Nedir yani şu memlekette sadece iki kişi midir bu göreve layık olan? Karaborsada mıdır Cumhurbaşkanı adayı? Liyakatsiz olanlardan nasıl aday olabilir? En azından benim adayım olamazlar.
Acaba bu zevatlar geride bıraktıkları dönemde bu memlekete, bu millete ne kazandırdılar? Ne faydaları oldu?
Ümmetin ve ya insanlığın saadeti için ne adım attılar? Hiçbir adım atmadılar. Bırakın, bugün özellikle İslam coğrafyası acılar içerisinde kıvranıyorsa tek sebebi bunlar değil midir?
Bugün Rasulullah’ın ümmeti büyük bir mezalim yaşıyor. Sahabenin fethettiği topraklar kan gölüne çevrilmiş, Kudüs kan ağlıyor, Bağdat, Şam, Sana, Trablusgarp kan ağlıyor.
Onlara bu mezalimi yaşatanlar da yardakçıları da zalimlerin ta kendileri değil midir? Zalimin zulmüne rıza gösteren onlardan olur. Kim ki zalimleri dost edinirse o da onlardandır.
Benim görüşüm buna asla ve asla rıza göstermez. Onlara bütün kapıları kapatılmış olmalıdır. Hatta suratlarına çarpılmalıdır. Lafı bile edilmemelidir.
Evet, bir kimse geçmişiyle sorgulanamaz. Tövbe etmiş olabilir? Ama mühim bir göreve talipli olanın da tövbekâr olduğunu, hatalarının telafisi için mücadele edeceğini dünya âleme deklare etmelidir. Ne yapmış ise...
Etse bile ben, zâtı zevatı başıma taç yapacağım anlamı çıkmamalıdır. Karaborsada değil ya reisicumhur adaylığı. Niceleri vardır bu ümmetin hatta bütün insanlığın düzlüğe çıkması mücadelesini veren/verecek olan...
Bırakalım da kendi günahlarıyla baş başa kalsınlar. Rableriyle hesaplaşsınlar. Bundan sonra yapacakları hatalarına neden ortak olacakmışız?
Parmaklarından üç milyon müslümanın kanı damlayanlar benim Cumhurbaşkanı adayım olamaz. Zinayı serbest bırakan kanunun altında imzası olanlar benim adayım olamaz. Amerika son elli yılda barışa çocuklarını feda etti diyenler benim adayım olamaz. Allah’ın ayetlerine muhalif karalar alanlar benim adayım olamaz.
Ülkemin değerlerinin pis batılılara peşkeş çekilmesi kararnamelerinin altında imzası olanlar benim reisicumhur adayım olamaz. AB anayasasına imza atanlar benim adayım olamaz. AB uyum yasalarıyla ülkemin geri kalmışlığına rıza gösterenler, insanımın ahlak ve maneviyatının bozulmasına vesile olanlar, benim adayım olamaz.
Benim Cumhurbaşkanı adayım, Allah korkusunu her dem yüreğinde taşıyandır. Benim adayım dimdik duruşlu, ne söylediğini bilen, Hakk’ın ve hakikatin yanında olan biri olmalıdır. Milli Görüş davasında ayakları kadim olan biri olmalıdır. Kürsülerden hakkı haykırırken zalim yüreklere korku salan olmalıdır. Ferasetiyle bacakları tir tir titreyenlere korkudan erken seçim kararı aldırtan olmalıdır.
Arzum, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da samimiyetle, başı dik, alnı açık bir vaziyette yürümektir. Bu güne kadar yaptıklarımızın bir tanesinden bile başımız eğilmedi. Her platformda yaptıklarımızın arkasında olduğumuzu gururla ifade ettik. İnsanlık için ne yapmışsak hepsini katkısız ifade edebiliyoruz. Bundan sonra da aynı kararlılıkla aynı yüreklilikle yürüyeceğiz.
Biz biliyoruz ki takdir Yüce Allah’ındır. Biz, şartlara teslim olan değil, şartları teslim alan bir anlayışın mensuplarıyız. Zulme rıza gösterenlerin safına katılarak değil, onları kendi safına katma mücadelesi veren bir anlayışı benimsemişiz. İmam olma şartıyla aramıza katılmakla, kayıtsız şartsız saflarımıza katılmak aynı şey değildir. Bu safları terk etmeyen niceleri vardır imamlık vazifesini bir hakkın yerine getirecek. Yüce Allah diledikten sonra.
Biz dik durmakla mükellefiz...
Hürmet ve muhabbetlerimle!
