“Büyük insanlar büyük düşlerin hamisidir…”
Ahmet Hamdi Tanpınar, “Beş şehir” eserini bu cümlenin tefsirine adamıştır. Anlattığı beş tane güzide şehrimize de aslında bu fikrin şerhiyle besler. O’na göre büyük medeniyetlerin kurulması için evvela bir rüyanın görülmesi, bir hayalin, bir düşün insan zihninde canlanması gerekir.
Ver sorar; 1071’de Malazgirt Ovası’nda Romen Diyojen’in ordusunu mahveden mücahitler ve Alparslan, şimdiki İstanbul’un, Bursa’nın, Erzurum’un, Ankara’nın, Konya’nın; sanatını, mimarisini, musikisini, kardeşliğini, Adaletini, Ulu Camilerini, Süleymaniye’sini, Ayasofyası’nı, Sultan Ahmet’ini, hayal etmemiş, Onların rüyasını görmemiş miydi?
Osman Gazi’nin, şeyh Edebali’nin ve öncesinde Abdal Musaların, Nizam’ul- Mülklerin gördüğü, hayal ettiği hep bu rüya, bu saf ve katıksız hayal, aslında şu topraklar üzerinde yaşayan bütün insanların kardeşliği, birliği, Vahdeti’ydi…
Selçuklu’dan Osmanlı’ya, ItrÜ®’den, Dede efendiye, şeyh Galip’ten, Enderunlu Vasıf’a, Yunus’tan Mevlana’ya bütün büyüklerin gördüğü rüya; kardeşlik rüyasıydı…
Anadolu Medeniyetine tarihte, Medeniyyetu’l-İhvaniyye(Kardeşlik medeniyeti) denmesinin sebebi de buydu…
Oysa bugün, CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün gölgesine sığınıp alenen ve resmen bir yalanlar yumağı haline gelmiş, HakkÜ¢ri’de Siyasi Üzerklikten bahseder olmuştur.
Bugün insanlarımızın ne paraya, ne saadete ne mutluluğa ne hiçbir şeye kardeşlik kadar, birlik kadar, beraberlik kadar ihtiyacı yoktur!
Temel değerlerimizin her gün biraz daha yozlaşmasının, her an biraz daha körelmesinin içinde yatan asıl sebep bu birliğin, birlikteliğin, kardeşliğin bozulmuş, dağılmış olmasıdır.
Siyaseti yalanlar üzerine kurulmuş, ekonomisi dışa bağımlı hale getirilmiş, Adaleti dört tarafından çetelerle sarmalanmış bir ülke de, kim nasıl, ne şekilde doğru ve kararlı bir siyaset yapabilir sorusunu bir kenara bırakın, kim ve nasıl insanca yaşayabilir ki?
Manevi tahribatın hat safhaya ulaştığı şu günlerde Müslümanlar hangi dinamiklerinden güç alarak bütün bu kargaşalarla baş edebilecektir? Nasıl bu tahribata karşı koyacağız? Gücü nereden alacağız?
Dinimizle alay edilirken, nasıl sessiz ve korkak yığınlar haline getirildiğimizi görmüyor muyuz? Aman başım belaya girmesin anlayışıyla her gün biraz daha kutsÜ® değerlerimizin zedelendiğini, yok olduğunu göremiyor muyuz?
Camimizde Hristiyanlar Dinler arası diyalog münasebetiyle ayin düzenleyebiliyor. Kimsenin çıtı çıkmıyor? Neden?
İçkili masalara oturan bakanlarımız, sizce içkili masaların kurulmasını cesaretlendirmiyor mu? Onlar daha çok destek görmüş olmuyor mu? Kimse neden en azından bu tavrı eleştirmiyor?
Ürneğin, temel referans noktalarımız değişmiş durumda. Ünceden bir partiye İslami hassasiyetlerimize bakarak oy veriyorduk veya vermiyorduk. şimdi Trabzonspor şampiyon olmadı diye bir partiye oy atmamaya başladık!
HÜ¢lbuki o partiden daha önce Hadep Genel başkan yardımlığı yapmış biri aday bu dikkatini çekmiyor da, Trabzon’un şampiyonluğu onun referans noktasını oluşturuyor…
Ey Müslümanlar!
Korkuyorum ki, SÜ¢lebe’leşiyoruz…
Merkezimizden, aslımızdan, durmamız gereken yerden ayaklarımız kayıyor…
Halil Cibran gibi haykırmak, içinizdeki şu engin duvarları paramparça etmek istiyorum, lakin İlahi kelam önüme dikiliyor, elimi kolumu bağlıyor, yapamıyorum!
Dünya işleri o kadar musallat olmuş ki yakamıza, adı üstünde denÜ®(aşağılık işler), mezara kadar yakamızı bırakmıyor…
Hatta zürtümü’-l Megabir…(Taki mezarlara girene kadar…/TekÜ¢sür suresi–2)
Kardeşliği, birliği ve beraberliği yeniden istiyorsak, bizi kardeş kılan, bir kılan, aynı kılan, beraber kılan değerlerimize yeniden sahip çıkmalıyız…
Ahdimize vefa göstermeliyiz…
Mademki, Elest bezminde BelÜ¢! Demişiz…
O
halde belayı kendimiz istemişiz… şimdi azimle, ölene kadar çalışmak, tek de
olsak, yalnız da kalsak, arkamızda kimse kalmasa da doğru kabul ettiğimiz
yoldan(mutaassıpça değil) gerektiği gibi gitmek zorundayız…
İçinizdeki şu hazmedememe duygusunu atın artık. Seçim bitti. Koca ülkede doğruyu gören sadece % 1.25 mi. Bumu sizin fikriniz. Vallahi sizi anlamak mümkün değil. TKP, İşçi Partisi onlarda aynı sizin gibi düşünüyorlar. Nasıl aynı şeyi düşünüyorsunuz. Siz anladıysanız yazında bizde öğrenelim. ortak noktanız ne... Saygılar.