banner102
Bismillâhirrahmânirrahîm...

Esselâmû Aleykûm Ve Rahmetûllâhi Ve Berakâtûh…

Rabbimiz(c.c.)    

Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak, yüze vurmak ve gönül kırmak, minnet beklemek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. (Bakara – 264) buyurdu.

Âyet-iKerîme’den anlaşıldığı üzere; Rabbimiz(c.c.), “Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan” ifadesiyle, arkasından başa kakma ve gönül kırma gelen infakı,  kâfirlerin ameline benzetiyor.

Nitekim başka bir âyet-i kerimede;

“Kâfirlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu, derin sapıklıktır.”(İbrâhim – 18) buyuruyor.

Resûlûllah(s.a.v.), birçok hadis-i şerifinde, yapılan amelin makbul olması için bizlere bildirdiği iki tâne ön şart, إيمَاناً واحْتِسَاباً  îman etmek ve sâdece Allah(c.c.) rızâsını hesap etmektir...

Elbette ki farz olan ibâdetlerin âşikâr yapılması ve o ibâdetin toplumda yaygınlaşması gereklidir. Zekâtımızı verdiğimiz, toplum tarafından bilinmeli ve zekât müessesesi yaşatılmalıdır.

Ancak;

Bir amelin Allah(c.c.) rızâsı için yapılıp yapılmadığının ispâtı, o amelle imtihan olunduğumuzda belli olur.

Zekât, fitre veya sadaka verdiğimiz bir kişi; bir gün bizi eleştirse, yanlışımızı söylese, haksız olduğumuz bir konuda bizim haksızlığımızı bize söylese, hemen verdiğimiz sadakayı hatırlayıp “buna da yardım ettik, adam ettik, şimdi bize laf söylüyor!” diye düşünerek amelimizi boşa mı çıkarıyoruz, yoksa o yaptığımız yardımın zâten bizim vazifemiz olduğu ve zâten zekâtın bizzat fâkirin hakkı olduğu bilincinde olarak yaptığımız yardımı çoktaaaaan unutmuş olup âhiret sermâyesi yapabiliyor muyuz acaba?

Zekât; fakirin, zenginin malındaki bizâtihi hakkıdır. Hattâ bâzı durumlarda sadaka bile farz olur.

Zekât verirken, aslında zekâtı veren kişi ezilip büzülmeli ve lisân-ı hâliyle “bende bir emânetin vardı, buyur emânetini!” demelidir. İşte o zaman gerçekten Allah(c.c.) rızâsı için zekât vermiş olur. Yoksa sanki kendisi bir lütufta bulunmuş gibi verilen zekât, boşa gitmiş demektir.

Lokman Hakîm ne güzel buyurur: “İki şeyi unutma: Allah Teâlâ’yı ve ölümü. İki şeyi de unut: Başkasına yaptığın iyiliği ve başkasının sana yaptığı kötülüğü.”

Unutmayalım ki; şeytan, Adem’den(a.s.) beri milyonlarca, belki de milyarlarca yılın tecrübesine sâhiptir. 5 tl sadaka vermek de olsa yaptığımız herhangi bir sâlih amelin sevâbını, 50 sene sonra bile “filana 5 tl vermiştim” dedirterek bizden almak için planlar yapar.

Bundan dolayı; yukarıdaki âyet-i kerimede buyrulduğu üzere, amellerimizi boşa çıkarmamaya son derece dikkat etmeliyiz ve sürekli olarak “Ey Rabbim! Bizi kendi hâlimize bırakma! Senin rızandan başka bir rızâ gözetmeden, sâdece senin rızâna uygun ameller yapmayı nasip et bizlere!” diye duâ ederek Allah’a(c.c.) dayanmalıyız…

Âhirette ilk hesaba çekilip burnunun üzerine cehenneme sürüklenecek olan 3 zümreden biri de; Cenâb-ı Hakk’ın kendisini (imkân bakımından) genişlettiği, malın her çeşidinden verdiği adamdır. O getirilir. Allah ona verdiği nîmetlerini anlatır. O da bunları îtirâf eder. Cenâb-ı Hak:

«–Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?» diye sorunca adam:

«–Hakkında infâk edilmesini emir buyurduğun hiçbir yol bırakmadım. Malımı ancak Senʼin yolunda harcadım.» der.

Cenâb-ı Hak buyurur:

«–Yalan söyledin! Onları ancak, “ne hayırsever kişi” denilesin diye yaptın. Nitekim öyle de denildi.» (karşılığını aldın)

Sonra hakkında emredilir ve Cehennem’e atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir.” (Müslim, İmâre, 152)

Demek ki;

Aslında Cennetin çok yüksek mertebelerini kazanmamıza sebep olacak olan “infak” ameli, eğer niyetimizi hâlis tutmaz isek, yüzüstü cehenneme sürüklenmemize sebep olabilir… 

Güneşin yaklaştırılmasından dolayı İnsanlar, işledikleri kötü amelleri kadar tere batacakları  (Müslim, Cennet 62; bk. Tirmizî, Kıyamet- 2, 6) ve hiç bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde, Allah Teala’nın, kendi gölgesinde barındıracağı yedi sınıf insandan biri de, sağ elinin verdiğini, sol elinin bilmeyeceği kadar sadakayı gizli veren kimsedir.”(Buhari, Ezan 36, Zekat 16; Müslim, Zekat 91)

Yapılan bir şadırvan, çeşme vs. herhangi bir hayırlı amelin üzerine yaldızlı harflerle “Filancanın Hayrâtıdır.” yazma ihtiyâcı neden hissederiz acaba?

Cevap hazır : “Eh işte! Teşvik olsun diye öyle yazdık”…

Acaba neye teşviktir bu?

İnsanlar, “Ben de yaptırayım, benim de ismim yazılsın” diye düşünsün diye mi teşvikte bulunuluyor. Bu günaha teşvik etmek olur ancak!

Şeytanın oyuncağı olmaya gerek yok. Seçim mitingi gibi hayır yapılmaz.

Osmanlı’da, özellikle Ramazan Ayı’nda; zengin olan kişi bakkala gidip veresiye defterinin başından, ortasından ve sonundan birer yaprak yırttırıp borçlarını kapatırmış. Zengin, kime yardım ettiğini bilmez, fakir de borcunu kimin ödediğini bilmezmiş…

Kimseler duymadan, hattâ güvendiğimiz üçüncü bir şahıs aracılığıyla bir ihtiyaç sâhibinin birkaç aylık kirâsını verelim, kışlık kömürünü alalım, market borcunu kapatalım, faturalarını ödeyelim, gıdâ ve parasal yardımda bulunalım, kendisinin ve çocuklarının elbise ihtiyâcını karşılayalım. Kendisi bile kimin tarafından yardım edildiğini bilmesin, hattâ biz bile kime yardım ettiğimizi bilmesek de olur. Birilerinin duymamasına özen gösterelim, Melekler yazsın yeter!...

Üzülerek şâhit olduğumuz, şova dönüştürülen iftar yemekleri fâciasına, yazının daha fazla uzamaması için girmiyorum. Sâdece “Allah(c.c.) ıslah etsin!” Diyorum…

Allah’a emânet olunuz!

Esselâmû Aleykûm! 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Zafer keriz 2017-08-04 12:02:15

Yazılarınız sanki ak parti yi hükümetini kötülüyormuş gibisin kıskanmayın ak part
isini

Avatar
A.Aksoy 2017-08-17 05:55:24

Tebrikler ustad,teşekkurler ofunnabzi

banner90