banner102
Önce bir durum tespiti yapmakta yarar var…

Maalesef ekonomimiz iyi gitmiyor. Her yıl bütçeden yaklaşık 60 milyar TL’ye yakın bir rakamı faiz lobilerine ödüyoruz. Bu tutar özel sektör ve hane halkının borçları ile toplandığında yaklaşık 3 katına çıkıyor. Borcun faizi buysa varın siz düşünün ana para ne kadar olur? Hazine verilerine göre sadece bu yılın ilk ayından ağustos ayına kadar devletin ihtiyaç duyduğu kaynağın temini için Hazine Müsteşarlığı kanalıyla  97,8 milyar TL tahvil ihracı gerçekleşmiştir.  Şaşırtıcı değil mi hükümet bir yandan IMF’ye artık borçlanmıyoruz derken geri ödemesi yıllarca sürecek bu nakdin temini için milyarlarca TL borçlanıyor. Öte yandan işsizlik oranı temmuz ayı itibariyle 10,5 olarak gerçekleşti. Bu orana İŞKUR’a başvurmayıp boşta gezen vatandaşları da eklersek oran nerdeyse 3 katı olur. 
Peki ya geçim? 

Türk-İş araştırmasına Temmuz 2017 verilerine göre göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için gerekli olan aylık mutfak harcaması tutarı 1.479 TL oldu. Bu rakam kira, ulaşım, eğitim, sağlık, giyim vs diğer ücretleri de içine alacak şekilde genişlediğinde yani yoksulluk sınırı olarak hesaplandığında 4.878 TL olarak ortaya çıkıyor. Bu rakamlara baktığımızda ülkemiz insanının ağır bir yoksulluk ve önemli oranda da açlık tehdidi altında yaşadığı açıktır. Ekonomi ile alakalı toplumsal hayatı ilgilendiren çok önemli bir gösterge daha varki o da icrada olan dosya sayısı. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 9 milyon olan icra dosya sayısı 2015’e gelindiğinde 24 milyon sınırına dayandı. 2002 yılında 6,7 milyar TL seviyesinde olan hane halkı borcu 2014 sonunda 332,4 milyar TL’ye ulaştı! Yani TÜİK verilerine göre vatandaşın borcu bu dönem içersinde 50 kat arttı! 

Ekonomideki bu değerleri enflasyon, döviz kurundaki artış, cari açık, yatırım ve istihdam dengesi makro göstergeler ile beraber harmanladığımızda Türkiye ekonomisinin hem mikro hem de makro bazda ağır bir süreçten geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İşin ilginci bu kadar ağır bir tablo varken iktidarın ekonomi ile ilgili onca bakanlığı varken hiçbirinin bu konuda önleyici çalışma yapmıyor olması. Örneğin işsizliğin önlenmesi için akla gelen ilk adım yatırımların ve üretimin artırılmasının ve teşvik edilmesi iken  bu konuda hiçbir adım atılmıyor. Devlet fabrika açıp yeni iş sahaları planlaması yapması gerekirken Gençlik ve Spor Bakanlığı verilerine göre ülke genelinde 3 katrilyonluk futbol stadyumu yapmış! Açlık sınırı, yoksulluk sınırı altında bunca insan varken işsizler ordusuna fabrika açmak yerine stadyum açmak bu ülkenin yararına mı yoksa zararına mıdır? Ya da şöyle düşünelim: İşsizlikten ve parasızlıktan iyice bunalmış gençleri uyutmak için özel olarak dizayn edilmiş bir planmıdır?

Ekonomideki ağır bunalım ülkemizin etrafını çevreleyen ateş çemberi kadar tehlikeli hale geldiğini ifade ettik. Peki etrafımızda neler oluyor bir de ona bakalım:

Recep Tayyip Erdoğan’ın senelerce eş başkanlığını yaptığı asıl amacı ‘Büyük İsrail’ olan Büyük Ortadoğu Projesi takır takır işliyor. Kuzey Afrika ülkelerinden başlayan devletlerin iç savaş ve parçalanma süreci yanı başımıza kadar ulaşmış durumda. Irak’ın ardından Suriye’nin de fitili ateşlendi. Bölge tam bir kaos içersinde. Tüm karmaşa içersinde Siyonist İsrail güdümlü Barzani, Kuzey Irak’ta  bağımsızlık referandumuna gitti. Yani bağımsız bir devlet olmak için son adımı atacak. Sadece Kürtlerin yaşadığı bölgeleri değil, Türkmenlerin ve Arapların da yaşadığı bölgeleri kapsayacak şekilde Kerkük’ü dahi içine alacak halde bir referandum yapacaklar. Ne gariptirki Barzani, Türkiye’deki referandum süreci içersinde Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmiş, üstelik Irak bayrağı ile birlikte sözde Kürdistan bayrağı ilk kez protokole iliştirilmiştir. Bu durum AKP Hükümetinin Barzani’nin bağımsızlık referandumundaki çelişkili tutumunu da gözler önüne seriyor. Şimdilerde üst perdeden Barzani hedef tahtasına oturtulmuş durumda. Fakat şurası su götürmez bir gerçekki, Barzani’nin bağımsızlık referandumuna giden yolda AKP Hükümetinden çok destek almıştır. 

Türkiye, bölgede derin ve kadim planları olan bölgesel ve küresel güçlere karşı da maalesef sessiz. Örneğin dünyadaki tüm kaos ve savaşların mimarı olan Siyonist İsrail ile ilişkiler normalleştirilmiş, hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından ‘İsrail’e muhtacız’ gibi bu milletin değerleri ile taban tabana zıt bir ifade politika haline getirilmiştir. Türkiye’nin ve bölge devletlerinin parçalanması için her şeyini ortaya koyan İsrail’e muhtaç olmak ne demek! Allah (cc) müminler ancak bana dayanıp güvensin diye emretmişken Müslüman bir ülkenin cumhurbaşkanı hangi ölçüyü baz alarak ‘İsrail’e muhtacız’ açıklaması yapar! Öte yandan bölgeyi savaş alanına çevirmek özellikle Arap ülkelerine yüz milyarlarca dolarlık silah anlaşmaları yapan ABD ile stratejik düzeyde işbirliği yine AKP hükümeti tarafından devam ettirilmekte. ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde Barzani’nin istediği gibi bir Kürt devleti kurmak için mücadele eden PYD’yi doğrudan koruyan ABD’yi hala bu şartlar altında dahi stratejik müttefik olarak görmek akıl işi midir?

Büyük İsrail Projesi süratle tamamlanıyor. Bu projenin sonunda parçalanmış bir orta doğu, parçalanmış bir Türkiye olacak! Bu projenin durdurulması için AKP Hükümetinin herhangi bir planı var mı? Yok! Hatırlayın referandum öncesinde ülke eğer başkanlık sitemine geçerse ekonomiden dış politikaya pek çok olumsuz durumun düzeltileceğini bizzat evet cephesinin başı AKP’liler söylemişti. Peki geldiğimiz noktada iyileşme mi var yoksa karanlık daha da mı arttı?
AKP’nin artık bu saatten sonra önünde sadece tek yol var: O da Türkiye’nin 1997’de Milli Görüş iktidarı ile kurduğu D-8 Uluslararası İşbirliği Örgütünün aktif hale getirilmesi ve başta Orta Doğu olmak üzere dünyadaki tüm gerilim ve savaş alanlarına müdahale ettirilmesi yoludur. AKP artık şunu iyice anlamalı: ABD ve İsrail dünyayı kana bulayan iki küresel şeytandır! Bu iki devlet Türkiye’yi parçalamak için herşeyi yapıyor. Bu iki ülke bizim dostumuz ve stratejik müttefikimiz olamaz. Bizim dostlarımız bölgemizdeki Müslüman ülkeler ve dünyanın diğer bölgelerindeki Müslüman devletlerdir. Olmazsa olmaz olan ise D-8 İslam Birliği örgütünün derhal aktif hale gelmesidir. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90