banner102
Miladi 9. yüzyılda batı Avrupa'da ortaya çıkan Feodalizm, eski toplumların tarıma dayalı ekonomilerinin temel altyapısı olan toprak mülkiyetinin çeşitli yollarla derebeyi ve asillerin tekeline geçmesi neticesinde oluşan, baskıcı, sömürücü ve teşebbüs hürriyetinin olmadığı, zulüm üzerine kurulmuş batıl bir sistem.

Onuncu yüzyılda ticaretin gelişmeye başlamasıyla birlikte feodalizm zayıflamaya başlamakla birlikte, yirmibirinci yüzyılda halen, batılılar ekonomik düzenlerini sömürü üzerine kurmuşlar. Rahmetli Erbakan'ın deyimiyle: sömürü “vahşi  kapitalizm” olarak yürürlükte .

Yeni dünya sisteminde: Feodalizmin yeni versiyonu olan vahşi Kapitalizm, bireysel Feodaliteden kollektif  Feodaliteye terfi (!) etmiştir. Günümüzde artık çok uluslu şirketler, Bankalar, Borsa, Dolar ve Euro'ya endeksledikleri ülke ekonomilerini istedikleri gibi yönetiyor ve sömürüyorlar.

21. yüzyılda “Globalleşme” adı altında şirin bir maskeyle toplumlara dayatılan sistem, çeşitli enstrümanlarla hedef  toplumlara balın içerisindeki zehir misali yediriliyor. İ.M.F ve Dünya bankasından veya küresel egemen güç kabul edilen finansal merkezlerden kredi kullanan ve kullandıran hükümetler “küresel Feodalizm'e” destek olmakta ve onların saltanatının daha da güçlenmesine katkı sağlamaktadırlar. Geniş halk kitlelerinin sömürülmesi demek olan faizin yaygınlaşması, imalat sanayiinde, tarımda ve kısaca bütün üretim sektörlerinde Faizi artı maliyet unsuru olarak nihai tüketicilere ek bir yük olarak  yansımaktadır.

Avrupa ülkelerinin birçoğunda devletin kamu iktisadi teşebbüslerindeki payı % ellidört civarında iken memleketimizde perakendecilik yabancıların veya büyük sermayenin tekeline girmiş durumda. İşyerini kapatan esnaf, küçük ölçekte imalat yapan bir çok imalatçı küresel sermaye karşısında pes ederek A.V.M lerde tezgahtar olarak çalışmak zorunda artık. Diğer taraftan Çin mallarının sınırızca ithal edilmesi, memleketimizi Çin mallarının çöplüğü haline getirdi adeta.

Bütün bu yanlışlardan dönmek için sadece irademizi kullanıp radikal kararları cesurca almak zorundayız. Bizim ülke olarak dünya sistemiyle entegre olma zorunluluğumuz yoktur. Şayet yeniden tarım ve hayvancılık politikalarımızı milli ve halkımızın yararına olarak düzenlersek bunu başarabiliriz. Daha da önemli olan eğitim sistemimizi yeniden "Önce Ahlak ve Maneviyat" prensibi doğrultusunda inançlı, ahlaklı ve "tüketim toplumu değil," üretim yapan ve ürettiğini insanlığın yararına kullanabilen bir nesil meydana getirmeliyiz. Bu vesile ile okulların açıldığı şu günlerde tüm öğretmenlerimize ve öğrencilerimize hayırlı başarılar diliyorum. Yeni öğretim yılının ülkemize ve insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum.

Başarı, istikametin doğruluğu ve ısrarla çalışmanın neticesinde elde edilen bir sonuçtur. Ancak  mevzide direnmek şarttır. Direnmeyenler siperlerini düşmana teslim etmek zorunda kalırlar. Allah cc. bizden sonuç istemiyor. Seyri hayatımızı kulluk cihetiyle nasıl yaşadığımız ve kimin  yanında yer aldığımıza ve amellerimizin nitelik ve niceliğine göre karşılık verecektir.

Modern köleler olmaya direnen bir toplum arzu ve temennisi ile..Vesselam.  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
enes taşdelen 2014-09-21 07:43:47

tayyip erdoğan kuran okuyor namaz kılıyor yani dindar hangi başbakan namaz kılıp kuran okuyordu

banner90