banner102

Bizim memleket halkının Allah vergisi bir zekâsı var. Oldukça işlek ve kıvrak olan bu zekâ, pratik çözüm üretmekte de oldukça başarılı. Bu istisna zekâ sayesindedir ki memleketimin insanları Türkiye’nin her yerinde başarılı işlere imza atıyorlar. Benim durumum biraz farklı sanırım. Ya zekâ düzeyim biraz düşük ya da zekâmı doğru kullanmayı beceremiyorum. Ne yapalım. Bu da Allah vergisi işte. Bu sebepten dolayı olayları biraz geç algılıyorum, herkesin tartıştığı bir mesele insanların gündeminden çıktıktan sonra ancak benim gündemime girebiliyor. Her zaman olduğu gibi bu yılbaşında da yılbaşıyla ilgili düşüncelerim ancak yılbaşı çıktıktan sonra oluşup netleşebildi.  

Senenin yarısını Of’ta geçiriyor diğer yarısında ise İstanbul/Güngören’de ikamet ediyorum. Güngören’deki sivil toplum kuruluşları geçen yıl Nurettin Seyyar kardeşimizin (Allah kendisinden razı olsun) gayreti ile bir araya gelerek “Güngören Platformu” adıyla bir platform oluşturdular. Ve benim de bir vakfın başkanı olmam hasebiyle bu platformda yer almamı istediler, biz de vakıf yönetimi olarak aramızda istişare yaptık, faydalı olacağını düşünerek bu platformun üyesi olduk. İlk iş olarak yaklaşan yılbaşıyla ilgili bir adım atmaya karar verdik. 2014’ü 2015’e bağlayan yılbaşı idi. Arkadaşlarımız, inancımızı ve zihniyetimizi yansıtacak bir şeylerin yapılmasının gereğine inanarak sloganlar üretip afişler hazırladılar, bir de yürüyüş düzenledik, halkın katılımı da gayet iyi olmuştu. Sloganımız da çok güzeldi… “Kim olduğunu unutma! Hıristiyan gibi davranma!”

Aradan koca bir yıl geçti. 2016 yılbaşı geldi, ancak arkadaşlarımızda pek bir şey değişmemiş, ilerleme adına sadece sloganı ikiye çıkarabilmişiz. Sloganımız ne mi oldu? “Kumar haramdır... “ İkincisi ise “Noel bize ait değilsin.” Tamam, da bir yılda yirmi bir vakıf ve dernek bu kadar bir araya gelmesine karşılık sadece bir slogan mı üretebildik?  Gerçi iki yılımız yine de denk değildi, en azından ikinci bir slogan üreterek zararda olmaktan kurtulduk. Aslına bakarsanız günümüzde slogan üretebilmek bile çok kolay olmuyor, çünkü gündem otorite tarafından kontrol altına alınmış durumda, doğal olarak da bizim yerimize onlar düşünüyor.    

Geçenlerde arkadaşlarla vakfımızın lokalinde muhabbet ve istişare ediyoruz, hani derler ya, ne olacak bu milletin hali, o kabilden şeyler işte. Arkadaşlarıma diyorum ki; “arkadaşlar, mesela Güngören Kaymakamı, Belediye Başkanı ve Emniyet Müdürü hangi görüştendir… Veya İstanbul Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, Emniyet Müdürü hangi görüştendir… Daha ileri gidelim, Merkezi Hükümet hangi görüştendir…  Hepsi aynı, yani bizim zihniyetten… Öyleyse bizim bu afişlere veya Haznedar Parkından Kale İş Merkezine kadar yürümemize ne gerek var, orada bildiri okumamız ne işe yarayacak onlarda bizim gibi düşünüyorsa zaten olay tamam...”

Muhabbetimiz koyulaşarak devam ediyor, arkadaşlara diyorum ki; “son yıllara kadar hükümetler bizim inancımızı yansıtmadığı için mitinglerimiz, yürüyüşlerimiz olurdu. Olurdu amma iktidara uyarı, ikaz ve istek niteliğinde olurdu. Şöyle ki; Bak halkın içinde bizim gibi düşünenler var, bizi ciddiye alın veya sizde bu inancın insanlarısınız sakın yanlış yapmayın… Hem bu dünyanız hem de hesap gününde hesabınız ağır olur, altından kalkamazsınız niyeti ile yapardık bu etkinlikleri… Şimdi ise bakıyorum ki en alttaki otoriteden en üst otoriteye kadar hepsi bu düşüncenin insanı, o zaman biz kimi uyarıyoruz diye merak ediyorum.”

Bir sessizlik oluyor. Herkes birbirine bakarken Hayrettin Köktaş kardeşimiz sessizliği bozuyor. Üstelik sessizliği tam bozuyor. Söylediği sözün taşıdığı manayı çözebilene aşk olsun. Ancak uzun süren tartışmaların sonunda Hayrettin Köktaş’ın mutlaka hikmetli bir şey söylemiş olacağını kabul ve itiraf ederek işin içinden çıkabildik. Yanılmıyorsam şöyle (veya buna benzer) bir şey demişti. “Her zaman yönetenler ikaz edilmez, bazen yönetilenler de yönetilenler tarafından ikaz edilir. “ Tabii her zaman bu tür felsefi derinlikli sözler işitme şansına sahip değiliz, doğal olarak epeyce bir müzakere ve mütalaa etmek durumunda kalmamız yadırganmamalıdır. Ben de zaten diyorum ki; “bazen yönetilenler kendilerini yönetici zanneder.” Bu, evden dükkâna, dükkândan fabrikaya, fabrikadan ülke idaresine kadar her alanda düşünülebilir.

İlginçtir ki yılbaşı denince aklımıza hemen Milli Piyango gelir ama kumar gelmez. Türkiye’de bilinen iki türlü kumar çeşidi var. Hepimizin bildiği bunlardan birinci türü olan kumar çeşidi yasaktır. Bu kumar, gizli kapaklı kahvelerde, lokallerde, kulüplerde ve evlerde oynanan açık kumardır. Ancak ikinci tür kumar diğerinden çok daha yaygın ve tehlikeli olmasına karşın bizzat devlet eliyle icra edilen şans oyunlarıdır. Piyango-Loto-Süper Toto-At Yarışı-İddia-Kazı Kazan gibi talih ve şans oyunları bırakın yasaklanmasını, tam tersine kanunla kurulmuş ve kanunla korunmuş olan Milli Piyango idaresince idare edilerek teşvik edilmektedir. Üstelik her yıl da artarak devam etmektedir. 2011’de bastırılan piyango biletlerinin üzerine Mehmet Akif in resmini koydular, kimsenin ruhu bile duymadı. Tepkisiz kalındı. Bu yıl da tesettürlü hanım kızlara çekiliş yaptırdılar, yine ses yok. Acaba diyorum, ileriki yıllarda hepimizin değer verdiği kişiler var. Onlarda bu tür bir işte kullanılsa ne yapacağız? İnanın hiç bir şey demeyeceğiz, hikmet arayacağız çünkü.   Bu da bizim genlerimizle nasıl oynanmış olduğunun bir göstergesidir.    

Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde: “İçki kötülüklerin anasıdır” demişti ya, ben inanıyorum ki şu an olsaydı “kötülüklerin anası devlettir “derdi. Benim şu anki endişem “kumarın haramlığından daha kötüsü kumarsız bir dünyayı inşa edemeyeceğimize inanmaktır ve bu hayata alışmaktır.”

Allah bizleri ayaklarımızın kaymasından korusun.

Selam ve dua ile. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Adem Alan 2016-01-10 20:51:01

Bu güzel yazıyı ve yazarını tebrik eserim....
Hele de sonlardaki cümle " Kumarın haramlığından ziyade, kumarsız bir dünya inşa edemeyeceğimize inanmak "tespiti....

banner90