banner102

Herkesin bir doğruluk ve dürüstlük ölçütü vardır elbet. Bunların oluşmasında ailesinin, çevresinin, kültürel değerlerin ve yaşam standartları önemli bir etkendir. Peki, bunlardan hangisi gerçek manada doğruluk ve dürüstlüğün ölçüsüdür? Herkesin ölçütü farklıyken ortak yol nasıl bulunacak? Hangisi en doğrusu nasıl anlayacağız?

Misal olarak banka soyan hırsızlar arasındaki dürüstlüğü verelim. Banka soymak için bir araya geliyorlar. Anlaşıp bankayı soyuyorlar ve ardından anlaştıkları gibi paraların taksimatını yapıp ayrılıyorlar. Kendi aralarında oluşturdukları bir güvenle veya kendi doğrularına göre dürüstçe davranıp bu işi yapabiliyorlar.

Dini bir müessesede görev yapan birini düşünün. Doğruluk ve dürüstlüğü yine kendi ölçülerine göre belirlemiş bu insan temsil ettiği müessese için yardımlar topluyor ve toplamış olduğu bu yardımlardan kendi doğrularına göre bir miktarını çalıştığının karşılığı olarak himayesine almakta bir yanlışlık görmüyor.

Devletin yetkin kurumlarında çalışan bir şahsı düşünün. Devletin imkânlarından istifade ederek yine kendi doğrularına göre ihaleleri kendi tanıdıklarına verebiliyor. Devletin imkânlarını kullanarak kendinden farklı görüşte olan insanlara karşı baskı ve şantaj yapabiliyor. Ama bunları yaparken yanlış yaptığını düşünerek yapmıyor. Yine kendi doğrularına göre bu işleri yapıyor.

Yine bir idareciyi düşünün. Müslümanım diyen ama maddi kazanım veya makamında alacağı bir terfi için komşu ülkesindeki Müslüman kardeşlerinin ölüm fermanına imza atabilen bir idareci… İşte bunu yapan idareci de kendi doğrularına göre bunu yapıyor. Kendince yanlış yapmıyor.

Verdiğimiz örneklerde gördüğünüz gibi herkes kendince bir şeyler yapıyor. Kendilerine göre oluşturdukları doğru çemberinde eylemler içerisinde bulunuyorlar. Ancak doğrunun ölçüsü insanın kendisi olduğunda görüyoruz ki olumsuz sonuçların ortaya çıkıyor olması gayet olağan bir durum.

Doğruluk ve dürüstlükte Kur’an ve Sünnet ölçümüz olmadığı müddetçe huzurlu bir toplum ve adaletin hâkim olduğu bir dünya düşünülemez. Yine de doğruluk ve dürüstlükte kendi ölçütlerinin en doğrusu olduğunu kabul edenler olacaktır. Tabi bunu söyleyenler Müslüman olmadığı taktirde bir şey diyemeyiz. Ancak bunu söyleyenler eğer Müslüman ise uyarıda bulunmak mecburiyetindeyiz.

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize bile bana göre diye bir seçenek sunulmamıştır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), Hz. Aişe’nin tanımlamasıyla “O, yürüyen bir Kur’andı.”

Peygamber Efendimizin, beni ihtiyarlattı diyerek ifade ettiği ayete de bakarsak; Allah (cc) “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” diye buyuruyor. Yani Peygamber Efendimize sadece doğru ol diye buyrulmuyor. Sana verdiğimiz emirler doğrultusunda yani İslamın sınırları içerisinde dosdoğru yürü deniliyor.

Yüce Allah tarafından, Peygamber Efendimize bile bu kadar net bir şekilde doğruluk ve dürüstlük konusunda uyarıda bulunulurken bizler kim oluyoruz da kendimize göre doğruluk ve dürüstlük ölçüleri ortaya koyabiliyoruz?

Sana göre, bana göre değil; Kur’an ve Sünnete göre doğruluk ve dürüstlük çizgilerimizi çizmek umuduyla…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90