...
Tamam yani büyük bir darbe yaşadık bir yıl önce. Doğrudur, derinden yaralandık. Bunu yapanlar yerden göğe kadar vatan hainidirler. Yüce Allah bütün hainlerin bin türlü belasını versin.
Tamam, milletimiz büyük bir özveriyle, yüreklilikle bu darbeyi savdı. Allah vermesin, ama yine olursa yine aynen can siperane vatanını savunur.
Evet, Milletimiz vatanını savundu. Ancak, nasıl oldu da bu darbe günlerine geldik. Yine olursa diyoruz. Geçen seneki darbenin zemininde olan şartlar değişti mi? Kısmen, FETÖ denilen örgütün siyasiler hariç diğer unsurları tasfiye edildi(!) bu zemini oluşturan şartların bir ayağı. Hatta bana göre küçük ayağı...
Peki, kurunun yanında yaş yanmadı mı, elbette ki yandı. Bir çok masum insan mağdur edildi.
Lafı uzatmanın anlamı yok. Demem o ki büyük ayak yürümeye devam ediyor. Hem de en büyük ayak. Esas önemli olan bu büyük ayak bizim ülkemizde elini kolunu sallayarak dolaşıyor ve üstelik de sanki dokunulmazlığı var, kimse yan gözle bak(a)mıyor. Yan bakmak hatta işini bitirmek için Erbakanca bir yürek lazım
FETÖ dediğiniz ne ki o sadece büyük ayağın elindeki zavallı bir maşa. Ateş olsa ancak bulunduğu yeri yakar. Onu kullananlar, esas ateşi yakanlar ve elleri yanmasın diye tuttukları örgüt süsü verilen maşa. Maşadır, bir süre kullanılır, deforme olunca atılır. İşte FETÖ bu.
Eğer bu iş FETÖ ile bitecek olsa bir daha darbe olmaz anlamı çıkar. Ama değil işte. 27 Mayıs’ta oldu, nice canlar gitti. Sorumlular hesap verdi mi, vermedi... 12 Eylül’de? Hayır!.. 28 Şubat’ta? Hayır!.. Onlarda da maşa tutan eller yine işlerine baktılar ve hem de emellerine de ulaştılar. İşte 15 Temmuz’da yine tarihin bir tekerrürüdür.
Eğer FETÖ, abartıldığı kadar kocaman mafya vari bir örgüt olsaydı, bizde 12 yıl boyunca hükümetle iç içe, koyun koyuna yaşar mıydı? Hatta Cumhurbaşkanı’nın 6 yaverinden beş tanesi bunlardan olur muydu?
Hatırlarsınız, 17-25 Aralık’tan sonra bu FETÖ denilen ‘Öcüüü‘nün ismi paralel yapıydı. Öncesinde devletin ayrılmaz bir unsuruydu. Muhterem Fetullah Gülen Hoca efendiydi. Devlette bir işe girecekler, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ifadesiyle: “Devletin denetimi gözetimi altında...”olan bu yapıdan referans getirmesi gerekiyordu.
İşte bu kadar uyutulabiliyorlar bu devleti yönetenler. Hem de adalet bakanı, diğerlerini bir önceki yazımda yazmıştım. Şimdi, Sayın Bakan’a sormazlar mı ki, Darbe de mi devletin denetimi altında oldu? Hayır yani biz sormuyoruz da! E yani bir denklem kurunca şeytan insanın aklına ister istemez bir şüphe bırakıyor.
Neyse, işin ironi yanını bir kenara bırakalım da arkadaş ‘kral çıplak, kral çıplak, kral çıplak’ vesselam. Evet, hem de eminim, bu millet ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ düşüncesiyle göz göre göre krala çıplak demiyor ama arkadaş kral çıplak. Bizim inancımıza göre namahrem, bu adam bundan dolayı yanacaak.
Evet, bir sürü şey dedik; en başta kral çıplak, dedik, Paralel Yapı-FETÖ dedik, maşa dedik ve maşayı tutan el dediik... İşte asıl mesele bu son dediğimiz yani maşayı tutan el de. Bataklık burada. Kurutulması gereken o. Pireye kızıp yorganı yakmanın âlemi yok!
Pire neden dolayı gelir, kirden kokudan dolayı. Sizin yönetim anlayışınız kirli. Siz bataklık üzerine mesken kurmuşsanız, pireden de sinekten de kurtulamazsınız.
“İşte, bataklık a şurada duruyor. Kadim dostunuzun stratejik ortağınızın hava üssü İncirlik. Kapat bakiyim sorun kökten çözülüyor mu çözülmüyor mu? Ha korkuyorum, yapamam diyorsan o zaman bu milletin ve hatta ümmetin ha vira ne diye vebalini yüklenip duruyorsun?” diyen biri de çıkmıyor...
Bir tek Milli Görüşçüler, Saadet Partisi Kral çıplak diyor. Bir tek onlar İncirlik denen bataklığın üstüne gidiyor, bas bas bağırıyor, “Yığ kepçeleri buraya, kurut bu hastalık kaynağını” diyor. Ama ne çare, sağır sultan bile duyuyor, bizim kral, ıı. O hala uryan-i hal içinde caka satıp duruyor. Kimi korkudan, kimi menfaati zedelenmesin diye bu duruma ses çıkarmıyor.
‘Ne olursa olsun, kim ne derse desin, Milli Görüş gömleğini çıkardığı günden beri Bay Kral çıplak, vesselam!”
