banner102
 İsrail bölünüyor

Tarihleri süresince ilk defa Davut as zamanında devlet olan İsrailoğulları, Süleyman as dönemi de dâhil seksen yıl kadar o döneme göre büyük bir krallık haline geldiler. Fakat Süleyman as’dan kısa süre sonra İsrail ve Yahuda devletleri olmak üzere MÖ. 922’de ikiye bölündüler. Daha sonra yoldan saptılar. İsrail devleti yaklaşık iki yüz yıl sonra Asurlular tarafından yıkıldı. Yahuda devleti de yaklaşık üç yüz elli yıl sonra Babilliler tarafından işgal edildi. Mescid-i Aksa yıkıldı, Tevrat yok edildi. Kudüs adeta yerle bir edildi. Yahudilerin birçoğu öldürüldü, kimisi sürgüne gönderildi ve bir kısmı da esir alınarak Babil’e götürüldü. Başlarına gelenlerin azgınlıkları yüzünden olduğu Tevrat’ta da ayrıca belirtilmiş. ‘Bütün bunlar kendilerini Mısır Firavunu'nun boyunduruğundan kurtarıp Mısır'dan çıkaran Tanrıları RAB'be karşı günah işledikleri için İsrailliler'in başına geldi...’ (2.Kr.17: 7) ’Yahudalılar bile Tanrıları RAB'bin buyruklarına uymadılar. İsrailliler'in benimsediği törelere göre yaşadılar. Bundan dolayı RAB İsrail soyundan olan herkesi reddetti. Çapulcuların eline teslim ederek onları cezalandırdı. Hepsini huzurundan kovdu.’ (2.Kr.17: 19,20)

Yaklaşık yarım asır sonra Kinaniyan Devleti’nin Babil’i işgal etmesi neticesinde de orada bulunan İsrailoğulları, serbest bırakıldı. Tekrar Kudüs’e dönen İsrailoğulları şehri ve Mescid-i Aksa’yı yeniden inşa ettiler. İleri gelenlerinden Üzeyr’in (Tevrat’ta ‘Azarya’ olarak geçiyor.) ezberden okumasıyla Tevrat’ı yeniden yazdılar. Hatta bundan hareketle yeni bir hataya daha düştüler ve “Üzeyr Allah’ın oğludur.” dediler. (Kur’an’ı Kerim’de Üzeyir ismi geçmekle beraber Peygamber olup olmadığı belirtilmemiştir. İlgili ayet şöyledir; ‘Yahudiler, “Üzeyir, Allah’ın oğludur.” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur.” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!’)

Bu dönemden sonra İsrailoğulları bir türlü istikrarlı bir devlet olamadılar. Birçok kere işgal gördüler. Sırasıyla Pers, Yunan ve Roma İmparatorluklarının bu toprakları işgal ettikleri görülüyor. Bu süre içerisinde İsrailoğulları, bir daha devlet olamadılar. Hatta yeniden devlet olabilmeleri için 2500 yılı aşkın bir süre geçecekti. Nihayet 1948’de yeniden Filistin’de kurulan İsrail devletine kadar. Şimdi sırada tapınağın üçüncü kez yapılması planları var. Bunun için önce Mescid-i Aksa’nın yıkılması gerekiyor.  

Peygamber katili bir millet

Roma hâkimiyeti altındayken Zekeriya, Yahya ve İsa peygamberleri öldürdüler. Kur’an’ı Kerim’de onların peygamber katili oldukları belirtilmiştir. ‘Andolsun, İsrailoğulları’ndan sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.’(Maide/70)

Muharref Tevrat, Zekeriya as, döneminden sonrasını ele almıyor ve onun ölümünden de bahsetmiyor. Ancak, Muharref İncil’de Zekeriya as’ın Yahudiler tarafından öldürüldüğü bilgisi var. Buna göre Tanrı’nın oğlu İsa, Yeruşelim halkına (Yahudilere) şöyle diyor: “‘Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik.’ diyorsunuz. Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza kendiniz tanıklık ediyorsunuz. Haydi, atalarınızın başlattığı işi bitirin! Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız? İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız. Böylelikle, doğru kişi olan Habil'in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya oğlu Zekeriya'nın kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız. Size doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu tutulacaktır. "Ey Yeruşalim! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim! Tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi ben de kaç kez senin çocuklarını toplamak istedim, ama siz istemediniz. Bakın, eviniz ıssız bırakılacak! Size şunu söyleyeyim: 'Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun!' diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz." (Mat.23: 30-39)

Yahudilerin sürgün edilmesi

Yahay as’ı da öldüren Yahudiler, İsa as’ı da çarmıha gerdiler. Yahudilerin İsa as’ı öldürme hadisesi şu şekilde gelişiyor: İçlerinden bazıları, İsa as ve annesine iftirada bulundular. İsa as da onlara beddua etti. Bu vesileyle Yüce Allah, iftiracıları maymun ve domuza çevirdi. Diğer Yahudiler, İsa as’ı öldürmeye karar verdiler. Roma’nın Kudüs valisini “İsa, imparatorluk aleyhine çalışmalar yapıyor.” diyerek kandırıp hakkında ölüm kararı çıkarttılar. Yahudiler, İsa as’ı öldürmek için hazırlık yaparken; Rabbi, peygamberini göğe kaldırdı ve Yahudilerin gizli ajanı Yahuda’yı da İsa as’a benzetti. Böylelikle Yahudiler, Yahuda’yı çarmıha gerdiler… Hadise bu. 

Bir zaman sonra Yahudilerin sinsi planlarını anlayan Romalılar, Kudüs’ü tamamen işgal ettiler, Yahudilerin çoğunu öldürdüler, kalanını topraklarından sürdüler ve kutsal kitaplarını da yaktılar. Yahudilerden sonra Filistin toprakları MS 135–395 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde kadı. Bu tarihten sonra da Roma, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü. 395-614 yılları arasında ise bölge, adına Doğu Roma da denilen Bizins imparatorluğunun hakimiyeti altında kalıyor. Arkasından sadece 15 yıl sürecek İran hakimiyeti var.

Filstin toprakları İslam’la tanışıyor

Filistin toprakları, ilk defa Peygamber Efendimizin vefatından altı yıl sonra 638’de Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethiyle İslam toprağı oldu. Kubettüssahra bu dönemde inşaa edildi. Halifeler dönemi, Emevi ve Abbasi devletleriyle birlikte 450 yıla yakın Arapların hâkimiyetinde kaldı. 1071’de Selçukluların Anadolu’ya girmeleriyle birlikte zamanla Filistin de Türk topraklarına dâhil olmuş oldu.

Hıristiyanların haçlı seferleri neticesinde 1099-1187 yılları arasında 88 yıl süreyle yine Batılılar, Filistin toprakları üzerinde hâkimiyet sağladılar. Ancak, onların Müslüman halka yaşattıkları mezalim karşısında Selahattin Eyyubi’nin düzenlediği seferle Filistin yeniden İslam toprağı oldu. Bu dönem sürgündeki Yahudilerin de kısmen Kudüs’e dönmesine izin verildi. Böylelikle bin yılı aşkın bir süre sonra Yahudiler, yeniden Arz-ı Mevud hayalleri kurmaya başladılar. Tabii bununla beraber de fitne kendini göstermiş oldu. Nihayet Selahattin Eyyubi’nin ölümünden sonra yaşanan bir takım iç karışıklıklar ve sonrasında yapılan anlaşma neticesinde Kudüs, yaklaşık 40 yıl sonra yeniden Batılıların yönetimine devredildi. Onların hâkimiyeti ise bu topraklarda 60 yıl kadar hüküm sürdü. Daha sonra Müslüman Türklerin 1250’de Mısır bölgesinde kurmuş oldukları Memluk Devleti, 1290’lı yıllar itibariyle Filistin topraklarında yaklaşık  220 yıl sürecek hâkimiyet elde etti. Yahudilerin Memluklular döneminde de Filistin toprakların dönmesine müsamaha gösterildi.

Osmanlı Dönemi

Filistin toprakları, 1516’da Yavuz Sultan Selim döeminde Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dâhil oldu. Memluklularla yapılan  Mercidâbık Muharebesini kazanan Osmanlılar, Kudüs’ü yeniden imar ettiler. Eski Kudüs denilen bölgeyi surlarla çevirdiler. O dönem nüfusunun yüzde doksanlara varan kısmını Araplardan oluşmaktaydı. Çoğunluğu tarımla uğraşan ve köylerde yaşayan Araplar, kendilerine tahsis edilen arazileri kullanıyorlardı. Devletin 1858’de çıkardığı ‘Arazi Kanunnamesi’yle tapulama sistemine geçilmek istendi. Ancak halk bununla pek ilgilenmedi. Azınlıktaki Hıristiyan ve Yahudiler de şehir hayatını tercih etmişlerdi. Onlar ise ticaretle uğraşıyorlardı. Osmanlı da halk baskı altında tutulmuyordu. Özellikle din konusunda herkes kendi dinini serbestçe yaşayabiliyordu. Tabii bunu fırsat bilerek zamanla azınlıklar çeşitli imtiyazlar elde etmek istediler ve ettiler de. Bu ve benzeri ge­lişmeler zamanla kutsal yerler ve buralara hâ­kim olma konusunda yoğun çıkar çatış­malarına yol açtı.

Yeni İsrail Devleti için Osmanlı’dan toprak talebi

İki bin yıla yakındır sürgünde olan Yahudiler, mevcut duruma bir son verip, artık devlet olacakları bir yurt edinme arayışlarına girdiler. Bu anlamda hukuk eğitimi görmüş ancak gazetecilik yapan Teodor Herzl ismindeki Avusturyalı bir Yahudi yeni bir akım başlattı. Adına Siyonizm denilen bu yeni akımın amacı, Arz-ı Mevud denilen topraklar üzerine Yeni bir İsrail devleti kurmaktı.

Teodor Herzl, Doğu ve Batı Yahudilerini bir araya toplayarak,  Filistin’de bir Yahudi devleti kurma planları yapmış ve bir anlamda temelini de atmıştı. Gerekli bütün hazırlıkları tamamladıktan sonra Sultan 2. Abdülhamit’ten Filistin’den toprak talebinde bulunma kararı alındı.

Öte yandan Osmanlı İmparatorluğu 1854 Kırım Harbi ile dış ülkelere borçlanmaya başlamış, 1881’e gelindiğinde ise borçlar, ödenemez boyutlara ulaşmıştı. Bu tarihte Maliye Bakanlığı’nın altında “Duyun-u Umumiye” (Genel Borçlar İdaresi Dairesi) adı altında bir komite kuruldu. Komitede alacaklı devletlerin temsilcileri de yer aldı. Duyun-u Umumiye, toplanan vergilerin tamamına yakınını borç ve borç faizlerinin ödenmesine ayırıyordu.

1896 yılına gelindiğinde Devletin finansal durumu iyice bozulmuş, çok acil paraya ihtiyacı vardır. Osmanlı’nın bu ekonomik yapısını çok iyi bilen Teodor Herzl, defaatle reddedilmesine rağmen bir yolunu bulup,  Sultan Abdülhamit’in huzuruna çıktı ve küstahça devletin bütün borçlarını silmeye karşılık Filistin’den toprak talebinde bulundu. Ancak, Padişah’ın kendisine verdiği; “Şehit kanlarıyla alınmış topraklar, parayla satılmaz bre cıfıt, defol.” cevabı bütün hayallerini boşa çıkarmıştı.

Birinci Siyonist Kongre

Teodor Herzl, büyük ümitler beslediği ve karşılığında aldığı cevap, kendisini adeta ümitsizliğe düşürmüş ve döndüğünde hatıra defterine şunları not etmişti. “Ben Abdülhamit’in huzuruna çıkıncaya kadar,  Filistin’de bir Yahudi devleti kuracağımızdan emindim. Ancak,  Sultan’ın kararlı tutumu benim bütün ümitlerimi adeta yok etti. Bu durumda hayalimizin gerçekleşmesinin bir hayli zor olacağını düşünmeye başladım.”

Teodor Herzl’in kaygıları, İsrail Devleti fikrinden vazgeçilmesi anlamına gelmiyordu. İsviçre’nin Basel kentinde 29 Ağustos 1897’de Yahudi ileri gelenleri, Birinci Siyonist kongreyi topladı ve şu üç önemli kararı aldılar.

*II. Abdülhamit tahttan indirilecek ve Osmanlı imparatorluğu yıkılacak.

*50 sene içerisinde İsrail devleti kurulacak

*100 sene içerisinde Türkler bütün idari mekanizmalardan uzaklaştırılıp buna bağlı olarak İslam ortadan kaldırılacak. Bütün bu gelişmelerden sonra Teodor Herzl,  “Ben Basel’de İsrail Devletini kurdum.  En geç 50 yıl içinde bu, gerçek olacak.” diyordu.     

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90