Dünyanın en güvenli ülkelerinden biri olarak kabul edilen Yeni Zelanda'da yaşanan terör saldırısının failini kendini bilmez bir meczup olarak tasvir etmesin kimse.
104 yıl önce tüm varlığını yok etmeye azmettikleri bir dinin mensuplarını korkutup kaçırmaya çalışıyorlar, korkutup kaçıramasalar dahi yeni gelebilecekleri ürkütmek orada olanları sindirmek niyetindeler. Tüm bu gizil amaçları bünyesinde barındıran sistematik bir terör eylemiyle karşı karşıyayız.
Brenton Tarrant'ın tek başına planlayıp hayata geçirebileceği bir vaka değil bu. Bin beş yüz yıllık birikmiş kinin psikolojik harbinde düşünülerek hayata geçirilmiş bir savaş manevrası bu öyle ki Y.Zelanda senatörü Fraser Anning şöyle diyor:
''Bu günkü örnekte Müslümanların katil pozisyonunda olmaması pozisyonunda bulunmaması, kendilerini suçsuz yapmaz''
Bu insan müsvettesinin fikriyatına göre zaten müslümanların orada bulunması onları suçlu kılıyor.
''islam dini faşizme denk bir dindir '' diyor ve peygamberimizle ilgili söylemlerini yazıma almıyorum zira bu kadarı bile ümmetin bekasını tehdidi anlamamıza yeter.
Konstantinopolis'i geri alıp tüm camileri yıkacakmış en başta Ayasofya'yı minarelerinden kurtaracakmış. İslam düşmanlarının damarlarına bu tip yıldırıcı eylemlerin itici gücünü zerk eden bir propagandaya döndü bu iş. 74 sayfalık mektup adı altında manifesto yayımladı ''Türk yiyici''
Ezcümle bu münferit bir eylem değildir, tüm dünyada hızla tırmanan islamafobinin sistematik eylemler dizisinin bir tezahürüdür. Devletimizin de muhataplarına karşı vereceği cevaplar alacağı tavırlar olmalıdır.
Çanakkale şehitlerine söylediği gibi Akif'in..
''Yedi iklimi cihanın duruyor karşına da
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk
Sade bir hadise var ortada..
VAHŞETLER DENK..''