banner102

İçinde olduğumuz dönem, bilgi çağı olarak adlandırılan ve en ufak bir bilginin dahi uluslar arası boyut kazandığı bir dönemdir. Uluslar arası bilgi ağının varlığını söyledikten sonra bu bilginin yerelleşmesine medya adını verebiliriz.

Medya dediğimiz yapı, dünyanın tek merkezden yönetilmesinin yerel taşeronluğudur. Medyanın kavramlar üzerinde bilgi kirliliğine başvurarak yaptığı yönlendirmeler ise, insanların düşünce dünyasını karartmakta ve zihinleri sınırlı alanlara hapsetmektedir.

Yukarıdaki iki tanımı vermenin sebebi yürürlükte olan modern sömürünün geldiği şekli tanımlamak içindir. Modern köleleştirme sisteminin, kavramlar ve medya arasındaki bu ilişki sonucunda ortaya çıktığını anladığımızda, bunlar arasındaki ilişkiyi tespit etmiş oluruz. Eskiden insanların ayaklarına ve ellerine bağlanan zincirlerin yerini bugün kelimeler almıştır. Bunu söyleyerek, sömürünün bitmediğini, kabuk değiştirdiğini kabul etmiş oluyoruz.

Günümüzde bilgi kirliliğinin saldırılarına en çok maruz kalan iki şey vardır. Bunlar, bir din olarak İslam ve onun müntesibi olan Müslüman dünyadır.

İslam'ın ve Müslümanların üzerine yapıştırılmak istenen şiddet yaftası, kasıtlı olarak yapılan karalama planının sonucudur. İslami terör, Müslüman terörist gibi kavramlar(!) yazımızın konusu olan bilgi ve kavram kirliliğidir.

Öncelikle şunu yazalım; Bugün, dünya üzerinde kendisini demokrasi havarisi olarak görüp ülkeler işgal eden, insanları kitlesel ölümlere mahkum eden bir devlet, bu savaş öncesinde bunu yeni bir haçlı savaşı olarak tanımladığında, Hıristiyan terörü veya Hıristiyan terörist gibi kavramlar ortaya çıkmıyor.

Bir de kendi vatandaşlarına yönelik en ufak bir saldırıyı bahane ederek, hatta böyle bir bahaneye ihtiyaç duymaksın bir şehri veya halkı bombalayanlar söz konusu olduğunda, Yahudi terörü ya da Yahudi terörist gibi kavramlar da ortaya çıkmıyor.

Burada İslam'a ve Müslümanlara yönelik bu yanlı tutumun amacı sadece karalama değil, aynı zamanda insanların İslam'a yönelişini engellemek ve en önemlisi Müslümanların direnişini, dirilişini kırmaktır. Zamanla bu hareketsiz İslam anlayışıyla, boyun eğdirilmiş Müslüman dünyanın ortaya çıkacağını anlamak ise zor değildir.

Söylemek istediğimizin özüne gelelim. Batı uygarlığının tüm dünyada sömürü ve zulüm düzeninin taşeronluğunu yaptığını biliyoruz. Taşeron olduklarını söylüyoruz, çünkü onların da sömürüldüğünü biliyoruz.

Sömürüyü engelleyecek olanın İslam olduğunu söylediğimizde ise, ortada bulunan bilgi kirliliğinin ve yafta olarak kullanılan kavramların ortaya çıkmasını nedenini anlamış oluruz. Küresel sömürü düzeni insanlığa zulmederken, meydandan İslam'ın çekilmesini istiyor. Tam burada taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar atasözümüzü yazalım.

İslam, hakkı hak sahibine verir. Aynı zamanda mazlumun hakkını korumak için gerekirse müdahale eder. İslam ile şiddetin yan yana getirilmesi ise insanların düşünce dünyasıyla oynayıp, İslam'dan dolayısıyla Müslümanlardan bu hakkı almak, düzenlerine devam etmektir.

Küresel sömürü düzeninin uyguladığı ekonomik, siyasal, toplumsal baskı ve işgaller bir şiddettir. İnsanlık suçudur. Bunların karşısında ise bizim yapacağımız mazluma kalkan eli tutmaktır ve bu asla şiddet değildir. Bu yüzden müdahale etmek hakkımızdır.

Buraya şunu da yazalım.Kavramların orta oyununa aldırmak bizden beklenen değildir. Biz Müslümanlar olarak mazlumların edebiyatını yapanlar değil, zalimlerin saltanatlarını yıkacak olanlarız. Vesselam....

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Semih 2015-05-22 16:50:08

Kalemine sağlık kardeşim.

banner90