banner102

Türkiye’de yaşayan Müslümanlar olarak bizlerin maddi refah düzeyi hiç bir zaman bu gün olduğu kadar yükselmemişti. Yüzyıla yaklaşan bir süredir sıcak savaşın yaşanmamış olması ekonomik ve rahat yaşam düzeyimizi oldukça artırmıştır. Ancak bu gelişmişliğimize karşın bu gün olduğu kadar da huzursuzluğun tavan yaptığı bir dönemimiz olmamıştı. Bu maddi refah bizi adeta mutsuzluğa sürüklemiş ve hiçbir şeyle yetinemez hale getirmiştir. Bence bu cezaya bizler, her an huzurda olduğumuzu unutmamız sebebiyle tutulduk. Çünkü huzurda olduğumuzu bizler çoktan unuttuk, eğer huzur arıyorsak hiç bir zaman huzurda olduğumuzu unutmamalıydık. İnsan doğumundan ölümüne kadar huzur aramaya devam edecektir, insan her an yaratıcının huzurunda  olduğunu kavrayıncaya kadar da gerçek huzuru bulamayacaktır.  

Son  yıllara baktığımızda bizlerin hayatının bir takım sloganlarla geçtiğini ve görevlerini ihmal edenlerin sloganların arkasına sığınarak kendilerini adeta kandırdıklarını görürüz. Sloganlarla huzur bulunsaydı, benim çocukluğumdan bu güne kadar varlığına her yerde şahit olduğum; arabaların camlarından,   gazete ve dergilere, duvarlardan oturduğumuz mekânlara kadar büyük puntolarla yazıp astığımız  “huzur İslam”dadır yazısının faydası olurdu. Bu slogandan ibaret yaklaşımların hiç kimseye huzur getirdiğine şahit olamadık.   

Allah, insanı sınamak ve bu sınanmada sorumluluk sahibi olması için yaratılışında insana bazı özellikler yüklemiştir.  Yaratılışımızla başlayıp doğumla gün yüzüne çıkan, yaşadığımız hayatla devam ederek ölümümüzle son bulan ömrümüz için Rabbimiz bu özellikleri bize verirken sormadığı gibi, yüklediği bu nimetleri sorgulama hakkını da bize vermemiştir.

 Allah insanı genlerine yüklemiş olduğu bir takım fiziki ve ruhi özelliklerle yaratmıştır.

İnsana, yaşadığı toplumun yüklediği sorumluluklar ve biçmiş olduğu roller vardır.

Bütün bunların karışımı, çevre şartlarının etkisi ve en önemlisi de din dediğimiz vahiy kültürünün belirlemesiyle karşımıza şekillenmiş bir insan çıkar.

Düşünün ki: Genlerimizde atalarımızdan gelen katillik-insan öldürme veya hırsızlık yapan birilerinden yüklenen bir takım özellikler var ve Allah da o insana cesaret ve fiziki güç vermiş. Diğer yandan yaşadığı toplum ona bir rol vermiş; mesela, senin fiziki gücün var, cesursun, zekisin, çok karizmatiksin, kitleleri etkileyebilirsin diye güzel bir rol biçmiş ise ve o insanda vahiy kültürü hâkim değil de diğer faktörlerden birisi ağır basarsa o insanı ne veya hangi kuvvet frenleyebilir? 

Özetleyecek olursak Allah’ın fıtratımıza yükledikleri, yaşadığımız çevre etkisi ve toplumun yüklediği roller, aldığımız eğitim, alkışlar ve çevremizi kuşatmış olan yağdanlıklar…

Bütün bu özelliklere sahip olan insan denen varlığın  Kur’an ve sünnetin temel ilkelerinden olan hesap günü diye bir derdi yoksa, onu hangi güç hizaya getirebilir?

Kur’an Kerim, Kütüb-i sitte ve siyeri okullarımızda mecburi ders olarak okutsak, bunlar bilgi olarak hafızalarımıza kazınsa fakat o bilgiler yaşadığımız ortamda hayata yön veremiyorsa bizleri hizaya getirebilir mi? Bence hayır! Çünkü son yıllar da şahit olduğumuz olaylar var. Mesela Irak’ta Kur’an’ı, siyer’i ve İngilizceyi çok iyi derecede beş yaşından itibaren öğrendiklerine hepimiz şahidiz. Suriye’de de aynı, peki bu ülkeler bu hale nasıl geldiler? Demek ki bilgi hayata hâkim değilse pek bir değer ifade etmiyormuş.  Evet, ümmetin önderleri olan hocalarımız ve âlimlerimiz olacak,  yol gösterecek,  sözüyle değil özüyle de yaşayarak.  Şu anda bizim toplumumuz da hocalar ve âlimlerimiz mi etkili yoksa kendilerinin koyduğu kurallara dahi uymayan ne idüğü belirsiz politikacılar mı?

Bizim otoritelerimiz son zamanlar da huzuru dünyevi rahatlıkta aramaya endeksledi adeta. Hayatı boyunca bir ev almayı hayal bile edemeyecek olanlar ev aldı, araba aldı, hatta yazlık aldı. Bunları alabilmek için de on yıl, yirmi yıl borçlandı, faize battı ve bunu büyük bir iyilik olarak kabul etti. Otoritelerimizde halkına karşı görevini yaptığını zannetti, o kadar alkış aldılar ki harama helal demeye başladılar, huzursuzluk tavan yaptı fakat gerçeğe kapatılmış gözler bunu görmemekte hala ısrarlı.

Bu günlerde bir seçim geçirdik, partilerimiz kadın aday yarışına girdiler. Dindarı, dindar olmayanı, sen daha az gösterdin ben daha çok gösterdim diye yarıştılar. Bir tarafta Kur’an Müslümanlığı diye kendilerini yırtanlar, öbür tarafta ehl-i  sünnet Müslümanlığı diye sallayanlar acaba bu konuda neden hiç kelam etmezler. Televizyon ekranlarına yapışmış gibi duran anlı şanlı hocalarımız niye iki kelam etmezler bu hususta? Yoksa birileri mi kızar kendilerine? Bu suskunluğun ruhsatını edille-i şer’iyye’nin neresinde bulmuşlar acaba? Her şeyi konuşan allamelerimiz, kadından idareci ve yönetici olup olmayacağına dair neden konuşmazlar. Hz Peygamber (s.a.v) bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: “İşlerini kadınların yönetimine bırakan hiç bir toplum iflah olmaz.” Yani huzur bulamaz, bu kadar açık ve net ikaz var.  

Huzuru yakalamak için ekonomimiz helal olmalıdır, eğitimimizde güzel ahlak, iç düzenimizde İslam kardeşliği, dış politikamızda da İslam birliği hâkim olursa bizler huzuru aramadan kendisi gelecektir.

Huzur ve istikrar bozulmasın diye otoritelerimiz bu secimde bütün önlemleri aldılar. Şöyle ki yüzde on barajı  vardı paralel yapının da inine girildi  hatta milli ittifakı da paralel yapı kurdurdu diyerek de koca koca hoca efendileri konuşturarak halkı inandırıp oy vermelerine de mani olundu. Ancak  bir şey unutuldu, Allah in hesabı hesaba katılmadı

Bizler farklı olmak zorundayız; Çünkü Allah’a karşı, insanlığa karşı sorumluluklarımız var. Gelecek nesillere ADİL BİR DÜNYA DÜZENİ bırakmak sorumluluğumuz var bizim. Örnek olmalıyız, emekli olmak için değil Allah rızası için çalışmalıyız. Bizler sosyal sigortalara değil önce Rabbimize, sonra da çocuklarımıza ve torunlarımıza güvenmeliyiz. Büyük anneler-büyük babalar huzur evlerinde değil de evlatlarının ve torunlarının yanında yaşayıp ölmeli. Eğer geç kalırsak biz de bu hayatın içinde huzur arayacağız ama bulamayacağız. Allah bizleri korusun.  Amin…

İnsan, ancak savunduğu değerlere inanırsa inandırıcı olur... Selam ve Dua ile.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Hakkı haklıdır 2015-07-03 16:56:31

ravza Kavakçı Merve kaçakçının kızkardeşidir bilmiyorsanız öğrenin adil bir dunya düzeni kurmaya çalışan Erbakan hocanın yanındaydı kizkardesi de simdi davutoglunun yanında tamam mi Celal hoca özüyle hepsi yanlış ama sizin rahatsızlığınız hangisi ikisidemi yoksa sadece ravza Hanım'dan mı rahatsız oldunuz Merve hanım rahatsız edici degilmiydi

banner90