banner102

Baharı karşılamaya hazırlandığımız şu günlerde tekrar kış’ı yaşıyoruz. Ülkemizin büyük bir bölümü tekrar gelinliğini giydi. Mart ayında bu fırsat apaçık bir şekilde karşımızda duruyor. Zengini fakiri, yaşlısı genci, erkeği kadını hepimize aynı çerçeveyi sunuyor. İşte bu aşka da bir pencereden bakabiliriz. Bunun için bir an duralım. Bir pencere kuralım önümüzde ve  düşünelim, tefekkür edelim. Herkesin gönlünde özel bir yeri olan ve mutlaka bir anısı olan karın yağışını seyredelim. Dinlenmek için Allah ne güzel manzara sunuyor önümüze. Bir an olsun bu çıkmaz sokaklardan sıyrılalım, ekranlardan, seslerden, yoğunluktan ve yorgunluktan.

 Bir kar tanesinin gökten süzülüşünü seyretmek bize çok iyi gelecektir. En tabii Allah’ a olan imanımızı tazeleyecektir. Tabiata bakışımızı ve içimize yönelişimizi sağlayacaktır. Bu içe yöneliş bize inanıyorum ki içli bir soru sorduracaktır. Bu soruyu korkmadan soralım.  Kar yağışına, bir ağaca, denize, ırmağa, dağa, hayvana vb en son nasıl ilişki kurdum? Cevabı artık başka yerlerde değil kendimizde arayalım. Mesela oruçluyken bir ağaca sorduk mu? Sen hiç aç ve susuz kaldın mı? Oruçluyken dedim çünkü insan oruçluyken daha içlidir, daha samimidir. Gerçekten cevap arayan sorular doğru sorulardır. Cevap buldukça yeni sorular çıkacaktır karşımıza ve her soru bizi Allah’ a ulaştıracaktır. Hangi teknoloji veya yüksek mühendislik binlerce km uzaklıktan birbirine hiç değdirmeden kar tanesini yeryüzüne indirebilir? Allah’ ın haşa varlığını sorgulayanlar durup bir düşünün lütfen. İçinden çıkılmaz sorulara bir kar tanesi en doğru cevabı verecektir. Nitekim büyüklerin içinde hep en küçük barınır. Bundan dolayı cevap aramak için farklı yolculuklar yaparız. Bunların en güzeli ve en verimli olanı tam bir tefekkürle içimize doğru yapmış olduğumuz yolcuklardır. Ruhumuzun dinginliği için hep şehirden uzaklaşmak istiyoruz. Sessiz ve sakin olan mekanları tercih ediyoruz. Çünkü; tabiat bize düşünmemiz ve akletmemiz için en uygun ortamı sağlayacaktır. Bunun için ilk fırsatta tabiatın varlığını daha çok hissettiğimiz yerlere adeta kaçıyoruz. Dinç ve dinamik bir güne başlamak için bu tercihimiz bile bizi heyecanlandırırken  içinde bulunduğumuz anda bizi ne kadar meraklandıracaktır. Elbette tabiatın da kendi içinde bir ahengi ve sesi vardır. Aslında kaçtığımız ses ve gürültü kendi yapıp ettiklerimizin sesi ve gürültüsüdür.

Bizi bir an olsun dinamize edecek güç yine Allah’ a yönelmekle ve onun yarattıklarına verdiğimiz tepkilerle olacaktır. Allah’ ın yarattıklarına üreterek vermiş olduğumuz tepkiler taklitten öteye geçemeyecektir. Şu konuda anlaşalım ki biz aslında Allah’ ın yarattıklarını taklit ediyoruz. Bize verdiği kısıtlı akılla (çok güvendiğimiz) bazı şeyler üretiyoruz. Mesela hayatımızın olmazsa olmazlarından cep telefonunu düşünelim. Kamerası, işlemcisi, kasası, ekranı vs. hepsi aslında bize bizden olanları taklit ettiğimizi ispat ettiriyor. Kamerası gözümüzü, işlemcisi kaslarımızı, pili enerjimizi, ekranı yüzümüzü, hafızası beynimizi vs vs. bir de bu pencereden bakalım. Hayvanlardan da esinlenerek bir çok şey yaptık. Helikopter gibi. Bilim adamları şu an soğuk ışık yapmanın peşinde. Peki esin kaynakları ne? Cevabını da vereyim. Yaz aylarında geceleri gördüğümüz arkasında yeşil renkli ışık bulunan (taşıyan) böcek. Hülasa ürettiğimiz her şeye farklı pencerelerden bakabiliriz. Bu pencereler bize aşka olan bağımızı ve bağlılığımızı perçinleyen yeni çerçeveler sunacaktır. Sonuç olarak bu bakışlarımız bizi son olarak en büyük çerçevenin önüne çıkaracaktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90