banner102
Kıymetli okuyucular! Zikri geçen konu başlığını –önemine binaen-bir yazı dizisi şeklinde sizlerle paylaşacağım.

İslam’da hak ve mükellefiyetler olarak-kadının fıkhi olarak muaf tutulduğu sorumluluklar müstesna- kadın ve erkek arasında fark yoktur. Kur’an, insanı kadın ve erkek olma bakımından eşit tutmuştur. Cahiliyye devrinde-o dönemde dünyanın her tarafında olduğu gibi-kadın, hak ve hukuktan yoksun, kendisine güvenilmeyen ve itibar edilmeyen, toplumda hükmü olmayan bir varlık olarak görülüyordu.

Cahiliyye döneminde kadına bakışı üç ana başlık altında inceleyebiliriz.

1-HAK MAHRUMİYETİ

Cahiliyye anlayışı kadını, ikinci sınıf insan olarak görüyor, mirastan kaynaklanan haklarını iade etmiyordu. Kadınlarla çok evlilikte sınır yoktu. Boşama hukukunu düzenleyen kuralların mevcut değildi. İslam’ın kadına hak olarak verilmesini istediği ve kadın için sosyal sigorta hükmünde olan mehiri cahiliyyede kadın değil velisi alıyordu. Bu uygulama günümüzde memleketimizde var olan başlık parası uygulamasının o zaman ki şeklidir.

2-MANEVİ-DUYGUSAL ŞİDDET

Kadına kıymet verilmemesi, hor ve hakir görülmesi, alınıp satılan bir eşya gözüyle bakılması ve hakkında başkalarının karar verip kendisine hiç bir söz hakkı verilmemesi, sözlerine itibar edilmemesi kadına yönelik manevi, duygusal şiddetin boyutudur. Toplumda şahıs olarak itibar görmemeleri manevi olarak kişiliklerinin yok sayıldığının göstergesidir. Hatta Hz. Ömer İslam’dan önce kadına bakışlarını anlatırken, cahiliyye döneminde kadına hiç değer vermediklerini söylemektedir. Ancak İslam dini sayesinde, kadınların hak ve hukuk sahibi bireyler olduklarını görüp kabul etmeye başladıklarını ifade etmektedir.

3-FİZİKSEL ŞİDDET

Bunun yanında kadına fiziksel şiddet olarak dayak atılıyordu. Kız çocuklarının utanç sebebi sayılıp öldürülmeleri kadına yönelik şiddetin vardığı son noktayı göstermektedir.

Bu anlatılanlar tarihi hakikat olarak var olmakla birlikte kadına yönelik bu bakış açısının tüm Arap yarım adasında olduğunu söylemek haksızlık olur. İslâm’ın onaylayıp devam ettirdiği aile hayatının cahiliyyede de oldukça yaygın ve rağbette olduğunu, kadının göçebe toplumlara göre şehir toplumunda daha saygın bir yere sahip olduğunu da zikretmeliyiz.

Ayrıca zinanın halkın ekserisinde çirkin görülüp, ayıplandığını da görmekteyiz. Yerleşik Arap ailelerinde hür ve iffetli yaşamak, kızlarını evlendirirken kızlarının rızâlarını çoğu zaman almak da genel anlayışlarıydı.

Günümüzde kadına bakış(özellikle emperyalimin doğuşu, gelişmesi ve dünyaya yayılıp egemen olmasıyla) cahiliyyeden pek farklı görünmemektedir. Hatta kadının istismar edilmesi, sömürülmesi noktasında günümüz dünyası cahiliyye döneminin ötelerine geçmiştir.

Kadın, ticarette direkt olarak reklam malzemesi olarak kullanılmaktadır. Cinsel yönü öne çıkarılmak suretiyle kadınla hiç alakalı olmayan ticari ürünlerin reklamlarında bile kadın kullanılmaktadır. Kadının yer almadığı reklam filmi, afiş, bilboard yok gibidir. Aynı şekilde günümüz dünyasında kadın ticari hayatta vazgeçilmez satış elemanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Pekala erkeğin yapabileceği tezgahtarlık, satış elamanı, pazarlama gibi alanlarda kadın en ön sırada yerini almaktadır. Burada şu soru akla gelmektedir.

Halkın Müslüman olduğu bir memlekette kadınlar, erkeklerin yapabilecekleri işler noktasında neden tercih edilmektedirler?

Bu, Müslüman toplumda kapitalizmin, kadını sömürme aracı olarak kullanmasının neticesi midir? Yoksa tamamen iyi niyetle yapılan bir uygulama mıdır? Burada kadının  tamamen toplumdan soyutlanmasına yönelik bir durumdan söz etmiyoruz elbette... Zira

İslam, kadının toplumsal hayatta, eğitimde, sağlıkta kadına yapılacak hizmetlerde, kadın koridorunda kadınca görev alması gerektiğini ifade etmektedir. Mesele kadının fıtratına uygun ve İslam’ın ölçülerine göre kadının bu alanlarda yer alıp almaması meselesidir.

Ülkemizde son üç yılda işe girenlerin % 50’sini kadınlar oluştururken genel olarak çalışan kadın sayısı % 35tir. Kadınların bu derece iş hayatında olmaları, işverenler tarafından tercih edilmeleri erkeklerin işsizlik oranını da arttırmaktadır.

Ayrıca yaratılış olarak zarif, naif olan kadın ticari rekabetlerin sınır tanımadığı günümüzde iş sektöründe de ruhen ve bedene gücünü aşan, on yıpratan işlerde çalıştırılmaktadır. Saatlerce işte çalışıp ruhen ve bedenen yorulan kadın eve zaten beden enerjisi bitmiş, manen ve ruhen yıpranmış olarak gelmektedir. Bu durum aile hayatını, karı-koca ilişkilerini olumsuz şekilde etkilemektedir. Zira kadın aile hayatında ne kendisiyle, ne çocuğuyla ne kocasıyla ilgilenecek, beraberce aile huzurunu yaşayacak zamanı bulamamaktadır. Kadının çalışma hayatında yükünü hafifletip onun fıtratına daha uygun hareket etmesi noktasında yapılan pozitif düzenlemeler de yetersiz kalmaktadır.

 Devam edecek….

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90