banner102

Beden ve ruhun ihtiyaçları nelerdir?

Bedenin hayati önem taşıyan en önemli üç ihtiyacı hava, su ve yiyecektir. Bu ihtiyaçlar karşılandığı takdirde bedenin canlılığı devam eder. Ancak her bir ihtiyaç en azından asgari düzeyde karşılanmazsa bir süre sonra ölüm gerçekleşir.

Mesela ortalama altı dakika süreyle oksijen gitmediği takdirde beyin ölümü gerçekleşiyor.

Öte yandan vücuttaki su oranı ortalama üçte ikidir. Su, sindirimden tutunda vücut ısısına kadar bedenin bir çok mekanizmasının işlerliğini sağlar. Bu işlevleri yerine getirdikçe vücuttaki su miktarı azalıyor. O halde eksikliğin tamamlanması gerekir. Altı gün süreyle bedenin su ihtiyacı karşılanmazsa ölüm olayı gerçekleşebiliyor.

Bir de tabi vücuttaki hücre ve dokular, proteinler, karbonhidratlar, yağlar, minareller ve vitaminlerden oluşmaktadır. Bunlar, bedenin enerji ihtiyacını karşılamakla birlikte gelişimini de sağlar. İşte bunlar su haricindeki besinlerden elde edilir. Besin ihtiyacını altı hafta süreyle karşılayamayan bir beden yine ölümle karşı karşıya geliyor.

Tabi bedenin bunlar dışında çok daha başka ihtiyaçları da var. Mesela, giyinme, barınma, temizlik, uyku vs. Ancak onlar ilk üç ihtiyaca nazaran çok daha az hayati önem taşırlar.

Tıpkı beden gibi ruhun da bir çok ihtiyacı vardır ve onların karşılanması gerekir. Önceki bölümde ifade ettiğimiz gibi ruhta ölüm yoktur ancak ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde ruh hüsrana uğrar. Bedende hayati önem arz eden üç temel ihtiyaç saymıştık, aynı şekilde ruhun da hüsrana uğramaması için karşılaması gereken üç temel ihtiyaç vardır. Ruh mânâ âleminin varlığı olduğu için onun ihtiyaçları da manevi ihtiyaçlardır.

Peki, nedir bu ihtiyaçlar, nasıl bileceğiz ve nasıl karşılayacağız?.. 

Kur’an’ı Kerim’de üçer ayetlik en kısa üç sure vardır. Bunlardan bir tanesi Asr Suresi’dir. İşte ruhun üç temel ihtiyacını Yüce Allah kullarına bu surede bildirmiştir. Buyurdu ki: ‘Andolsun Asra ki, insan mutlaka hüsrandadır. Ancak iman edip, salih amel işleyenler ve birbirlerine hâkkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. 

Burada Yüce Allah bizzat kendisi kendi yarattığı bir mahluk olan ‘zaman’ üzerine yemin ediyor ve elbette ki bunun bir nedeni var. Çünkü bir sonraki ayette ‘İnsan hüsrandadır.’ buyuruyor. ‘İnsandan kastın tüm zamanlarda yaşayan bütün insanların olduğunu anlaşılıyor.

‘Hüsrandadır’ uyarısı insanı aslında çok derin bir karamsarlığa sürükleyecek, içinden çıkılamayan bir korku ve endişeye sevk edecek ve bu haşyet onun bütün benliğini saracak ve sarsılacak... Artık öyle bir an gelecek ki büyük bir infialle, Ya Rab! Yok mu bir çıkış bir kurtuluş diye feryad edecek.

Elbette ki bir kurtuluş var ve elbette ki Yüce Allah o kurtuluşu kullarına lütfedecek. Hem de hemen Asr Suresi’nin üçüncü ayetinde. Yani ‘Ancak iman edip, salih amel işleyenler ve birbirlerine hâkkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.’ ayeti. Evet, ruhun hüsrana uğramaması için bu üç temel mânâ besine ihtiyacı vardır. İman, amel ve cihad... Tabi bunları biraz açmak icap eder.

İman, ruhun en temel ihtiyacıdır. Tıpkı bedenin hava ihtiyacı gibi. İman yoksa insan ebediyen hüsrandan kurtulamaz. Hava için herhangi bir enerji sarfiyatına ihtiyaç olmadığı gibi iman için de herhangi bir zahmete, masrafa gerek yoktur. İnsanın ‘La İlahe İllallah, Muhammed’un Rasulullah’ değip, kalben inanması, iman ihtiyacını karşılaması anlamına gelir.

İlim ehli, imanı ‘icmali’ ve ‘tafsili’ olarak iki kısımda incelemiştir. İcmali iman, Yüce Allah’ın peygamberleri vasıtasıyla bildirdiği her şeyi tereddütsüz, şeksiz ve şüphesiz kabul etmek anlamındadır. Bu saf ve temiz bir imandır. Ancak, inanılan her şeyin ne anlam ifade ettiğini de bilmek gerekir ki işte buna da ‘tafsili iman’ denir. Yani bilerek iman etmek.

Ruh, birinci ihtiyacı olan iman nimetini kazandıktan sonra sıra da ikinci ihtiyaç vardır. Nasıl ki beden sadece hava ile yaşayamaz ise ruh da sadece iman ile hüsrandan kurtulamaz. Zira Asr Suresi’nde hüsrandan kurtulmanın üç temel şartı bildirilmiştir.

İkinci şart ‘salih amel’dir. Şu kadar ki insan, iman ile elde ettiği kazanımlarını hayatına tatbik etmek zorundadır. Bunlar İslam’ın beş şartı yanında, tüm emirleri tatbik etmek ve tüm yasaklardan sakınmaktır. Tabii bütün bunları tam bir teslimiyet içerisinde yapmaktır ‘salih amel’

Hüsrandan kurtuluşun üçüncü şartı ise ‘Hakkın ve sabrın tavsiyesi’dir. Hâk, insanın iman ettiği ve hayatına tatbik ettiği esasların tamamıdır. İşte bu esasların başkalarına da tavsiye edilmesi ve onların da kurtuluşuna vesile olma mecburiyeti vardır. Bu yolda meşakkatler olacaktır ki onun içinde ‘sabır’ ölçüsü verilmiştir. Buna ‘Emr-i bil maruf, neh-yi anil münker’ yani ‘İyiliklerin emredilmesi ve kötülüklerin yasaklanması’ denir. Buna diğer bir ismiyle de ‘Cihad’ denir.

İşte insan bunları büyük bir samimiyet duygusu içerisinde yaptığı zaman ruhunu hüsrandan kurtarmış olur.

 

Devamı var

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90