banner102

Çobanlarında sürüye dâhil olduğunu fark ettiğimden bu yana, kallavi hesaplara dalmıyorum. Bana öyle geliyor ki sonu olan hiçbir şey için sonsuz hesaplara yer yok. Mağlubiyetler de galibiyetler de aynı boyutta görünüyor baktığım yerden.

Manalara değil manaları teşekkül ettiren yaşantılara odaklandığımdan beridir, farklı bir kavrayış dairesine iltica ettim. Sözüm ona günün kazananı, akşam başını yastığa koyduğunda asude ömründen eksilmiş bir günden daha değerli bir kazanım yazdıramadığından hanesine, yine zarardadır.

Zamanın sekteye uğramayan süreğinde yaşayan herkes zarardadır zaman adlı tüccar karşısında.. Emek alır, sevgi alır, heves alır, nefes alır ve karşılığında yalnızca ölüm verir. Onun zarar etmesi mümkün müdür?

Şiir yazmadan, şiir okumadan geçmiş bir ömür tasavvur ettim de, ölümden korkmasına bir sebep bulmadım, yeni yerler gezmeye zaman bulamayan, tatil nedir bilmeyen ve sevdiklerine sevgisini anlatamayan adamın hali de aynı değil midir?

Yaşıyor musun ki ölmekten korkuyorsun? Diye sormak isterim ona,

İçinde sevgi barındırmayan ve hırsın esiri olmuş bir kalbin durmaktan korkması kadar yersiz telaşların peşinde koşuyoruz. Öyle bir kalbin atması hem sahibine hem de çevresindekilere zarardan başka ne verebilir ki?

En güncel nevroz olarak belirlediğim; hakkımız olana gafil hakkımız olmayana talip olmanın neticesinden hep sinirli, hep hırslı, hep de yorgunuz.

Hiç aklına gelmeyenin başına gelmesine şaşırıyor da başına gelmesine takılıyor günümüz insanı, yanında yöresinde gerçek bir dostu da kalmamış ki sorsun ona;

Aklın neredeydi?

İlkin akla gelip muhatap bulamayan musibet daha sonra başa geliyor olamaz mı?

Kapalı bir göz için hakikatin ne kadar açık olduğunun bir önemi yoktur iş bu ki; hakikate saygı duyup onunla göz göze gelecek cesarete sahip olsun insan.

Hiç soru sormadan, sorgulanmadan yaşanan hayat, sürekli ses çıkaran ama buna rağmen yine de çalışan arabaya benzer, idare eder lakin size nerede ne zaman yolda bırakacağını bilemezsiniz. Bilinen bir şey varsa oda sizi yolda bırakacağıdır.

Çobanların da sürüye dahil olduğunu fark ettiysek şayet hayatımızı anlamlı kılmaktan daha anlamlı bir amacımız kalmıyor geriye.

Kalbine sevmeyi öğretenin yolda kalmadığını yazdı insanlık tarihi, seven bir kalbin menzili olarak, sevebildiği yer tespit edildi, vardığı yer sevdiği yer olmuştur ne eksik kalmıştır ne de fazla almıştır.. Seven bir kalbin gülen bir yüzdür vitrini.

Bizi sürünün içinde sürüden azade edecek olan kalbimizi dolduran sevgidir. Çoban elinde bulundurduğu yetkiyi görünmez bir zincir gibi boynuna vurmuştur lakin kalbi sevgiyle dolu bir koyun daima sürünün içinde özgürdür.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Okuyucu 2020-11-13 17:04:41

Bu çok boş yazar nasıl halen devam ediyor anlamadım.ilgililer şunu atsin yazıları çok kötü

banner90