Bu hafta adalet ve rahmet Peygamberinin bir doğum yıl dönümünü daha idrak ediyoruz. Bu yıl bir kez daha son Peygamberi anıyor ona dua ve selam gönderiyoruz. Bize düşen ve yapmamız gereken önce Muhammed Mustafa'ya (S.A.V.) ve O'nun dediklerine uymak, O'nun her dediğini dikkate almak O'nun öğretisi doğrultusunda yaşamak durumundayız. Yoksa Onun söylediğinin tersine bir hayatımız varsa “mesela içimiz dışımız faizse, kalbimiz her yanı kir pas içindeyse, işimizde evimizde ticaretimizde sevgimizde dostluğumuzda kardeşliğimizde Muhammed'i (S.A.V.) bir hassasiyet yoksa” ne çok kutlu doğum günleri kutlarsak kutlayalım bize bir faydası olmayacaktır. Yapmamız gereken önce Muhammed Mustafa'nın (S.A.V.) her sözünü kalbimize işleyerek o sözler doğrultusunda hayatımızı düzenlememiz gerekiyor. Yoksa yaptığımız her iş bir gösterişten başka birşey değildir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı (S.A.V) hakkıyla sevmediğiniz müddetçe tam da iman etmiş sayılmazsınız. Şüphesizdir ki O’nu hakkıyla sevebilmek, O’nu daha iyi tanımakla mümkündür. Öyle ise inananlar olarak gelin, hiç değilse hafta boyunca anacağımız onur timsali bir Peygambere layık şekilde ‘dürüst’ davranalım da kendi gerçekliğimize bir ayna tutalım. Ve hiçbir tevil bulaştırmadan bu görüntünün bize ait olduğunu kabul edelim ki, hiç değilse itiraf erdeminden bir parça hissemiz olsun. Sonra da adı her anıldığında kendisine selam gönderdiğimiz Peygamber’in (S.A.V.) bizzat kendi şahsında inşa icra ettiği ‘onur’dan niçin bu kadar nasipsiz kaldığımızı sorgulayalım. O’nun hayatı ile bizim gerçekliğimiz arasındaki mesafenin yer ile gök kadar olduğunu ancak o zaman göreceğiz.
Siyasetten ticarete hayatımızı oluşturan her bir karede görünen manzara bizim O’na benzemediğimizi söylüyor. O’na benzemek ise bizim boynumuzun borcu... Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (S.A.V) salat ve selam olsun…
helal olsun sana mücahid kardeşim...