Vahapoğlu, füze kalkanının Türkiye’yi felakete sürükleyecek büyük bir yanlış hamle olduğunun belirterek, olası bir İran-İsrail geriliminde Türkiye’yi ateşin içine sokacağını belirtti.
Durumun Türkiye açısından çok kritik olduğunun altını çizen Vahapoğlu, kararın alınması aşamasında ve sonrasında pek çok çelişkiler olduğunu ifade ederek bu çelişkileri de detayları ile anlattı.
“Bu NATO zirvesi için hazırlıklar haylidir devam etmekteydi. Son 18 aydır NATO Genel Sekreteri Rasmussen ortaya konan bu 11 sayfalık doküman üzerinde çalışma ve hazırlıklar yaptırmaktaydı. Burada gözden kaçmaması gereken husus, gerek NATO teşkilatının ve gerekse onun mensubu olan üyelerin aylardır hazırlık yapmakta oldukları hususudur. Kısacası, zirvedeki tutum ve taktikler adeta dikkatle hazırlanmış senaryolar üstünden sergilenmiştir.
Türkiye'de nedense çok önemli ve geleceği ilgilendiren, Türk halkının çoğunun etkileneceği olaylar kamu bilgisine oldukça geç ulaşır ve gereğince de tartışılmaz. Bu NATO toplantısı ve bunun ana konusu olan "Füze Kalkanı" olayı da aynen böyle olmuştur. Daha önce de Kıbrıs'ın kaderini tayin edecek olan Annan Planı Raporu da öyle olmuştur. Türk tarafı tümünü okumadan "evet" demeye karar vermiştir.”
Adeta, duruma "sürekli bir ikilem ve karışıklık hakimdir" bile denebilir. Hükümetin, zirve için gerekli çalışmaları yapmış olduğuna inanılmaktadır. Lakin, bu konuda, toplum pek bilgilendirilmemiştir. Hatta Meclis'te bile gündeme gelmemiştir. Nedense bu durum görevler arasında görmeyen bir anlayış duruma hakim gözükmektedir.
Lizbon'da yapılan konuşmaların bir kısmı güzel olmakla birlikte, hepsinin de istenilen etkiyi elde ettiği iddia edilemez. Neyin tam olarak Türkiye lehine olduğu veya bu füze kalkanının Türkiye'ye yararları hiç bir resmi ağız tarafından açıklanmamıştır. Her haber adeta "sürekli ikili yoruma" açık durumdadır.
1- Gelmesi düşünülen füze ile onu durdurmakla görevli füze çarpıştığı zaman altta bulunan kara parçası üstündeki ülkenin topraklarına nasıl bir tehlike yağmuru vuracaktır? (Hele bunlar nükleer başlıklı olacak olursa?)
2- Bu çatışmanın olduğu noktalardaki ülkeler savaşın ilk mahkumları ve ilk kurbanı olacaklardır- olaylarla hiç bir ilgileri olmasa bile.
3- Olayı kimin başlattığı belli olana kadar arada ve altta kalan tamamen harap olacak ve en büyük darbeyi yiyecektir. İlaveten şunları da incelemek gerekir:
* Neden durduğu yerde İran, Avrupa merkezlerini füze atışına tutsun? Onların hemen hemen hepsi ile ticareti olan (Kapalı ve pek konuşulmayan) İran, neden kendi bindiği dalı kessin?
* İran neden 400 yıldır barış içinde olduğu Türkiye'ye saldırmaya kalksın?
* Füze kalkanında asıl hedef İran mıdır? Bu sorular sorulmadan hiçbir şey netliğe kavuşamaz. Rampalar ve özellikle radar Türkiye'ye yerleştirilirse, Türkiye'nin aynen "Soğuk Savaş" dönemindeki gibi "tehlike'nin ağzında" olacağı kesindir.
Acaba bu durumun ceremesi neler olabilir? Türkiye'nin egemenliği ne kadar delinir? Bütünlüğü ne hale gelir?