banner102
Fani aleme geliş gayemiz, yalnız Yüce Allah’a kulluk etmekten ibarettir. Bunun dışında başka amaçlar edinmek, dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmek anlamı taşır. Bu da açıkçası taş çatlasa yüz senelik bir ömrü, sonsuz hayata tercih etmekten başka bir şey değildir.

Henüz daha nefes alıp veriyorken bunu fırsata dönüştürmek gerekir. Yani Yüce Allah’a layıkıyla kulluk etmek. Kulluk, sadece ve sadece İslam’ın beş şartını yerine getirmek değildir. Kulluk, standartları Kur’an’ı Kerim’de belli olan halifelik görevini ifa etmektir. Kulluk, ‘Ne yani gece gündüz ibadet mi edeceğiz’ şeklinde yorumlanamaz. Bu ibadetin ne olduğunu bilmemektir.

Evet, kulun yirmi dört saati ibadetle geçer. O, gece gündüz Rabbini hiç unutmaz. Bilir ki; Rabbi onu görür ve gözetir. Bilir ki; benim namazım, niyazım, orucum, haccım, zekatım, sadakam yanında; Allah için cihad etmem, beşeri ilişkilerim; giyimim kuşamım, yemem içmem, hal ve hareketlerim hepsi bir ibadettir.

Peki ya kulluğunu bilmeyenler öyle mi? Maalesef, burunlarının ucunu göremeyecek kadar kibirlidirler. Kalplerinde bir şüphe vardır. Öldükten sonra dirilmeye şüpheleri vardır. O halde ‘Ömrümüz varken dünyanın tadını çıkaralım.’ havasındadırlar. ‘Aman canım sende dünyaya bir daha mı geleceğiz?’ yanılgısındadırlar. Düşündükleri sadece mideleri ve maalesef şehvetleri.

Nasihat dinlemez, dinleseler ders çıkarmazlar. Bazen dinler gibi yapalar ancak her dem açık yakalamaya çalışırlar. Ama olsun belki dinlemeyecek, hatta belki alaya kalkışacaklar ancak, kabul etmeseler de kesinlikle kurtuluşa ihtiyaçları var.

Tebliğe ihtiyaçları var, nasihate ihtiyaçları var, bir şekilde Yüce Allah’ın mesajlarına, Hz. Peygamber sav’in tavsiyelerine ihtiyaçları var. Çünkü Cehennem’in ne denli şiddetli bir azap yurdu olduğunu bilmiyorlar. Yazık ki bilmemek orada mazeret sayılmayacak. Gerçi orada hiçbir mazeret kabul edilmeyecek!

Yüce Allah’ın onlara mesajı şudur: “Sur’a üfürüldüğü zaman, artık o gün ne aralarında soy sop ilişkisi olacak, ne de birbirlerini soracaklar. O zaman her kimin tartıları (sevapları) ağır gelirse, işte onlar kurtuluş bulanlardır. Her kimin de tartıları (sevapları) hafif gelirse, işte onlar kendilerine yazık edenler ve cehennemde kalacaklardır. Orada dişleri sırıtırken ateş yüzlerini yalar. Ayetlerimiz sizlere okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz değil mi? Derler ki: ‘Rabbimiz bizi, azgınlığımız alt etti. Biz, sapık bir kavim idik. Rabbimiz çıkar bizi buradan; döner bir daha yaparsak şüphesiz ki biz zalimleriz!’ Allah buyurur: ‘Orada sinin, bana bir şey söylemeyin!’ Çünkü kullarımdan: ‘Ey Rabbimiz, iman ettik, bizi bağışla, bize acı, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!’ diyenler vardı. -Siz onlarla alay ettiniz, hatta (bu haliniz) beni anmayı size unutturdu. Ve hep gülüyordunuz onlara. -İşte ben onlara sabretmelerine karşılık bugün bu mükafatı verdim. Murada erenler onlardır, onlar! –‘Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?’ diye soracak Allah; -Onlar; ‘Bir gün veya bir günün bir kısmı, sayanlara sor’ derler. Allah buyuruyor ki; ‘Bilmiş olsanız, gerçekten pek az kaldınız. – Yoksa siz, bizim sizi boş yere yarattığımızı mı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn/101-115)

Evet, dünya hayatı çok kıymetli gibi dursa da fânidir yani geçici? Ne kadar cafcaflı, şatafatlı geçse de sonludur? Maalesef sonlu ve hatta göz açıp-kapayacak kadar sonlu. O kadar kısa ki dünyaya gelirken göz açıp ölüm anındaki kapayışa kadar nasıl gelip geçtiği anlaşılmayacak kadar. Bir de bakılır ki her şey son bulmuş. Heyhat perdeler inmiş gözlere!..

Gelin bu gidişata dur deyin. Deyin ki Yüce Allah, sonsuz rahmet deryasından nasiplendirsin. Çünkü buradaki pişmanlık kurtuluştur. Ötedeki pişmanlık ise yakıtı insan ve taşlardan olan Cehennem’den kurtarmayacak kimseyi.

İşte bir kulluk uyarısı: Yüce Allah, “Ey Adem oğlu! Beni zikrettikçe şükürdesin, unuttukça küfürdesin” buyuruyor hadis-i kutside. (Ebu Hureyre r.a.)

Peygamberimiz sav de: “Kul günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer tövbe ederse o leke kaldırılır. Tekrar günaha dönerse o leke büyür ve kalbini tamamen örter.” buyuruyor. (Ebu Hureyre r.a.) İşte bunu fırsata dönüştürmek lazım.

Yüce Allah, öylesine bağışlayıcı ki, ne kadar günah olsa da; Kendisine yöneleni merhamet deryasından nasiplendiriyor. Ama işi son nefese bırakmamak şartıyla. Unutmamak lazım ki ölüm an meselesidir!..

O halde vakit kaybetmeden O’na dönülmeli. O’nun ipine (Kur-an’da bildirdiği emir ve yasaklara) sımsıkı sarılmalı. Bolca af ve mağfiret dilemeli. Azabından kaçıp, rahmetine sığınılmalı...

Yüce Allah razı olduğu kullarını Cennetiyle müjdeliyor!..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90