banner102

Şeytanın insanları Allah’ın yolundan alıkoymak amacıyla kullandığı bu etkili silah, insanların duygularının esiri olmalarına ve akıllarını kullanamamalarına neden olmaktadır. Bilindiği gibi şeytan, Allah’ın büyüklüğünü düşünemeyen, takdir edemeyen insanlar ortaya çıkarmak ve insanları Allah’ın yolundan saptırmak için ant içmiştir: ‘Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları ( insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. ’ (Araf Suresi, 16) Şeytan bu amacına ulaşmak için hiç ara vermeden var gücüyle çalışmaktadır.


Duygusallığın insanlar için zararları çok fazladır. Duygusal insanlar genelde çok hassas olurlar ve bu yüzden en küçük olayları dahi sorun haline getirip stres içinde yaşarlar. Bu sadece çevrelerine değil kendi bedenlerine de fazlasıyla zarar verir. Sürekli şüphe, kıskançlık, tedirginlik yaşarlar. Olaylar karşısında mantıklı düşünmek yerine duygularıyla hareket ederek yanlış kararlar verirler. Müminler Allah’a tevekkül ettikleri için sağlıklı ve mutlu iken, bu insanlar pek çok psikolojik rahatsızlıkla mücadele ederler.

Duygusallığın insan bedenine verdiği tahribatlar sonucunda çeşitli hastalıkların oluşması kaçınılmazdır. Mide, kalp rahatsızlıkları, aşırı zayıflama, saç dökülmesi, ciltte bozulmalar ve çok sayıda önemli hastalığın altında yatan en büyük sebep strestir. Neşeli ve mutlu yaşayan insanların daha uzun ve sağlıklı yaşadıkları bilimsel araştırmalar sonucunda ispatlanmış bir gerçektir.

Duygusallığın getirdiği zayıflık, aklını ve mantığını kullanan insanlarda görülmez. Bu insanlar olaylar karşısında soğukkanlı ve sakin olurlar. Çünkü her şeyin Allah’ın kontrolünde gerçekleştiğini bilir ve sonuna kadar O’na teslim olurlar. Bu durum insanlar için sonsuz bir güven duygusu demektir. Kendini güvende hisseden insan panik olmaz, kontrollü davranır. Sonuç ne olursa olsun yıkım yaşamaz ve her koşulda tevekküllü olur. Bu da sağlıklı bir ruh yapısı, sağlıklı bir insan ve sağlıklı bir toplumun oluşmasına neden olur.

Örneğin üniversite sınavını kazanamazsa, dünya başına yıkılmış gibi hisseder. Üzülür, ağlar, bir süre içine kapanır. Oysa Allah kaderde, iman eden kulları için her şeyi hayırla yarattığını vaat eder. Olumlu veya olumsuz gelişen her şeyin, Allah’ın kontrolünde olduğunu ve inananlar için hayırla yaratılacağını düşünen insan, asla üzüntü ve sıkıntı hissetmez.

Bir başka örnek verecek olursak; Çok güzel uyuduğunu düşündüğü evladını, sabah namazı için uyandırmaya kıyamayan anne, bu duygusal tavrı ile hem kendisinin, hem de evladının kayba uğramasına vesile olur. Unuttuğu bir gerçek vardır ki ahirette, cehennem ateşinden kurtulmak için çocuğunu fidye olarak verecektir.

Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; Kendi eşini ve kardeşini Ve onu barındıran aşiretini de; Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. (Mearic Suresi -11–14)

Çoğu zaman rastladığımız intihar ve cinayetlerin temelinde de duygusallık yatar. Kadere iman etmek, huzurlu ve mutlu bir yaşantı sağlar insana. Duygusallığın getirdiği bütün zayıflıklar, kadere ve Allah’a teslimiyetle aşılır.

Duygusallık, insanın Allah’a sığınmasına engel olan, karşılaşılan olayın Allah’tan bağımsız geliştiğini düşündüren, insanı tevekkülsüzlüğe iten olumsuz bir durumdur. Bununla beraber Rabbimizin kullarına bahşettiği üstün bir ahlak özelliği olan merhamet, insanı kayba götüren bir duygu olmadığı için duygusallık olarak nitelendirilemez.

Günümüzde duygusallık telkininin en yoğun yapıldığı insanlar gençlerdir. Aşk ve tutkunun sonuna kadar yaşanması gerektiği telkiniyle gençlerin kontrolden çıkmaları sağlanarak çoğu zaman yanlış ilişkilere sürüklenmelerine neden olunur. Duygusal şarkılar, sözler, şiirler, filmler ve romantizm masallarıyla genç beyinlere mantıktan uzak sadece duygusal yaklaşımlarla ‘anı yaşamaları’ telkini verilir. Böylece gerçek sevgiyi yaşamadan sadece geçici heveslerin hüküm sürdüğü bir hayat yaşayan bu gençler beklentilerinin gerçekleşmediği durumlarda büyük yıkımlar yaşarlar. Bazen intihara kadar giden zayıflıklar dahi gösterebilirler. Oysa aklını kullanıp Allah’a sığınan insanlar için her türlü durum bir hayır olarak görülür. Şifayı uyuşturucu, alkol ya da başka şeylerde değil Allah’a sığınmakta bulurlar. ‘Kur`an`dan mü`minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz. ’ (İsra Suresi, 82)

Bugün yaşanan pek çok çözümsüzlüğün, sıkıntının ve belaların altında şeytanın bu bitmek bilmeyen telkinleri yatar. Şeytan insanların boş amaçlar, geçici hevesler peşinde koşup yanlışlar yapmasını ister. Bundan büyük bir haz duyar. Allah kullarını bu tehlikeye karşı Kuran’da şöyle uyarmıştır: ‘Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. (Nur Suresi, 21)

İnsanlar, şeytanın telkiniyle, duygusallığın mutlaka olması gerektiğine inanarak duygusal olmayan insanları vicdansız olarak nitelendirirler. Bu yanlış kanı duygusal olmayan her insanın merhametsiz olduğu görüşünün ortaya çıkmasına neden olsa da Allah’ın sıfatlarından olan merhamet, mümin kulları üzerinde görülen bir özelliktir. Müminler merhametlidir ancak duygusal değildirler. Böylesine bir zayıflığın şeytanın oyunu olduğunu çok iyi bilirler ve bu oyunu Allah’ın dosdoğru yolundan giderek bozarlar. Mümin güçlü bir karakterdir, aklını kullanır, telkinlerden Allah’ın izni ile etkilenmez.

Allah bizlere, sınavlarımız esnasında O’na sığınabilmeyi, korku, panik, endişe ve sıkıntı gibi tevekkülsüz tavırlardan uzak kalabilmeyi nasip etsin inşallah...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90