Hayatta en zor iş ahlaksızlığın
ahlak olduğu bir zamanda yaşamaktır.
Çünkü neyin ahlaki neyin gayri ahlaki olduğunu anlamakta zorlanıyoruz.
Benim için ahlaki olmayan bir davranış bir başkası için ahlaki olabiliyor. Oysaki bizim daha önceleri ortak değerlerimiz
vardı. Eğer bir davranış ahlaksızlık idiyse hepimiz için ahlaksızlık, değil
idiyse hepimiz için ahlaki idi. Sonra ne olduysa anlayamadık bir anda ortak
değerlerimiz ortaklıktan ayrıldı. Sebep olarak da “Avrupa Birliği Uyum Yasaları”
gösterildi ve akabinde de ılımlı ve
modern İslam devreye girdi. Ortak değerlerimiz bir anda erozyona uğradı. Hakikatte, İslami ölçülere göre kurallarımız
çok netti ve bir insan helal olan şeyleri yapıyorsa “ahlaklı”, haram olan
şeyleri yapıyorsa “gayri ahlaklıdır” denilirdi. Buna göre örtü farz, örtünmek
ahlakilik, açılmak ise haram ve
ahlaksızlıkdır diyebilir miyiz? Diyemediğimiz kesin amma nedenini ben de
bilemiyorum.
Üzellikle de son yıllarda, İslami tesettür adı
altında gerçek örtüyü, herkesi ev sahibi yapma adi altında da faizi hoş ve
güzel göstererek, olmazsa olmaz değerlerimiz tamamen birbirine karışmış,
anlaşılması zor hale gelmiş. Eğer bu olmazsa olmaz değerlerimiz anlaşılamıyorsa
fetret dönemini yaşıyoruz demektir ki, öyle zor günlerde büyük alim ve ilim ehli
olan model insanlara çok ihtiyaç duyulur.
Peki bu model insanları nerde bulacağız, bunlar nerelerde yetişir buna
da bir göz atalım. Bu değerli alim ve ehil insanlar bizim ülkemizde iki yolla
yetişir. Birinci yol, Kur’an kursu veya medrese, ikinci yol ise imam-hatip veya ilahiyat, bir üçüncü yolu ben bilmiyorum.
Beni en fazla düşündüren bir
konuyu sizinle baylaşmak istiyorum. Mesela okulları aynı, hocaları aynı, okunan
temel kaynak kitaplar ayni ve en önemlisi uygulama alanı aynı olan ve çok daha
önemli olan kainatın hayat nizamı bir semavi dine ait bir ilim nasıl oluyor da
kişinin yaşadığı hayata göre şekillenebiliyor. Merakım sadece budur. Bunları
söylerken senaryo üretmiyorum, bunları yaşıyorum. Herkes etrafına bir göz
atsın. Ailesinde veya köyünde mutlaka bu ikilemle karşılaşacaktır.
şöyle bir düşünelim; mesela iki
erkek arkadaş aynı köyde doğmuş büyümüş. İlköğretimi, liseyi beraber okumuşlar,
sonra tersane ve sonrası İstanbul İlahiyat Fakültesi’ni kazanmışlar. Bu iki
arkadaş aynı yerde okumaya başlamışlar. Okul süresince de hep beraber aynı evde veya yurtta kalmışlar.
Beş yıl boyunca İstanbul’da çeşitli büyük alimlerden de ilave dersler almışlar.
Yani dolu dolu bir öğrencilik ve ilim tahsil hayati yaşamışlar. Zaman zaman bu
arkadaşlar, “ben eğer imam olursam veya öğretmen olursam” gibi, yapacakları
hizmetleri bir bir anlatıp hayal kurarlar. Nihayet okul biter iş hayatı başlar
birisi imam birisi de hoca olur.
Görevleri gereği herkes gerektiği gibi kartını alır. Mesela; hoca
sakalını bırakır ve başında takkesi ile dolaşmaya başlar, öğretmen olan arkadaş
da günlük tıraşı, boğazında kravatı ile makamlarının hakkını vermeye
çalışırlar. Buraya kadar her şey güzel. Gayri ahlaki bir durum yok. Amma;
bundan sonra o iki arkadaşın arasındaki uygulamaya yönelik mesafe açılıyor. Benim gibi birisi bunları görünce “acaba”
diyesi geliyor, ben mi yanlış biliyorum, bunlar mı?
Bu arkadaşlarımız eğitim
süresince o büyük alimlerden ilahi emirleri beraber öğrenmediler mi? Mesela; hoca olan arkadaşımızın evinde
haremlik-selamlık uygulaması var. Ailesinde İslami kıyafet hakim ve uygun
olmayan tesettür ile sokakta göremezsin. Bu hocamıza faizli kredi ile ev veya
araba da aldıramazsın. Ancak; öğretmen olan arkadaşımızın ailesinde İslami
tesettürü göremiyorsunuz. Tam
aksine ötekiler gibi ev kıyafeti ile
sokağa çıkıyor, evinde haremlik selamlık
uygulanmıyor ve uygulayanı da
aşağılamaya çalışıyor.
Bir başka gariplik daha…
Aynı şartlarda yedişmiş iki
ilahiyatçı kızımıza da baktığımız zaman,
durumları çok farklı olmuyor. Mezun olduktan sonra diyanette görev alan
kızımız farklı giyiniyor, milli eğitim de görev alıp çalışan kızımız farklı
giyiniyor. Bu durum nerden kaynaklanıyor dersiniz? Üğrendiklerini farklı
yorumlamaktan mı, yoksa mahalle baskısından mı? Ben bunu anlamakta
zorlanıyorum. Bu öğretmen kızımız Okulunda öğrencisine başı açık din ve ahlak
dersi vermesi çok garip değil mi? Bu haliyle ne kadar faydalı olacağını siz
düşünün.
Tabii ki istisnaları mutlaka
vardır. Ancak; bunlar çok azınlık da
kalıyor.
Bu arkadaş grupları kızlar
veya erkekler, ilahiyatta okurlarken,
Bakara süresinin 279. ayetinde Allah’ın (C.C.) buyurduğu; “faizden vazgeçmezseniz Allah ve Resulüne savaş açmış olursunuz”
ayetini beraber okumadılar mı? Peygamber (a.s.) Veda Hutbesinde “faizin her türlüsü kaldırılmıştır ayağımın
altındadır ilk kaldırdığım faiz de amcam Abbas’ın faizidir” hadisini beraber okumadılar mı? Allah (C.C.)
Ahzab süresinin 59. ayetinde buyurduğu “Ey
peygamber hanımlarına kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle evlerinden
çıktıkları zaman baştan aşağı örten örtülerini üzerlerine örtsünler” ayetini beraber okumadılar mı? Peygamber
(a.s.) buyuruyor ki; “öyle bir zaman gelecek ki giyinmiş çıplaklar
türeyecek çok uzaklardan duyulabilen
cennetin kokusunu dahi alamayacaklar”
hadisini beraber okumadılar mı?
Hiç tesettür süz İslam olur mu?
Hiç faizli bir hayatla İslam olur mu?
Namazsız bir Müslümanın
olamayacağı gibi.
Zaman zaman şöyle düşünüyorum. Acaba ben bu ilahi emirleri biliyorum da bunlar bilmiyor mu? Elbette ki biliyorlar, amma nasıl olur da ayni
ilimleri beraber öğrenmelerine rağmen birisi örtüyü olmazsa olmaz kabul ediyor
ve uyguluyor, diğeri ise olmazsa da olur diyor ve
uygulamıyor. Bir tanesi “kredi ile ev veya araba alınmaz” diyor ve almıyor, diğer arkadaş ise arabasını da evini de alabiliyor. Biz bunların hangisini model alabiliriz.
Lütfen bana
ve benim gibi düşünenlere yardımcı olursanız sevinirim.
Selam ve dua ile...