banner102

Bismillâhirrahmânirrahiim...

Esselâmû Aleykûm!

Ömer(r.a) olmak;  devletin iși için devletin mumunu kullanırken, özel görüșmesi için kendi mumunu söndürüp kendi mumunu kullanacak kadar âdil olmaktır.

Ömer(r.â.) olmak; "Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde hayır yoktur, Uyardığınız halde sizi dinlemezsek bizde hayır yoktur." diyebilmek ve bunun gereğince davranmaktır.

Firavunluk ise zâlim, eleștirilmekten hoșlanmayan, kibirli, kendinden alt makamda olanı ezen, güç zehirlenmesi yașayan karakterin ismidir.

Firavun bir șahsın değil, bir karakterin ismidir. Rabbimiz'in(c.c.), Musa'nın(a.s.) kıssasında bize anlattığı kișinin ismi 2. Ramses'dir. Firavunluk ise o șahsın karakteridir. Allah(c.c.) 2. Ramses ismini zikretmemiș ve bizlere kaçınmanız gereken firavun karakterini tanıtmıștır. 

Nitekim 2. Ramses'den sonra da bu karaktere sâhip insanlar olmuștur.

Firavun yada Ömer(r.â) olmak için ille de devlet bașkanı olmak gerekmiyor. Bir fabrikanın patronu yada müdürü de olabiliriz, devlette vali kaymakam vs. herhangi bir yönetici de olabiliriz, talebe okutan bir hoca da olabiliriz. Bulunduğumuz makam her ne ise o makamdaki davranıș șeklimiz bizi Ömer(r.a) de yapabilir Firavun da...

Bizlere düșen ise kendimizden alt makamda olanlara karșı Ömer(r.â.) olmak, kendimizden üst makamda olanları da Ömer(r.â) olmaya zorlamaktır.

Unutmayalım ki;

Ömer'i(r.a), Ömer(r.a.) yapan, "Ben yanlış yaparsam ne yaparsınız?" sorusuna, "Seni kılıcımızla düzeltiriz" diyen ve kılıç gibi sert ve keskin uyarılar yapan Sahabe(r.anhum ecme'îîn) mantığı ve bu uyarı karșısında "Elhamdülillah! Eğrilirsem beni kılıçları ile doğrultacak arkadaşlarım varmış!” diyerek hamdetmesi ve sevinmesidir.


2. Ramses'i firavun yapan da, her yaptığında hikmetler arayıp, aşırı övgüler dizen ve "Musa! Sen haklısın ama, karnımızı Firavun doyuruyor" diyen Firavun ahalisinin mantığı ve bu yağcılık sebebiyle 2 Ramses'in zâlimleșmesi ve firavunlașmasıdır.

Sonunda da Firavun, "ben sizin en yüce rabbinizim" deyiverdi...

Şu halde;

Şef, müdür, patron, kaymakam, vali, genel müdür, milletvekili, bakan, cumhurbaşkanı her kimse; yöneticilerimizi, ya Ömer(r.a.) gibi olmaya zorlarız, yada firavunluğa sürükleriz...

"Mârifet iltifata tâbidir" sözünü doğru anlamak gerekir.

Kendinden üst makamda olan şefine, müdürüne, kaymakamına, valisine, milletvekiline, bakanına, cumhurbaşkanına vs. yapılan iltifata DALKAVUKLUK ve YAĞCILIK denir.

Kendinden alt makamda olan bakana, milletvekiline, valisine, kaymakamına, müdürüne, şefine, işçisine, vatandaşına yapılan iltifata ise TAKDİR ve TEȘVİK denir.

Resûlullah(s.a.s.), kendinden alt makamda olan sahabilere çeşitli övgülerde bulunmuştur, yanlış yapanları da ciddî mânada uyarmıştır.

Resûlulah (s.a.s.), Ömer'in(r.a.) birçok konuda belirttiği görüşe uygun olarak vahiy geldiği için "Allah Teâla hakkı, Ömer'in(r.a) diline ve kalbine koydu."Tirmizi, Menakıb, (3683); Ebu Davud, Harac 18, (2962).

"Benden sonra bir peygamber gelseydi bu Ömer olurdu." (Tirmizî, Menakıb ,48.)

buyurduğu halde Ömer(r.a) elinde Tevrat’tan bir parça getirip okuduğunda Resûlullah(s.a.s) çok sinirlenmiş ve "Muhammed’e hayat veren Allah’a(c.c.) yemin ederim ki, size Musa görünecek olsa ve beni bırakıp ona uyacak olsanız, hak yoldan sapmış olursunuz. O yaşıyor olsa ve peygamberliğimi bilse bana uyardı." (Darimi Sünen 449) şeklinde uyarmıştır.

“İnsanlar arasında, Allah Teâlâ'nın helâl ve harâm ettiklerini en iyi bilen Muaz bin Cebel’dir.” (Tirmizî, Menâkıb: 33.)

“Kur’ân-ı Kerîm'i şu dört kimseden alınız (öğreniniz): Muaz bin Cebel (r.a.), Ubey bin Kâ’b, Abdullah bin Mes’ûd ve Sâlim Mevlâ Huzeyfe.” (Üsdü’l-Gàbe, 4: 377-378.)

“Muaz kıyâmette ümmetimin âlimlerinin bir adım önlerinde mahşer yerine gelecektir.” (Tabakât, 3: 590.) gibi birçok hadis-i şerifte övdüğü Muaz b. Cebel'e(r.â.); 

namazda fatihadan sonra uzun uzun âyetler okuyup arkasındaki cemaati bıktırdığı için "Sen fitneci misin! Sen fitneci misin! Sen fitneci misin!" diye 3 kere bağırdıktan sonra cemaate namaz kıldıran kimsenin hafif kıldırması gerektiğini buyurmuștur.( Buhari, Ezan 60, 63, 66, 74 ; Muslim, Salat 178, (465) ; Ebu Davud, Salat 127, (790,791, 793) ; Nesai, Imamet 39, 41 (2, 97-98) ; Iftitah 63, 70, (2, 168, 172).

Yine ""İsa bin Meryem'in zahitliğini görmek isteyen, Ebuzer'in zahitliğine baksın." (Tabakât-ı İbn-i Sa'd, C.4, S.228; Ed-Derecâr-ür Rafia, S.231) buyurduğu ve başka hadis-i şeriflerde de cesâretle doğruyu konuşması ve açık sözlülüğünü övdüğü Ebûzer'e;(r.â.);

ișçisine hakaret ettiği için  "Sen de hâlâ cahiliyye âdetleri görüyorum" buyurmuştur. Hemen sonrasın da da “Köleleriniz(işçileriniz) sizin kardeşlerinizdir. Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. Ağır bir iş yüklemeyin; yüklerseniz onlara siz de yardım edin” (Buhârî, “Îmân”, 22; Müslim, “Eymân”, 40); buyurarak elimizin altında bulunan işçilere  nasıl davranmamız gerektiğini bizlere öğretmiştir.

Başka bir hadis-i şerifinde de “Kölelerinize, 'kölem, câriyem' demeyin; 'oğlum, kızım' deyin” (Buhârî, “Itk”, 17; Müslim, “Elfâz”, 3) 

*

Aynı şekilde Ömer'in(r.a.) de halifeliği döneminde atayacağı bir vâlinin atama emrini kendisine vereceği sırada vali olacak kişinin, oyun oynayan çocukları " Mü'minlerin Emri'ni rahatsız etmeyin" diye azarlaması üzerine "Ümmetin çocuklarına merhamet etmeyen halkına da merhamet etmez" deyip valilik atama emrini yırtarak "SENİN VALİLİĞİN BAŞLAMADAN BİTMİŞTİR" buyurduğunu biliyoruz.


Bizler, "Ey Ömer! sen ne âdil bir idârecisin, ne güzel işler yapıyorsun vs." diye iltifat eden kimseyi duymadık ve okumadık ama "Ben yanlış yaparsam ne yaparsınız?" diye sorduğunda "Seni kılıcımızla düzeltiriz" diyeni duyduk ve okuduk.

*

Sahabenin, "Kısa geldiği için bize düşen ganimet kumaşından biz cübbe diktiremedik, sen nasıl diktirdin? önce o cübbenin hesâbını ver, ondan sonra hutbeyi okuyabilirsin" deyip oğlu Abdullah'ın(r.anhuma), kendisine düşen kumaş payını da babasına verdiğini ve ikisini birleştirip cübbe diktirdiğini söylemesiyle ancak hutbeyi okumasına müsâde edildiğini okuduk.

*

Ömer(r.a.) Kadınlara verilen mehire sınırlama getirmek istedi ama hutbeden indiğinde kendisine "Onlardan birisine yüklerle mehir vermiş olsanız bile, içinden bir şey almayınız" (en-Nisâ, 4/20) âyetini hatırlatıp "Allah'ın verdiği hakka sen nasıl müdahale edersin" demeye getirip kendisini uyaran kadından sonra tekrar hutbeye çıkıp ""Size, kadınlarınız için 400 dirhemden fazla mehir vermenizi yasaklamıştım. İsteyen, malından dilediği kadar verebilir" diyerek durumu düzelttiğini okuduk.

Yâni Ömer(r.a.), 20 Türkiye büyüklüğünde ülke yönetiyordu ve sırtındaki cübbenin hesâbı sorulabiliyordu. O yüzden de adâletin timsâli oldu ve yeryüzüne de İslâm'ın Âdil Düzeni'ni hâkim kıldı.

* * * * * * * * * * * * * 

Şu âyet-i kerimeleri ve hadis-i șerifleri dikkatlice okuyalım;

Rabbimiz(c.c.) buyurdu ki;

"HAKK'A BÂTIL ELBİSESİ GİYDİREREK BİLE BİLE HAKK'I GİZLEMEYİN!"

Bakara-42

*

Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.

Hud - 6

*

Resûlullah (s.a.s.) de buyurdu ki;

Sizden biriniz hakkı gördüğü ve şahit olduğunda ; insanların korkusu ,onun hakkı söylemesine asla engel olmasın. Çünkü onun hakkı söylemesi veya hatırlatması ne ecelini yaklaştırır ve ne de rızkını uzaklaştırır…… “ 

TERĞİB VE TERHİB : 4.C.516.S

*

” Her kim insanların gücenmelerine - yani kızmalarına - mukabil Allah'ı razı etmeye çalışır ise Allah'ta onu insanların zahmetinden kurtarır. Ama her kim de Allah'ın kızmasına mukabil insanların rızasını ararsa, Allah'ta onu o insanlara havale eder. – yani git bu gün onlar sana yardımcı olsunlar. "

TİRMİZİ :4.C.2527.N

-----------------------------------

Şu mânidar sözü de unutmayalım;

Gördüğünüz yanlışları 

söylemeye cesaret edemezseniz,

yavaş yavaş benimsersiniz

ve o yanlışlar size doğru gelmeye başlar.

*

Rabbim(c.c.) Hakk'ı Hakk olarak tanıyıp Hakk'a tâbi olmayı,

Bâtıl'ı Bâtıl olarak tanıyıp Bâtıl'dan uzak durmayı,

Mü'min kardeşlerimize karşı en ufak bir kin beslemeden, uygun bir üslûpla ama kararlılıkla sırf Allah(c.c.) rızâsı için her şart altında Hakk'ı söyleyip Hakk'ı yaşamayı nasip buyursun bizlere...

Allah(c.c.) bütün günlerinizi hayırlı eylesin!

Allah'a(c.c.) emânet olunuz. 

Esselâmû Aleykûm!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
enes şensoy 2018-08-17 22:33:13

sayın yazar imam ali hakkın da 300 tane ayet nazil olmuştur hangi sahabede bu kadar ayet nazil olmuştur yazarmısın ve hz ömer niçin haz fatıfa annenizle kavgalıydı hz fatıma annemiz hz. ömere hakkımı helal etmiyorum demiştir 220 sünnü alim bunları söylüyor lütfen hz ali hayatını iyi okuyun

Avatar
Deli Kan 2020-07-22 17:22:17

çık akp lilere dekine firavunu solladınız de bakalım rica ediyorum

banner90