Son günlerde Türkiye’de çok önemli yasal düzenlemeler ve uygulamalar hayata geçirildi. Gerçekten ihtiyaç mı , değil mi bilemiyorum ;ama tek görünen şiddetin üzerine şiddetle gidilmesi. Kadınlarımızın devlet tarafından korumaya ihtiyaç duyması. Oysa bundan 20 yıl önce solcular buna ihtiyaç var derken biz bu projeye şiddetle karşı çıkmıştık. 20 yılda ne oldu da o İslam'dan nasibini alamamış insanların projesine ihtiyaç duymaya başladık . Bilemiyorum ama bu işi elbette bizden iyi bilenler vardır diyebilir miyiz. Aileden sorumlu bakanımız Fatma şahin vicdanlar eğitilmeli, nasırlaşmış kalplerle bu işler olmaz, diyor; ama vicdan nasıl eğitilir demiyor, vicdan nereden beslenir, vicdanın gıdası nedir, diyemiyor. Yaklaşık bundan bir ay önce aynı sözleri başbakanımızın eşi Emine Erdoğan’dan da şÜNİM*lerin açılışında dinlemiştim. Vicdanlar eğitilmeli diyor ve ekliyor: ‘’Eğitimden maksadım elbette diploma değildir . Ama İslam, ahlak ve iman ile olur.’’, diyemiyor bu kadar zor mu bunları söylemek ?
Aile ve sosyal politikalar bakanımız Fatma şahin uluslararası aile ve şiddet konferansının açılış konuşmasında bakın ne diyor:’’ Son 15 yıllık bilançomuz içler acısı, yılda ortalama 550 bin ile 650 bin kişi evleniyor, bunların tam dörtte biri boşanıyor .’’Boşanmaların önüne nasıl geçilir, nasıl huzurlu bir aile ortamı oluşur diye de bir şey söyleyemiyor. O da şÜNİM diyor. Biz de imanımızın ve inancımızın gereği olarak şöyle inanıyoruz:
İnsan denen varlığın görünen , bir de görünmeyen yönü var. Görünen kısmına beden , görünmeyen kısmına da ruh diyoruz. Bedenimizin diri ve sıhhatli olabilmesi için gıdaya; ruhumuzun da sıhhatli olabilmesi için imana ihtiyacı vardır. Onun da arka planında bir şeyler daha var. Onlara da vicdan, akıl ve kalp diyoruz. Ruh halimizin diri olabilmesi için vicdan ve kalbimizin sıhhatli olması lazım. Allah’a, Kur’an’a, Peygambere, hesap gününe inanma ihtiyacı vardır. Bunu da ancak ve ancak vahye tabi olma yoluyla elde edebiliriz. Kalbin, vicdan temizliğinin ve saflığının muhafaza edilebilmesi için kötü ahlaktan uzak iyi ahlakla ahlaklanmak gerekir. Farzların sünnetle korunduğu gibi bunu da ancak vahyin kontrolünde olursak muhafaza edebiliriz.
Güngören’de yaşadığımız için bir anımızı sizinle paylaşmak istiyorum: 90’lı yılların başında Bakırköy’den ayrılan Güngören, ilk mahalli seçimde Yahya Baş’ın başkanlığında belediye başkanlığını kazandık. Sayılarını tam bilmiyorum ama İstanbul’da birkaç tane kadın sığınma evi vardı. Bir tanesi de Güngören’de bugünkü Güngören Hastanesi’nin olduğu yerde idi. Bizim o günkü önderlerimiz, bu günün Ak Parti kurmaylarının ilk işi, kendilerinin deyimiyle o utanç verici yer olan kadın sığınma evini kaldırmak olmuştur. Belediye Başkanımız Yahya Baş ve bugünkü Başbakanımız olan o günün İstanbul İl Başkanı şöyle dediler: ‘’Kadının sığınacağı yer ya babasının ya kocasının ya da oğlunun yanıdır. Bizim kültürümüz ve inancımız bunu söyler.’’ ve ardından da dozerlerle geldiler. O günün solcuları direndiler, yürüyüş yaptılar; amma boş! o inançlı kadrolar kararlılıkla o evi yıktılar ve yerine bugünkü Güngören Hastanesi’ni yaptılar. Ne güzel hizmet değil mi? Hep alkışladık. Peki ne oldu da yirmi yıl önce kadının yeri babanın , kocanın ve evladının yanı iken şimdi şÜNİMLER oldu. Tekrar sığınma evlerine ihtiyaç duyuldu. Koca bakanlık kuruldu ve o kadar büyük bütçeler ayrıldı, kadınlarımıza sahip çıkılmaya başlandı. O zaman örfümüze ters, inancımıza ters iken şimdi yeni vahiy mi geldi? Yani milli görüş varken solcuların önünden gidiliyor, gömlek çıkınca solcuların arkasından hem de yirmi yıl arkalarından .
On bir ilde şiddet gören kadınlar için can simidi şÜNİM görev başında .Her ne ise, on bir ildeki kadınlar kurtuldu, diğer yetmiş ildeki kadınların işi her halükarda Allah’a kaldı. Onların da sırası gelirse kurtulurlar. Anılarımızda kalmış bir başka tatlı anımızı daha paylaşalım: Sayın başbakanımız İstanbul Belediye Başkanlığı’nın ilk günlerinde idi. Solcu gazeteciler kendilerine sordular: Tabii ki onlara göre Tayyip’ in başarısızlığı onlara başarı olacaktı. Soru, İstanbul’un 20 günlük suyu kaldı, ne yapacaksın yağmur duası mı, yağmur bombası mı... O da cevaben; zamanı gelince olması gereken olur, gerekirse yağmur bombası, gerekirse yağmur duası yaparız. Ertesi gün gazete manşetleri: Tayip’in işi Allah’a kaldı... Bizim de Trabzonlu olarak kadınlarımız çok şanslı; çünkü şÜNİM lerin bağlı olduğu 11 ilin içinde Trabzon da vardır. Bizim işimiz Allah’a kalmadan aileden sorumlu bakanımız bizim kadınlarımız için bir şans, diğer 70 ilimizin işi Allah’a kaldı.
Selam ve dua ile...
*şÜNİM: şiddeti Ünleme ve İzleme Merkezi
Köyleri yaricilara teslim edince sığınacak yerumuz kalmadi tabi Celal Abi..E hanımlar da boş kalmaktan ne yapacağını şaşırınca böyle oldu. Eskiden şönime ihtiyaç yokidi, çalişmaktan zaman mi varidi:)))