banner102
Kainatta var olan herşeyin bir düzeni ve kuralı vardır. Bunun aksini düşünenin kişi varlığın tesadüfen olduğunu ve kendi neslinin de maymundan geldiğini düşünür ve böyle inanır. Konumuz bu kişiler değil aklı olan ve bu aklıyla birlikte imanı olan kişilerdir.

Başta dediğimiz gibi var olan herşey kural dahilinde varlığını sürdürür. İnsanoğlu da bu varlıklardan biri ve en önemlisi olarak bir kural çerçevesinde yaşamını sürdürür. Yaşadığımız ülkede, yüzde 99'u 'Ben Müslümanım' diyenlerden oluştuğu için, bu kaleme aldığım yazı da Müslümanım diyenlere hitaben yazılmıştır.

Çok uzun ve önemli olan bu konuyu bir köşeye sığdırmak imkansızdır. Bundan dolayı çok kısa bir özetle anlatmaya çalışacağım.

Müslümanım diyen herkes bu aldığı kimlik ile kuralları olan bir dine bağlanmış olur. Bu bağlantını da tabiri caizse anahtarı olan kelime-i şahadet cümlesini söylemeden İslam dinine giriş yapamaz.

Peki Müslümanız dediğimiz İslam dinine girerken inanarak söylemek zorunda olduğumuz bu tevhid cümlelerinde neyin sözünü veriyoruz?

Bu sorunun cevabını 'LA' (Mustafa Çelik) adlı kitabın 11 ve 12. sayfasından size aktarmak istiyorum.  

"Yeryüzünde Allahû Teâlâ’dan başkasına kulluk etmeyen mü’minin hayat boyu reddettikleri ile kabul ettiklerinin özeti, “Lâ İlahe İllallah Muhammed’un Rasûlül- lah”dır. Başka bir ifadeyle müslümanın hayat boyu reddettikleri ile kabul ettikleri Kelimemi Tevfaid olan “Lâ İlahe İllallah Muhammed’un Rasûlüllah” hakikatidir.

“Lâ İlahe” reddettiklerimizi, “İllallah” da kabul ettiklerimizi ifade eder. Bunun için diyoruz ki; Lâ, müşriklerin, kâfirlerin itikad ve amel dünyalarını toptan veto edip reddetmektir. “LÂ İLAHE” diyen bir kimse şöyle demektedir; ey kâfirler, ey putperestler, ey heykelperestler! Ben Allah’tan başka taptığınız, yapıştığınız, korktuğunuz, çekindiğiniz, sözünü ettiğiniz ve tuttuğunuz, hükümlerini kabullendiğiniz, hükmetme yetkisine sahip olduğunu zannettiğiniz, sığındığınız, yalvardığınız, üzerinizde tahakküm hakkı olduğuna inandığınız, hayatınızı derleyip toparlama yetkisine sahip olduğuna kanaat getirdiğiniz, itaat edilmesi, boyun eğilmesi gerektiğini iddia ettiğiniz küçük ve büyük bütün ilahlarınızı, heykellerinizi, putlarınızı, kanunlarınızı, yasalarınızı, anayasalarınızı, Dar’un Nedve’nizi/Parlamentonuzu, tağutlarınızı/parlamenterlerinizi, şeriatullah ile çelişen ve çatışan merdud örfü adetlerinizi, keyfî ve indî ideoloji ve mitolojilerinizi vücudumun bütün zerreleriyle, hayatımın bütün varlığıyla veto edip reddediyorum.

İLLALLAH deyince de şöyle söylemektedir; ey kâfirler, ey putperestler! Şahid olun ben Allah’tan başka ilah, Allah’tan başka hüküm koyup nizam vazeden kabul etmiyorum. Hayatımın idaresi, hayatım için gerekli olan kanun ve nizamı vaz etme hakkı sadece Allahû Teâlâ’ya aittir. Allahû Teâlâ her neyi göndermişse onu kabul ediyorum ve Allahû Teâlâ her neyi emretmişse de onu yapıyor, neyi yasaklamışsa ondan kaçınıyorum. Ben sadece Allah’a bağlanıyorum; hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Allahû Teâlâ’nm rızasına uygun olan, Allahû Teâlâ’nm nizamından akıp gelen her şeyi kalbimle ve kalıbımla tasdik edip kabul ediyorum.

 

Evet, Lâ İlahe İllallah demek, basit bir hadise değildir. Lâ İlahe demek; afaki ve enfûsi putları ve bu putların arkasına sığınanları toptan reddetmeye kalkışmak demektir. Yani Lâ İlahe demek, Allah,u Teâlâ’ya karşı ilahlık iddasında bulunan bütün sahte ilahlarla ve bu sahte ilahların oluşturdukları batıl ve atıl düzenlerle savaşmayı sahiplenmek demektir. Rasülüllah (s.a.v.)’in devrinde müslümanlar da müşrikler de Kelime-i Tevhid’in bu anlamia geldiğini çok iyi biliyorlardı. Bundan ötürüdür ki; sırtlarını ve sömürü çarklarını putlara ve heykellere dayandıran mekke Müşrikleri’nin en çok yüreklerini hoplatan, saltanatlarını korkutan ve uykularını kaçıran “Lâ İlahe İllallah Muhammed’un Rasûlül- lah” düsturu olmuştur."

Bu önemli açıklamaya ek olarak günümüzden bir misal vererek yazımı tamamlamak istiyorum.

Ülkemizde 16 yıldır iktidarda olanlar, cemaat ve tarikatların, ilim, zikir, irfan erbapları ve toplum tarafından sağ diye nitelendirilen muhafazakar kesimin çoğunluğunun desteğini alarak günümüze kadar iktidarda durdular. Bu iktidar döneminde LA anlamında binlerce adım atıldı. Ben sadece birkaçını söylemek istiyorum. Spor Toto'ya ek olarak İDDİA kumarı 2004 yılında bu iktidar tarafından kuruldu. Domuz etinin damızlık et sınıfına sokularak yaygınlaştırılması bu iktidar zamanında oldu. Zinanın önündeki engeller AB'ye girme adına kaldırıldı. Eşcinsellere birçok alanda faaliyet gösterilme izini bu iktidar tarafından verildi. Bu ve bunlar gibi binlerce LA sınıfına giren uygulama bu iktidar tarafından faaliyete geçirildi.

Peki, İllellah sınıfına giren uygulamalar yapılmadı mı? Elbette yapıldı. Hatta LA sınıfından çok daha fazla İllellah tarafının uygulamaları yapıldı. Fakat bizim inancımıza göre LA demeden milyarlarca İllellah desen bir işe yaramaz. Maalesef yukarıda saydığımız kesimlerin dikkate aldığı İllellah kesimindeki Yollar, Köprüler, Konutlar, Konaklar, Hastaneler, tüneller, geçitler, teknolojik icatlar, şerre karşı sert söylemler çok güzel icraatlar olup LA denmeden hiçbir değerinin olamayacağı faaliyetler sınıfına girer.

Mekke dönemindeki müşrikler ile aramızdaki farkı araştırıp hangi tarafta olduğumuzu yeniden gözden geçirelim temennisi ile...

Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90