banner102

Bir lisan bir toplum  veya cihan devleti  bir İmparatorluk.

Son günlerde oluşturulan suni gündem “Osmanlıca” nın; yaklaşmakta olan genel seçimlerde malzeme yapılmak istenmesi gözden kaçmıyor.Zira özellikle son on yılda yaşadığımız seçim atmosferlerinde bunu çok net olarak birebir yaşadık. Ak partinin, karşıtlık üzerine geliştirdiği seçim stratejisi sonuç alma bakımından kendi açısından fevkelade sonuçlar almasını sağlamıştır. Günümüz Türkiye’sinde, mevcut eğitim sistemi ve lisan öğretme konusundaki başarısızlığımızı gözler önüne sermeye gerek yok. Zira ben bu meseleyi tarihin belli bir noktasında alınmış olan radikal  kararlardan sadece bir tanesi olan “Kur’an harflerinin”  terk edilerek Latin harflerine geçmemizin,  Anadolu’nun bağrında açmış olduğu derin yaraya dikkat çekmek istiyorum.

Bir toplumun kullandığı alfabe, onun kökleriyle olan en sağlam bağlarını teşkil eder. Konuşulan dil ile birlikte kullanılan kelime ve kavramlar, insanların inanç ve tarihlerini öğrenmeleri, düşünce ve edebiyat alanında da önemli eserler verebilmesi  için hayati önem arz etmektedir. “Osmanlıca” bir lisan olarak; Osmanlı topraklarında/ Türkiye’de yaşayan bütün unsuları bir arada tutma özelliğini kazanmıştı. ”Osmanlıca”’yı  meydana getiren kelime ve kavramların inanç ve düşünce ufkumuza kazandırdığı zenginlikler farklılıklarımızı önemsiz kılan bir farkındalığa dönüştürüyordu. “Osmanlıca”ya giren dini, yerel/etnik terim ve kelimeler lisanımızı edebi bir zenginliğe gark ederken toplumun  düşünce zeminine kaynaklık etmesi bakımından önemli bir rolü yerine getiriyordu.

Harf inkılabına bu açıdan bakıldığında, Latin hurufuna geçilmesi ile başlayan süreç, aslında etnik unsurların kendi köklerine/milliyetçiliğe dönmelerine hizmet etmiş oldu. Özellikle Müslüman Kürt kardeşlerimiz gibi diğer Müslümanlar da yazılı metinlere yabancı, kaynaklarından kopuk devşirme kültür ve felsefi düşüncelere mahkum edildi. Toplumu bir arada tutan ümmet birliğinden ulus devlet anlayışına intikal ettirilmek istenen temel birlik felsefesi olarak “ulusalcılık”  toplumun vicdanında makes bulmadı. Bugün de bunun sancılarını çekmeye devam ediyoruz. Ümmet birliği,kullandığımız dil’in kavramları ile çizilen zihin haritasının sınırlarının belirleyiciliği Osmanlı toplumunu diri ve bir arada tutan en önemli unsur olarak öne çıkmaktadır.

Bu açıdan baktığımızda :  Harf devrimi gibi toplumu kaynaklarından koparan,  İttihat ve terakkicilerin benimsedikleri  yabancılaşmanın, sosyo-politik sonuçları bakımından ekilen tohumların meyvelerini vermeye başladığı bir döneme kapı aralanmış oldu.Devrin Müslüman aydınlarının bu duruma gösterdiği direnç çok büyük baskı ve yıldırma politikaları ile kontrol altına alınmaya çalışılırken, katılımcı iddialarla ortaya çıkan Cumhuriyet “totaliter”/ baskıcı bir sisteme dönüştü.

On üç yıllık Ak parti iktidarı süresince uyum süreci ve özgürlükler  bağlamında çıkartılan kanun ve kararnameler, Müslüman halkımızın maruz bırakıldığı kültürel işgal, okullarımızda okutulan ders kitaplarındaki, fikirleri iğfal eden yanlış bilgiler bizi ihtiyatlı olmaya mecbur ediyor. Bu ve buna benzer icraatlar “Osmanlıca” nın seçime malzeme yapılmaktan öte bir amaca hizmet etmeyeceğini  bize düşündürüyor. Umarım haklı çıkmayız.

Selam hidayete erenlerin üzerine olsun.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90