ABD, Avrupa, İsrail ve Rusya gibi ülkeler sadece menfaat ve fitne çıkartmak amacıyla pek çok ülkeye operasyonlar düzenliyorlar. Bu operasyonlar için gerek insan, gerekse teknolojik kayıpları göze alabiliyorlar. Üstelik bu operasyonlar dünyanın pek çok ülkesi tarafından da tasvip edilmemesine rağmen, aldırmıyorlar.
Türkiye "Şah Fırat" adını verdiği bu küçük operasyonu kime yapmıştır. Türbedeki askerlerimiz IŞİD veya PYD’nin eline mi geçmişti de onlara operasyon düzenlendi ve askerimiz kurtarılarak ülkeye getirildi. Böyle bir şey yok. Ya ne var. Biz kendi kendimize operasyon yapmışız. Üstelik operasyon bölgesi yolgeçen hanına döndüğü bir dönemde.
Bu açıdan baktığımızda mevcut siyasi iradenin yapabileceği daha ileri bir harekât söz konusu değildi. “Emevi camiinde cuma kılmak” blöften öteye geçmeyen bir hayal. Bu nedenle Süleyman Şah türbesindeki personelin risk altında bırakılması yanlış olurdu. Kısaca,“hükümet” açısından doğru bir karar olarak değerlendiriyorum. Zira hükümetin on üç yıllık mazisine baktığımızda "radikal söylemleri" çokça duymaktayız. Buna mukabil bu söylemlere uygun adımları fiiliyatta göremiyoruz.
Benim düşünceme göre de ortada fiili bir durum var, O da Süleyman Şah türbesi ve oradaki askerimizin sağ salim getirilmesi. Fakat bu durumun yandaş medyanın ve onların kalemşorlarının abarttığı gibi çok büyük bir başarı olarak lanse edilmesi doğru değildir. Böyle küçük bir olayı gereğinden fazla büyütmek, askeri manevra kabiliyetimizi küçültmek anlamını “zımnen” kabul etmektir. Oysa durum böyle değildir. Silahlı kuvvetlerimiz geçmişte nasıl başarılara imza attıysa gelecekte de bunu yapmaya muktedirdir. Yeter ki siyasi irade ayaklarının üzerinde dursun.
Ayrıca kafaları kurcalayan ve bizi düşüncelere sevk eden sayın başbakanın açıklamaları da hiç şık olmadı. Hemen operasyon sonrası, “operasyonun” Türkiye’nin kendi kararı neticesinde uygulandığını açıklamak ne anlama geliyor. Hayırlısı.. bekleyip göreceğiz demekten başka çaremiz yok. Selam hidayete erenlerin üzerine olsun.
