banner102
“Dinimizle Oynanırken Uyuduk, Koltuklarımızla Oynanınca Uyandık”

Allah yerleri ve gökleri de tıpkı insan gibi bir fıtrat üzere yaratmış ve bunun devamlılığı için de tabii kanunlar koymuştur. Evrendeki bütün canlı-cansız varlıklar bu fıtrat üzere varlıklarını sürdürürler. Onun dengesini-fıtratını bozmak insanın yaratılışını bozmakla aynı sonuçları doğurur. Rabbimiz bu yasaları korumayı öncelikle insana, özelde ise yeryüzünün varisleri kılmak istediği inanmışlara yüklemiştir. Ancak insan, hem evrenin o muhteşem yapısını hem de kendi fıtratını bozmuştur. Sürekli değişen bu değişken varlık kendi varlığına bağlı her şeyi de kendisiyle birlikte değiştirmeye kalkmıştır.

     Bu girişten sonra asıl derdimizi dile getirmeye başlayabiliriz. Öncelikli olarak sorgulamamız gereken şey şu olmalı: Müslümanların dostları ve düşmanları kimdir? İnancımız bize kimi dost ve kimi düşman kılmıştır? Günümüzün en ciddi problemlerinden birisi olması hasebiyle; sadece bizim değil kendi dışındaki bütün insanlığın düşmanı olan Amerika bizim neyimiz oluyor? Yılllardır kapılarında insanlık dilendiğimiz Avrupa Birliği bizimle hangi ortak değeri paylaşıyor, hangi derdimize çare olmasını bekliyoruz   Bu soruların cevabı bize bir yol haritası çizecektir. Eğer dost ve düşmanlarımızı iyi tanır, dahası kendi değerimizi bilirsek, nerede ve nasıl davranılması gerektiğini de bilir, her attığımız adımı ümmetin çıkarı ve geleceği hesabıyla atarız. Aslında sadece ümmet için değil, bütün bir insanlık adınadır bu atacağımız adımlar. Bu duruş bizim bundan sonraki adımları sağlıklı atmamızı sağlayacaktır.

     Karşı cephenin iyi niyetli olduğunu zannetme gafletine düşenlerin, ümmetin derdine çare olabileceğini duşünemiyorum. Bu insanların İslam dünyasını ayağa kaldırmasi sizce mümkün mü? Yatarak  uyuyanı uyandırmak kolaydır, ayakta uyuyanı uyandırmak zordur. Doğrusu insanın zaman içerisinde bozulabileceğini kabul edip anlarım ama inancı tarafından sürekli diri tutulması gereken müslümanın bozulmasını, kendi inancının aksine değişip-dönüşmesini anlamakta gerçekden zorlanıyorum.

      İçinde bulunduğumuz asrın hakim güçlerinin İslam dünyası için hazırladıkları en büyük projelerden biri olan “Ilımlı İslam” projesi yıllar öncesi uygulanmak ıstenmiş fakat gerekli zemin ve uygun zaman olmaması sebebiyle sürekli ertelenmişti. Ancak, her türlü özgürlüğün sınırsızca yaşandığı bu dönemi kendisi için en verimli devre olarak görüp meydana çıkma zamanı geldiğini düşünmüş ve faaliyetine başlamıştır. Ve bu proje beklenmedik bir etki ve kabul görmüştür, her kesimden insanları kendi değerlerinin dışına çıkarmayı başarmıştır. Abant toplantılarıyla başlayıp devlet destekli bir proje olarak devam eden bu operasyon, Türkiyenin bazı önemli illerinde “Dinler bahçesi” şeklinde komplekslerin yapımıyla devam etmiştir. Asrımızın bu ihanet projesi en sarsılmaz sanılan cematlerde bile ciddi değişikliklere yol açmıştır.

     Dinlerarası diyalog adı altında yürütülen bu fitne, asıl darbeyi inancımıza, örf ve ananelerimize vurmuştur. Bu darbeyi, 15 Temmuz ihanet kalkışmasından küçük göremeyiz. Hatta etkileri açısından değerlendirdiğimizde  çok daha büyük olduğunu göreceğiz. Çünkü bu darbenin toplum üzerindeki etkisi hala anlaşılmış değil. 15 Temmuz kalkışması devleti korumaya yönelik şuurlanmamıza sebep oldu,  bu fitnenin ise ciddi bir şuursuzluğun oluşmasına yol açtığı için uyanmamıza değil de uyumamıza sebep olacağından korkuyorum.

      Bu fitnenin daha vahim sonuçlara yol açacağı çok açıktır. Çünkü bizler nereden gelip nereye kadar gidebileceğini kavrayabilmiş değiliz. Ummetin ufkunu açmakla görevli olan önderlerimiz, sağa sola çatmayı iş edinen bunca allamelerimiz de! açık bir suskunluk içerisindedirler. Neler yapılabilir, gelecekte de aynı şeylerin yaşanmaması için nasıl tedbirler alınabilir diye çare aramaları gerekirken en ehl-i sünnetçisinden en Kur’ancısına kadar herkes sus-pus olmuş durumda. Yoksa bu yeni dinin bizi ne kadar şekillendirdiğini anlayamadılar mı? Bugün insanlarımızın hemen hemen tamamına yakını faize bulaşmıştır. Devleti idare edenler bu projenin iyi niyetle yapılmadığını, arkasında Avrupa birliğinin olduğunu, bir kaos planının parçası olduğunu anlayamadılar mı Avrupa sevdasıyla yıllardır yanıp tutuşanlar Bosna’da görmemişler miydi ki Avrupanın medeniyetini. Avrupanın ortasında, sadece isimleri Müslüman ismi olduğu icin Bosnalılar ne kadar zulme maruz kaldılar unuttunuz mu?

        Sağcısı-solcusu, ümmetçisi-ulusalcısı, ehl-i sünnetçisi-Kur’ancısı... herkes dönüşüme uğradı-uğratıldı. Fırıldak gibi çevrildik. Öylesine çevrilip döndük ki, en kötüsü kendimizi inancımıza sabit zannettik. Dönüp bir bakın geçmişle şimdimize. Değişmeyen nemiz kaldı. Haramların kanunla serbestleştirildiği bu ortamda özellikle mazbut aileler daha çok sarsıldı. Yani en çok kirlenenler en beyazlar oldu. Dindar tesettürlü hanım kızlarımız ve sakallı genclerimiz bırakın dinimizi, örfümüzle dahi uyuşmayan bir şekilde   sokaklarımızda gayri insani davranışlarla kanımızı donduruyorlar.     

      Diyalogcu cemaat işi bu noktaya getirene kadar büyük ehli sünnetçilerimiz bunların gerçek yüzünü göremedi mi? Bu takiyyeci davranışı nasıl anlayıp da gerekli önlemleri almadı. Yoksa görmek mi istemediler? En ufak bir farklılıkta  Şia’nın takiyyeci tavrını anlayanlar dinimizle alay eden diyalogcuları neden göremediler?  Allamelerimize acaba birileri, “onları gör bunları görme” mi dediler. Gülen hareketini bu güne kadar meşru gösterenler şimdi en fazla eleştirme yarışına girenlerdir. En baştan beri belirgin bir duruş sergilemeyen, sonra da salya sümük sövenler gerçekten samimi insanlar mı? Diyalogculara taviz vermeyi meşru gösterenler gelinen noktayı bizlere hala göstermeyecekler mi? Bu diyalogcu cemaatın bize neler kaybettirdiğini anlamak için  sokağa çıkın ve çevrenize bakının, etkilerini rahatlıkla görebilirsiniz.

     Yine, samimiyetime pek kimseyi inandıramasam da bir konuya temas etmeden geçemeyeceğim. İktidar eleştirisi! Biz müslümanların iktidarla imtihanı meselesi. Dün başkaları tarafından gerçekleştirilseydi kesinlikle itiraz edip karşı cıkardık. Bu gün itiraz edebileceğimiz her şey bize kendi ellerimizle yaptırılmıştır ne yazık ki. Üstelik bizlere de meşruiyeti kabul ettirilerek.

      Şimdi bitmez tükenmez iktidar hırsıyla hareket edenler, bu noktaya gelişlerini kendi emeklerinin bir karşılığı veya babadan kalan miras olarak görüyorlar. Halbuki yüz yıl önce elimizden giden bu nimeti tekrar geri kazanmak icin nice alimlerimiz idam edildi. Çektiğimiz sıkıntılar, ödenilen bedeller, elimizden alınan haklar... saymakla bitmez. Bu gün geldiğimiz noktayı kendi kazancımız saymaya kalktığımızda geçmişi yok saymış olmazmıyız Şunu rahatlıkla dile getirebiliriz. Müslümanlar yoklukla sınanmayı geçebilirken, varlık sınavını kaybediyorlar.

      Düne kadar üç-beş kişinin bir araya gelerek konuşmaya cesaret edemediğimiz bir çok şeyi konuşabilir hale geldik. Evet, doğru. Televizyonlarımız var, yüzlerce radyomuz, gazetemiz, onlarca dergimiz var. Milyonlara ulaşabiliyoruz rahatça. Peki bunca hakikatı bu kadar çok kanaldan insanlara ulaştırmamıza karşılık neden hayatımzda bir karşılığı yok, neden sokağa yansımıyor, nerede bizim azımızın bereketle çok olması? Nerede birisinin bin hükmünde olduğu şahsiyetlerimiz?

      Evet, kaybediyoruz. Yavaş yavaş bitip tükeniyoruz sessizce. Bitiyoruz, çünkü dün parklarda günah diye bankaların koyduğu oturaklarda oturmayı günah sayanlar şimdi kredi kuyruklarında koşturur oldu. Ev için dedik, araba için dedik, yazlık için dedik koştuk. Oğlumuz, kızımız, gelinimiz, torunumuz için koşup girdik kuyruklara. Düğünlerimiz bile krediyle yapılır oldu artık. Haramın bu boyutta hayatımıza girdiği bir toplumsal yapıdan İslam adına ne beklenebilir ki?

      15 Temuz’un nasıl oluştuğunu, hangi etkenlerin işi bu noktaya getirdiğini unutmayalım sevgili arkadaşlar. FETÖ’yü sadece bir terör örgütü olarak görüp işin dini boyutunu duşünmez ve konuşmazsak, daha nice Fetövari yapılaşmalarla karşılaşırda anlayamayayız   Fetö dininin İslam’ın önüne nasıl geçirildiğini anlamak için kaç tane daha 15 Temmuz yaşamamız gerekiyor.

       Bela gelmeden uyanmak, uyuyanları da uyarmak için neyi bekliyoruz?

       Selam ve dua ile.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
baştürk 2017-08-16 11:01:07

sayın yazar tüm bu anlattıklarınıza eyvallah.lakın yazının sonunda haydar hocaya bir özür borcumuz var demeni beklerdik ki hakikatte buydu..

Avatar
mert 2017-11-08 18:49:05

uyuyor musun,uyandın mı?uyandınsa uyumanın güzel olduğunu bilmiyor musun?kime ne kaderi yazıyorsun?

Avatar
reis 2018-02-22 11:31:25

millet dinine göre değil
agebenin dediğine göre inanıyor,yaşıyor...

Avatar
Okur @baştürk 2019-03-26 19:26:40

Kim bu Haydar Hoca ne iş yapar...

banner90