banner102

İslam’ın en temel olmazsa olmaz kaidesi ‘iman’dır. İnsan, Yüce Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere,  kadere ve Ahiret’e kalben inanıp, dil ile ifade ettiği takdirde iman etmiş olur. İman ehline ise Mü'min denir.

İman, iki kısımdır. Bunlar, ‘icmali’ ve ‘tafsili’ olarak isimlendirilmiştir. İcmali iman, Yüce Allah’ın peygamberler ve kitaplar aracılığıyla bildirdiği her şeye en ufak bir tereddüde mahal vermeden inanmaktır. Tafsili iman ise inanılan her şeyi etraflıca araştırmak, öğrenmek ve öylece iman etmektir. İşte o vakit insan kâmil bir imana sahip olmuş olur.

Ayrıntıları bilmek ise ancak ilimle elde edilir ki bu da ilimin farziyetini ortaya koyar. Zaten Kur’an’ın ilk emri de ‘oku’dur. Okumak, ilmin kapısıdır. İlimle ilgili Hz. Peygamber de ‘İlim Mümin’in yitik malıdır, Çin’de de olsa alınız.’ buyuruyor.

İlmin temelde iki kaynağı Kur’an ve Hz. Peygamberdir yani sünnettir. İnsan, Allah’ın varlığını ve yaratılış hikmetini temelde bu iki kaynaktan öğrenir. Ancak pozitif ilim yani bilim de bu hususta insana yardımcı olabilir. Bilim ehli, bu hususta yaratılmışlar üzerinde Yüce Allah’ın tecellisini fark edebilme imkânına sahip ve bir o kadar da şanslıdır. Fakat onlar bu hususta ne yazık ki kördürler, sağırdırlar.

Kimileri, aklın ürünü olarak tanımlıyor olsa da bilimin temelini aslında ilim oluşturmaktadır. Şu halde her ne kadar ayrı gibi dursa da aslında bilim de ilmin kapsamındadır. Oysa bugün ilim ve bilim ilişkisi birbirinden öğlesine kopuktur ki adeta bir hezeyan derecesindedir. Sebebine gelince, ilim ehlinin bilimden, bilim ehlinin de ilimden neredeyse bi haber olmalarıdır. Bu bilim ehli için ne derece gaflet ise ilim ehli için de o derece günahtır.

Anlaşılabilme adına konuyu somut bir misalle şöyle netleştirebiliriz. Gerek ilim ve gerekse bilim ehli her hangi bir soyut veya somut kavramı tanımlarken bir takım özellikler sıralarlar. Yani mesela bilim adamları, yine mesela ‘su’yu tanımlarken; bileşiminde hangi elementlerin var olduğu, hangi tür madde sınıfında yer aldığı, faydalarının neler olduğu gibi hususlara değinirler. Derken, kitaplar hatta ansiklopediler dolusu özelliklerden bahsedebilirler. Aynı şekilde ilim ehli de aynı konuyu ele alarak bir o kadar bilgi ve veri ortaya koyabilirler. Bu durum hemen her varlık ve kavram için geçerlidir.

Ancak ne yazık ki günümüzde bilim ve ilim, birbirinden kopuk bir hayat sürmekte ve bundan dolayı da yapılan çalışmalarda her zaman bir eksiklik hissedilmektedir. Öte yandan bu eksikliklerin ne olduğu da bir türlü tespit edilememektedir. Aslında çok basit bir cümle, problemi bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. ‘İlimsel çalışmanın bilim yönü, bilimsel çalışmanın da ilim yönü eksik kalmaktadır.’

Peki, olması gereken ne? … Olması gereken, bilim veya ilim adamları hem bilimsel hem de ilimsel konularda ihtisas sahibi olmalılar ki araştırmalarda eksiklikler görülmesin. Ancak, gel gör ki birbirine küskün ilim ve bilim ehli, ilimle bilimi de aralarında küskün kılmışlardır...

Yüce Allah, bir takım olguları insana algılama yetisi sınırları içerisinde bilimsel gayretle bulma imkânı vermemiştir. İnsan, mesela Allah’ın Yüce Zatını, ebediyet, ezeliyet, melek, cin, Cennet-Cehennem vs varlık ve kavramları bilimsel bir çalışmayla ispat etme imkânına sahip değildir.  Hal böyle iken araştırma boyutunu değiştirmeyi beceremeyen bilimciler, kısa yoldan inkârı tercih ediyorlar. Eğer ilme de biraz mesai harcasalardı, bu gaflete düşmeyeceklerdi. Araştırmaları neticesinde muhakkak Rabbimizin tecellisine şahit olup ve iman nimetine kavuşacaklardı. Şimdi kabir hayatında bunlardan niceleri ilimden gafil olmalarının pişmanlığı içerisindedirler. Onların orada hiçbir yardımcıları da yoktur. Oysa Yüce Allah, Rahman’dır. Onlar eğer dünyada iken gönülden bir tövbe etselerdi, O, kesinlikle merhamet edecekti. Ve Yüce Allah, Rahim’dir de, ötelerde artık onlara bir an bile rahmetiyle nazar etmeyecek. O, sadece müminlere merhamet edecektir.

İlimden gafil bilimcilere şöyle bir tavsiyede bulunmak gerekir: “Siz inkârınıza devam etseniz de etmeseniz de ilim, Varlığın hikmetini, çoktan çözmüş ve bir güzel rahatlatmıştır insanı.” Bu durumda ilim ehli, bu ve benzeri hususlarda Yaratıcının bildirdiklerine teslim olmuş ve kurtuluşu hak etmiştir.

Ancak ilimden kopuk bilim ehli, bu konuda bigâne bir çırpınış içerisindedir. Bundan kurtulmayı da maalesef bir türlü akıl edememektedir. Bu durumda işi onların pervasız zihniyetlerine ve saçma sapan delillerine bırakmamak gerekir. Yani ilim ehlinin aynı zamanda bilimle de hemhal olması gerekir. Onlar da bu eksikliği bir an evvel gidermelidir. Aksi halde hesabını vermekte güçlük çekecektir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90