banner102

Dokundu yine yüreğime sonbaharın naif elleri. Hüznü, kederi ve en çok da düşünmeyi sağladığına inandığım sonbahar. Aynı zamanda tekrar doğmayı, canlanmayı ve en çok ta hatırlatmayı benimseten sonbahar. Sarının kainatı kuşattığı sonbahar. İnsana, tabiata özünü hatırlatan sonbahar. Bütün insani duygu ve düşünceleri genel anlamda yaşattıran sonbahar.

Bu duygu ve düşüncelerle bir sonbahar’a daha girdik. Mevsimler gelip geçiyor. Yolculuk durmadan devam ediyor. Son arzusuna kavuşana kadar bu yolculuk sürecek.  Bu yolculukta bütün kainat belli bir yörüngede ve sistemde işliyor. Bu yolun da bir disiplini ve kaidesi var.  Kainat o son güne hazırlıyor kendini. Peki biz neye hazırlıyoruz kendimizi? Bu yolculukta biz neredeyiz? İnanın bu soruyu sormuyoruz kendimize hatta en basit usule kaçıyoruz. Tanımlama ve yakıştırma yapıyoruz. Sormuyoruz çünkü: Ezberlere sığınıyoruz. Sormuyoruz çünkü: Alışılagelmişe uyuyoruz. Sormuyoruz çünkü: Kolaycılığa kaçıyoruz. Bütün mevsimler içinde aynı yolu seçiyoruz. Onlarda bizden bu şekilde nasibini alıyor. Genel anlamda mevsimleri şöyle tanımlıyoruz:  İlkbahar, heyecandır. Sonbahar, hüzün. Yaz, neşe ve eğlence. Kış, zorluk ve mücadele. Bu tanımlamalarda bizden olan hasletler vardır. Bu tanımlamalarla kurduğumuz düzene uyuyor, bu düzenin değişmesi için başta kalp ve fikrimize  dokunmak istemiyoruz. Oyunu kuralına göre oynuyoruz. Düşünme işçiliğinin mihenk noktası olan sormayı ve sorgulamayı unutuyoruz. Niçin akletmiyoruz? Bize yapılan bu hitap boşa olmasa gerek.

Hayatımızda her şeyi kullanıp atıyoruz artık. Bir yazısında Mustafa KUTLU öyle söylüyordu. Mevsimler bile kullan at çöplüğünde yerini aldılar. Bütün bu yaşanmışlıklar bize ibret almamızı öğretmiyorsa yaşanacakları nasıl karşılayacağız? Onları da mı kullanıp atacağız. Bu boş vermişliğimizden kurtulmak için bir yol üzere olmayı istemiyoruz. İstemediğimiz gibi bir yol tutturmak için çabamızda yok. Gayret etmek lügatimizden çıktı sanki. Akışına bırakma kolaylığını tercih ediyoruz. Durun kalabalıklar bu gidiş neredir diye seslenesi geliyor insanın. İçimizden haykırsak ta bizi aşmayan sesimiz ve kelimelerimiz var. Cümle kuruyoruz ama idrak etmiyoruz. Söylüyoruz ama eylemiyoruz. Dillendiriyoruz ama dinlemiyoruz. Gülüyoruz ama tebessüm etmiyoruz… İşte bize tekrar düşünmek için sonbahar güzel bir fırsat sunuyor. Sonbaharda alıp başımızı gitmeyelim bir yerlere başımız bizi götürsün istediğimiz yerlere. Belki o zaman akleder,  gereken dersi alır, harekete geçer, yeni ve adil bir dünya için mücadele ederiz.

Son olarak “dünya ve dünyadakiler fanidir” diyor Gökhan ÖZCAN bir yazısında , o yüzden akmak gerek, mevsim mevsim yaşamak gerek, dünyayı ve bu fanilikleri bilmek, kabullenmek gerek. Yoksa sabit kaldığımız hayatın sabitelerinden kurtulamayız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90