hüküm sürdüğŸü uzun asırlar boyunca teşŸekkül etmişŸ olan bürokrat ve aristokrat sınıfı eski düzende elinde tuttuğŸu mali ve siyasi imkanları yeni düzende de elinden kaçırmamak için elinden gelen tedbiri ardına koymayacaktır. Bunun misalini monarşŸinden demokrasiye geçildiğŸi hemen her tarih sayfasında görmek mümkün olduğŸu gibi, dileyen günümüzde yaşŸanan misalleri takip ederek bu inceleme faaliyetini daha da ilginç bir hale getirebilir.

         İşŸte bu sureta demokratik dikta rejimlerinde monarşŸi rejimi boyunca yapılan baskı ve zulümlerle patlama noktasına gelen halka bazı tavizler verilerek kaba tabirle gazı alınır, ki bu da işŸte demokratik rejimlerin alameti farikası olan seçme hadisesidir. Güya demokratik düzene geçen halklar artık başŸlarına istedikleri adamı geçirmekte, beğŸenmediklerini indirip yerine beğŸendiklerini getirmektedirler. Son derece demokratik olan vitrini geçip de dükkanın içine girdiğŸinizde monarşŸiden demokrasiye geçişŸin sadece vitrin seviyesinde kaldığŸını ve maalesef henüz dükkanın esas işŸleyişŸini yürüten hiçbir çarka sirayet edemediğŸini görmeniz zor olmaz. Bu rejimlerde halka verilen sadece kendilerini ezen çarkları kimin çevireceğŸini seçme hürriyetinden ibarettir, yoksa bunun ötesinde çarkların işŸleyişŸini değŸişŸtirme gibi bir hakları katiyen yoktur.

         Söz gelimi bu tip ülkelerde serbest seçimler son derece demokratik usullerle ifa edilmesine karşŸın halkın istediğŸi gibi yaşŸamasına aynı şŸekilde imkan tanınmaz. En basitinden vatandaşŸın istediğŸi gibi giyinme hakkının dahi olmadığŸı bir rejimde serbest seçimlerin ne manası kalır bunu düşŸünmek kafidir. (şžimdi burada bazıları kronik şŸark kurnazlığŸı ile kamusal alan gibisinden aslı astarı olmayan tabirlere sığŸınırlar da bir an olsun şŸu kamu dediklerinin halk olduğŸunu akıllarına getirmezler!)

         Bir rejimin diktatörlük olup olmadığŸını anlamanın en kestirme yollarından biri de eğŸitim sistemine bakmaktır. EğŸer bir rejim istisnasız bütün vatandaşŸlarını tek bir tornadan geçirmek temayülünde ise esaslı bir diktatörlükte olduğŸunuzdan şŸüpheniz olmasın. Hele bir de bu eğŸitim milliyet ile alakası kalmamışŸ ideolojik motiflerle örülü ise o zaman şŸüpheyi bırakın gölgesine bile mahal kalmaz. Bazen de böyle rejimler işŸi garantiye almak için belli bir yaşŸtan önce çocukların okul dışŸında eğŸitim almalarına da sınırlamalar getirebilir. Bakınız burada toptan bir yasaklama söz konusu değŸildir, nisbeten insaflıdır rejim, sadece sınırlar. O rejimlerde çocuklar yürümeye başŸladıkları anda bir bale kursuna gidebilirler, ancak kutsal metinlerini okumayı öğŸrenebilmek için uzunca bir müddet beklemeleri gerekecektir, herhalde bu da bu rejimlerin dini öğŸretime atfettikleri ehemmiyet ve ciddiyetle alakalı olsa gerektir.

                      Balyozu kimin tuttuğŸunun hiç de mühim olmadığŸını gösteren en güzel misal de yine eğŸitim camiasından verilebilir. Mesela sözde dine mesafeli bir demokratik iktidar kesintisiz adını verdikleri eğŸitim süresini ileri doğŸru uzatarak dini eğŸitimi baltalayabilir. Buna mukabil halkın içinden iktidara seçilen bir diğŸer demokratik iktidar bu kesintisiz eğŸitimi daha da erkene çekerek dini eğŸitime berikinden çok daha tesirli bir darbe indirebilir. Ama değŸil mi ki bu balyozu o iktidarın eline o halk vermişŸtir, artık darbe ne kadar tesirli de olsa gam yemez.

         Demek ki bir halk için başŸlarına inen balyozu tutan kişŸiyi seçme haklarının olması yani sureta demokratik bir rejim olmaları diktatörlükten kurtulmaları için kafi olmuyormuşŸ. Buna da bir misal vermek gerekirse mesela şŸimdi Mısır’ın bürokrat ve aristokrat sınıfı başŸkan yardımcısı Süleyman’ı demokratik düzenin başŸına geçirmek için harıl harıl çalışŸıyorlar. BaşŸta bu ülkelerin iç dinamiklerini pek bilmediğŸimizi itiraf ettik ama artık onlarca yıldır monarşŸik düzenin başŸvezirliğŸi yürüten adamdan bir demokrasi havarisi ortaya çıkarmaya kalkarsanız bunun alasının bizim İsmet PaşŸa gibi olacağŸını da kestiremeyecek kadar yabancı değŸiliz.

                Elbette bu yazdıklarımız Tunus ve Mısır’da yaşŸanan hadiselerin ehemmiyetini azaltmak kabilinden değŸildir. Hiç şŸüphesiz bir diktatörün devrilmesi bir inkılap, o halkın tarihinde bir milattır. Bizim bu kardeşŸlerimize nasihatimiz ülkeleri babalarının çiftliğŸi gibi sömürecek denli sahiplenen bu diktatörleri kaçıracak kadar kuvvetli bu iradelerini kaybetmemeleri içindir. Zira bu sadece balyozu tutacak kimseyi seçmekle iktifa eder ve bu iradeyi kaybederseniz artık bir süre sonra hakikaten de demokratik bir ülke olduğŸunuz zehabına kapılabilirsiniz. Hatta demokratik bir ülke olduğŸunuza o kadar inanırsınız ki kalkıp kendinizi başŸka ülkelere numune olarak göstermekte hiçbir beis bulamayabilirsiniz. İşŸte bu sebebledir ki Arap kardeşŸlerimize haddimiz olmayarak şŸu ikazda bulunuyoruz: Sakın ha kılavuzunuz karga olmasın, yoksa kafanız balyozdan kurtulmaz!!!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Abdullah Ağadayı 2011-02-15 13:30:44

Esselamu aleyküm,değŸerli hocam gerçekten de güzel uyareılarda bulundunuz.Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az misali yıllardır uyutulmuş ve narkozlanmış bu millet ve milletler kolay kolay felah bulmaz. Bunlar katillerle doktorları,hırsızlarla muinleri,zalimlerle adil olanları ayırcak bir akıl ve ferasete sahip olamadıkları sürece ifade ettiğŸiniz gibi kafaları balyozlardan kurtulamayacak.Gerçi Balyoz operasyonu ve ergenekon ,hizbullah vb. filmleri bol bol izliyorlar. Amma greçek hayatın gerçeklerini alayamıyorlar.İnşaallah sizler gibi uyarıcıların yıllar sürecek uyarmaları ile belki bir gün.İnşaaallah.selamlar

banner90