Misafir Yazar: Erhan AYDIN
İnsanda var olan en güçlü içgüdülerden biri sanırım hükmetme, yönetme, yani İKTİDAR olma içgüdüsüdür. İktidar olmak için silah ve para kullanılan en eski araçlardır..gelişen teknolojiyle beraber televizyon,internet,gazete,moda,sinema vb …yeni propaganda araç gereçler olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yeni araç gereçlerle iktidar olma yöntemi her ne kadar karmaşıklaşsa da bir o kadar hızlanmış ve kolaylaşmıştır.
Bundan daha önemli olanı kazandığınız iktidarı ne için kullanacağınızdır. Zenginliği eşit olarak paylaştıracak, herkese adaletli davranacak, haksızlıklara ve yolsuzluklara savaş mı açacaksınız yoksa korku ve gözyaşından beslenip insanları köleleştirecek misiniz?
Bugün
iktidarı ellerinde bulunduranların Siyonistler ve işbirlikçileri kapitalistler
oldukları bilinmektedir. bu efendilerin kardeşlik, barış gibi dertleri olmasa
gerek. İşgallerini ve döktükleri kanları haklı göstermek için bir sürü yöntem
kullanırlar. Yeni kavramlar türetilir. Bu kavramlar cam bir ekrandan kendi
adamları tarafından yüzlerce, binlerce kez tekrarlattırılıp insanların
zihinlerine sokulur.
Peki amaç nedir? Kafaları karıştırmak, gerçekleri gizleyip kendilerine hizmet eden köleler oluşturmak. Neredeyse bütün zenginliği kendilerine alırlar. Birazını kölelere vermeleri efendilerin birazcık da olsa merhametli olmalarından değil,sistemin yürütülebilmesi için kölelere ihtiyaç duymalarındandır.
Dünyanın her yanına haberler batı kaynaklı tek bir noktadan servis edilir. Geliştirdikleri bu ağlarla özellikle cam ekran ve yazılı medyayla büyük kitlelerin algılarını değiştirirler. Doğru-yanlış,gerçek-yalan birbirine karışır. Bu o derece başarılı olur ki bütün dünya bombalanan,üzerlerine kimyasallar atılan masum insanların öldürülmesini çok normal ,olması gereken bir şeymiş gibi film izler gibi ölü gözlerle izler. Bosna da katliamlar olurken bir anda uydular bozulur,dünya karanlığa gömülür. Neyse ki afganistandaki düşman terörüsttür de uydular tamir edilir,görüntüler tekrar verilmeye başlanır.
Siyonizm
ve işbirlikçileri karanlık,kandan,gözyaşından beslenen doymak bilmez,iki yüzlü
bir İKTİDAR dır. Dev silah şirketleri daha çok kar etsin diye ülkelerde iç
savaş çıkartır. petrolü almak için milyonlarca insanı öldürmekten çekinmez. Kadınlara
tecavüz edilir,hücrelere,insanlar hapislere atılır ,işkenceye maruz bırakılır.
Bu efendiler önce gözlerini bir ülkeye dikerler. Kar, zarar hesaplamalarını yaptıktan sonra kendilerine hizmet edecek birini seçerler. Kullanacakları yöntem ülkeye ve zamana göre farklılıklar gösterir. Bazı ülkelerdeki iktidarlar darbeyle oluşturulurken bazı ülkelerdeki iktidarlar medya ve değişik kampanyalarla sözüm ona demokratik yollarla belirlenir.
Sonrası kolaydır. İstedikleri politikayı, ekonomik sistemi uygulatarak sömürü sistemini başlatırlar. Ünce ülke borçlandırılır. Sonra ödenemeyen borçlar yüzünden ülkenin bütün alt yapısı, işletmeleri, fabrikaları, limanları, iletişim sistemleri, suyu, hatta toprağı bile satılır. Sonra bütün bu satılan şeyleri o ülkenin zenginliklerini talan etmek için kullanırlar. İşin komik tarafı işbirlikçi iktidar ülkesine yabancı sermaye çekebilmelerinin başarılı bir iş olduğunu kamuoyuna anlatır. Bazen bütün bunları yapmak için borçlandırmaya gerek duyulmaz. Bütün bu talan olurken itidara yakın yerli zengin bir sınıf çıkar ortaya.kişi başına düşen gelirin arttığı söylenir ama nedense işsizlik artar. Bulgur ve kömür dağıtımı artar. Yeşil kart sayısı artar. Birileri daha çok zengin olurken diğerleri daha fazla fakirleşir.
Köleleşmenin en kötüsü de zihinsel olanıdır. Kimliğini ve kendini bir başka kişide tanımlama gayreti içinde olmak bunun en önemli işaretidir. Kültürünü ,toprağını, geleneğini,evini red edersin. Sana ait olmayan senin olmayan senin dışında sana modern,çağdaş olduğu söylenen şeye özenir ,tapınır ve sonrasında önünde diz çökersin. Artık kendin değil başka biri olmuşsundur ve direniş gücün kırılmıştır. Siyonizmin ve kapital sermayenin de asıl derdi egemenliklerini sürdürmek,sömürü düzenini devam ettirmek için islamın haksızlığa direniş gücünü kırmak için içini boşaltıp ılıman yani olan biten karşısında olabilirliği fetva verebilen yeni bir din oluşturma çabasıdır.
Kendini başkası gibi tanımlama kendini red ediş hastalıklı bir sonuç çıkartır ortaya.birincisi geçmişinle bağlantını kopartır. Geçmişini unutursun. Dünü olmayan bugün ortaya çıkan biri olarak yaratılırsın. Seni yaratan tanrılarına tapınmaktır bundan sonra yaptığın şey.onların senden istediklerini yapmaktır görevin. İkincisi kendini önemsiz ve güçsüz hissedersin ki bu durum sistemi oluşturanların sistemlerini yürütmesi için oluşturmak istedikleri etkisiz,edilgen biri olman açısından mükemmel bir deneydir. Gerektiği zamanlarda düzenin yürütülmesi için tanrılarından emirler almak için kullanılabilen bir deneysel çalışma.
şurası gerçektir ki Siyonizm ve kapitalizm dünyaya acı, kan, gözyaşı, savaş, sömürü, açlıktan başka bir şey vermemektedir. Kullandıkları teknik , bilim,teknoloji efendilerine hizmet etmektedir. Neredeyse bütün dünya halkları birkaç yüz zengin aile ve şirket tarafından sömürülüp gerektiğinde öldürülmektedir.
Bugün bütün bunlar bilinmektedir. sorun bu durumun sürüp gitmemesi için ne kadar sistemin karşısında durduğumuzla ilgilidir. Ne kadar direniş gösterebileceğimizle ilgilidir. Kendimize sormamız gereken soru şudur: sistemin efendilerine hizmet eden bir köle mi olacağız yoksa efendilere karşı gelen köle olmak istemeyen biri mi? Cevap sizde