banner102

Olanı değil, olmasını arzuladığımız şeyi gözümüze sokar sosyal medya, bizde öyleyiz orada, çekilen bir fotoğraf, tek seferde, üzerinde hiç oynanmadan atılmaz oraya.. üzerinde yapılan oynamalarla, aslında olmadığımız bir halde arz-ı endam ederiz, benliğin yeni sahasında.

Her geçen gün hayatımıza kök salan, sosyal platformların bu kadar cazip olmasının nedeni nedir?

Çirkin misiniz?

Bir filtrelik işiniz var.

Kendinizi olduğunuz gibi görme, kabul etme, sevme bahtiyarlığından mahrum ederek, aynada asla göremeyeceğiniz hale sokarak sürüyor piyasaya, sosyal medyada o hali görenler imreniyor, yıllara nasılda meydan okumuş.. peki yıllara meydan okumamış olduğunuz hakikatini nereye koyacaksınız?

Hakikatin önüne kurduğu barikatla, sosyal medya hayatımızdaki yerini her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor.

O değilim, ama öyle görünüyorum, öyleyse oyum. Kellerle fodulların bir birini ağırladığı bu platformların, insanların ruh sağlığında oluşturduğu tahribatın boyutlarını, dünya üzerinde insanların antidepresanlara artan ilgisi ile mukayese edebilir.

Düşünüyorum öyleyse varımdan, görünüyorum öyleyse güzelime gelen insanlık çok daha büyük hezeyanlara gebe. Düşünerek var olmak, sosyal medyanın marifetiyle alt edilmiş durumda. Bu yeni nizamda düşünmek külfetli iş.

Bu alanların bir diğer özelliği de, buralarda ilim yerini anlık malumat balonlarına bırakmış durumda. Sohbetlerde insanın ağzını açık bırakmaya yarayacak anekdotlar salmaya imkan veren sosyal medya, bu anekdotların doğruluğu noktasında da bir sorumluluk yüklemiyor insana..

Doğru bilginin kaynağını bin yıl önce arayan filozoflar nerede, günümüzün bilgi küpü fenomenleri nerede?

Ortada büyük bir bilgi kirliliği olduğu aşikar. Kaynak göstermeksizin, etkileşim kasmak adına yeni doğrular icat eden sosyal medya mucitleri, insanları düşünme zahmetinden kurtarıyor. Oysa ki düşünmek bir zahmet değil, var olmanın yegane koşuludur. Bu noktadan hareketle, sosyal medyayı var olma çabamızın önünde ,engel olarak görebiliriz.

Sen düşünme, sen araştırma, ben senin yerine düşündüm ve araştırdım, en güzeli, en doğrusu senin için bu diyor. Bakınız kaç milyon insan bu telefondan almış, bakınız kaç milyon insan bu kıyafeti giyiyor tarzı dayatmalarla, insanların bilinçaltını istila etmiş durumda. Evde otururken, bin yıl aklına avokado gelmeyecek adam, iki üç avokado temalı paylaşıma maruz kalınca, hamileymiş gibi avokado aşermeye başlıyor. Birde takip ettiği yalın ayak bir fenomen avokado yedimi, babasını keser yine de o avokadoyu bulur, yer.

Avokado neymiş diye sormayagör, dünyanın en marjinal insanı olup çıkarsın.

Ne yani sen avokadonun ne kadar gerekli olduğunu bilmiyor musun? Yazık sana, yobaz şey..

Yeni alimler üretmeye haiz olan sosyal medya elbette yeni cahillerde üretecektir.

Bu açıdan bakıldığı zaman emperyalizmin en güçlü silahı olarak kullanıldığını görüyoruz sosyal medyanın.  

Kişisel mahremiyet alanı diye bir mefhum yok zaten oralarda, profil sayfan var ve her anını ifşa ederek doyuma ulaşıyorsun. Kendi olmaya dayanamayan insanın, kendini katlanabilir olarak lanse ettiği bu mecrada her şey görsel. Aynı pozların verildiği, aynı temaların işlendiği, konseptlerin hep birileri tarafından belirlendiği buralarda yaşanan tam olarak ‘sürüleşme’ süreci.

Tek tip insan olarak çıkacağız buradan, yönlendirilen, yönetilen, kolay etkilenen ve kandırılabilen. Hal böyleyken kim sosyal medyayı kontrol altına almak yürekliliğini gösterebilir ki ? kim var bizi bu kadar düşünen. Sanal bir hayat yaşıyoruz orada. Aslında kılını bile kıpırdatmayan insana, dağları yerinden oynatıyormuş doyumu veriyor canına yandığım.

Kendisi olmadan da yaşayabileceğine inandırır insanı sosyal medya, sanal hayat için önemli olan, nasıl göründüğündür demiştim oysa ki psikoloji bilimiyle taban tabana zıt bir durum teşkil ediyor bu hal. Tüm psikonevrozların temeline, insanın kendisi olmaya razı olmamasını koyan modern psikolojinin amcası Jung, günümüzde yaşasa ,üç bin takipçisi olan bir akademisyenden fazlası olmayacaktı. Özçekimlerde kadrajdan taşan gülümsemelerin arkasını okumanın çok önemli olduğunu, intiharların, cinayetlerin ve cinnetlerin nüvesinde o pozların etkisini araştıracaktı ama sesi duyulmayacaktı tabi ki.

Kültür ihraç eden sosyal medya kullanıcılarına belli bir hayat tarzını sistematik bir şekilde dayatmakta. Kalabalıklar bu dayatmaya gönüllü bi şekilde katılmış durumda zira tatmin duygusu yaşatıyor. Anlık ve pespaye.

Tatmin duygusunun olduğu yerde sorgulamada olmadığından, sosyal medyanın hayatımızdaki yeri tartışılmıyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90