Türkiye tarihi bir eşikten geçerek 16 Nisan’da yapılacak olan referanduma doğru son sürat gidiyor. Ülkenin yönetim sistemini kökten etkileyecek yeni anayasa teklifi önce komisyondan sonra TBMM Genel Kurulu’ndan geçti. Referandum sonucunda Türkiye hangi şekilde yönetilecek sorusunun cevabı belli olacak. Gözler 16 Nisan’a çevrilmiş durumda. Türkiye’de her seçimde olduğu gibi bu seçimde de gerginlik ortamı ve bu ortamdan beslenme, oy devşirme durumu sürüyor maalesef. Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonra Başbakan Yıldırım’ın ‘hayır oyu verenler pkk’nın fetö’nün ekmeğine yağ sürerler, hatta aynı kefede yer alırlar!’ kabilinden açıklamaları toplumdaki kamplaşma ve ayrışmanın tavan yapmasına neden oldu. Akla ziyan ve neye hizmet ettiği belli olmayan bu açıklamaların aksine milletimiz aslında daha itidalli ve olumlu davranıyor çok şükür. Münferit bazı hadiseler dışında ne evet kesiminden ne de hayır kesiminden kayıtlara geçmiş ileri derecede kötü bir durum vuku bulmadı. Geçmişten bugüne sorumsuz siyasilerin ülkeyi kamplaşmaya getirmesi sonucu nelerin kaybedildiğini çok iyi tecrübe eden milletimiz şükürki oy uğruna yapılan bu talihsiz açıklamalara prim vermedi.
Şahsen hiçbir vatandaş evet ya da hayır tercihinden dolayı sorgulanamaz. “Evet ya da hayır dersen terör örgütlerinin isteğini yaparsın” demek siyasi ahlaktan nasip almamış makyavelist yani hedefe götüren her yol mubahtır yaklaşımı güden siyasi istismarcıların sığ ve basit söylemi olabilir ancak. Bu durum aynı zamanda seçmene bidon kafa muamelesi yapmakla da eş değerdir. Sen oy vermeyi, ölçüp tartmayı beceremezsin iyisi mi sen benim dediğim oyu ver demek, seçmene bidon kafa muamelesi yapmak değil de nedir?
PARTLİ CUMHURBAŞKANI MECLİSİ GEREKÇESİZ FESHEDEBİLECEK!
Şahsen ben 18 maddelik anayasa değişikliğini okumuş, ölçmüş, biçmiş kararını da ona göre verecek olan seçmenimizin kararına saygı duyarım. Evet ya da hayır dese de ülkesinin menfaatini ön planda tutan bu yaklaşım herkeste olmalı. Ülkenin geleceğini şekillendirecek bu karar arefesinde değişikliğe konu tüm maddeler iyice okunmalı. Zaten iyice okunduktan sonra kanaatim odur ki böyle bir değişikliğe evet diyebilmek mümkün olmaz. Örneğin eğer değişiklik referandumda bu haliyle geçerse milletin seçtiği vekilleri yani parlamentoyu gerekçe göstermeksizin fesih yetkisine sahip bir cumhurbaşkanı olacak. Yani mevcut anayasanın 116. Maddesine göre koşulları sınırlandırılmış ve çerçevesi belli edilmiş nedenlerle anayasa tarafından verilen fesih yetkisi yeni anayasada 600 milletvekilinin millet kararı ile vekillik yapabilmesi gerekçe göstermeksizin cumhurbaşkanı tarafından sonlandırılabilecek.
YARGININ ZİRVESİ DE PARTİLİ CUMHURBAŞKANININ İKİ DUDAĞI ARASINDA OLACAK!
Öte yandan mevcut anayasanın 159. Maddesinde belirtilmiş olan ve yargıyı şekillendiren HSYK’nın yapısı da bozularak bir anlamda yürütmenin yani partili cumhurbaşkanının vesayetine geçmiş olacak. Yani yapılacak değişiklikle yargıyı şekillendiren HSYK’nın tamamı doğrudan yada dolaylı yollarla partili cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. HSYK’nın 4 üyesini doğrudan cumhurbaşkanı atarken, bu kurulun 2 doğal üyesi olan adalet bakanı ve müsteşarını da doğrudan cumhurbaşkanı atayacak. Kalan 7 kişiyi TBMM belirleyecek olsa da, TBMM’deki çoğunluk partili cumhurbaşkanının çoğunluğu yani partisi olacağı için haliyle kalan 7 kişiyi de partili cumhurbaşkanı dolaylı yoldan seçmiş olacak.
BÜTÇEYİ TBMM DEĞİL TEK KİŞİ YAPACAK!
Anayasa değişiklik paketindeki çok önemli konulardan biri de bütçeyi Partili Cumhurbaşkanı’nın yapacak olması. Bilindiği üzere mevcut anayasada bu görev TBMM’nin iken getirilmek istenen sistemde bu görev partili cumhurbaşkanına verilecek. Bütçelerin bir devletin en önemli işlevlerinden biri olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Bu kadar kritik ve ülke için hayati öneme haiz bir konunun tek kişinin insiyatifine bırakılıyor olması akla soru işaretleri de getiriyor. Çünkü partili cumhurbaşkanı ekonomist olmayabilir. Ekonomik konular hakkında yeterince bilgi sahibi olmayabilir. Oysaki parlamento içinde bu konuda yetkin birçok milletvekili olması muhtemeldir. Bütçeyi daha iyi ve gerçekçi bir şekilde yapabilecek insan mutlaka vardır. Bu gerçeğe rağmen yeni düzenleme ile parlamentonun elinden bütçe yapma yetkisini alıp bir kişiye vermek hiç de mantıklı değil.
Anayasa değişikliği paketinde bunların dışında da olumsuz ve ülkeye zarar getirecek başka maddeler de var. Partili cumhurbaşkanı, yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesinin bozulması, cumhurbaşkanına neredeyse hiçbir şekilde hesap sorulamıyor olması, hatta cumhurbaşkanının atayacağı sayısı belirsiz yardımcılarına bile parlamentonun hesap soramaması gibi değişiklikler anayasa değişiklik paketinde öne çıkan durumlar olarak göze çarpıyor. Neresinden bakarsanız bakın bu değişikliğin ne ülkeye ne de millete hiçbir faydası yok.
Öte yandan 15 senedir iktidarda olan AKP’nin Feto, Pkk, Ergenekon-Balyoz, Avrupa Birliği ile ilişkiler, ekonomik problemler, bölgemizle alakalı tutumlarda kökten yanlış içine girip pek çoğunda hatasını itiraf etmesi bu anayasa değişikliği konusunda da büyük bir hataya düştüğünün bir kanıtı olsa gerek. Milletten aldığı yetkiyi etkin bir şekilde kullanamayan, yanlış adım ve tercihlerle ülkeyi büyük bir uçurumun dibine getiren AKP’ye bu konuda da destek vermek ne bu ülkenin, ne bu milletin hatta ne de AKP’nin hayrına olacaktır.
ÜLKEMİZİN ACİL SORUNLARINA ODAKLANMALIYIZ
Ülkemizin problemleri belli. Bu problemlerin düzeltilmesi için sistem değişikliğine ihtiyaç olmadığı gibi acil çözüm bekleyen konuları bir kenara bırakıp ülkeyi kamplaştıran bu konu üzerinde yoğunlaşmak mantıklı değil. Ülkemizin ciddi ekonomik problemleri arasında yeralan işsizlik, üretimsizlik, faiz, borçlanma, enflasyon, döviz gibi sorunlar dağ gibi yerinde dururken; gençliğimiz ahlaki ve manevi çöküntü içinde kaybolurken; İslam coğrafyası ve Türkiye bir bütün olarak batılın tehditi altında bulunurken bu sorunların çözümü için uğraşmak yerine ülkeyi daha da geren partili cumhurbaşkanlığı sistemi üzerine odaklanmak milletimize hiçbir fayda getirmeyecek.
rüya görüyorsun sen evet çıkacak göreceksin kıskanmayın ak partiyi .