şunu göz ardı etmeyelim. Bu söz durup dururken söylenen bir söz müdür yoksa bu söz derdi olanın sözü müdür? Veya sadece sözde kalmaması gereken bir söz müdür? Bu sözün bu kadar önemli bir şahsiyetten duyulması bu sözü daha da anlamlı kılar. Yaklaşık onbeş yıla yakın bir zamandır ahlaken bir erezyon yaşıyoruz ve farkında olmadan yavaş yavaş yedire yedire bizi öz benliğimizden uzaklaştırdılar. Kimimiz dinden kılıf bulduk, kimimiz günün şartlarından, kimimiz büyük önder kabul ettiğimiz şahsiyetlerden... Ve on beş yılın sonunda acayip bir nesil ortaya çıktı.
Son günlerde bizim gibi düşünmeyen bir araştırma şirketinin anketi bizim gazetelerden birinde yayımlandı. Anketin sorusu şöyle; Türkiye’de şeriata dayalı bir din devletinin kurulmasını ister misiniz? İsteyenlerin oranı 1999 da % 21, 2002’ de % 16, 2006’da % 9. Bu yedi sene içinde varılan bir sonuç. Demek ki 1999 dan dan beş yıl geri gitsek daha yüksek sonuç var. 2006 dan bugüne gelsek daha düşük sonuç var. Ve o günlerde başbakanın ağzından o sözler çıktı ve hepimiz aşırı derecede memnun olduk ve başbakanı alkışladık.
Biz alkışladık amma, bazılarını da bu söz rahatsız etmiş. Bu sözden kim rahatsız olur, kim karşı çıkar yani bir Müslüman rahatsız olabilir mi? Cevabı çok açık dindar olmayanlar yani dinsizler rahatsız olur. Dindar insandan kime zarar gelir ki? Tam tersi herkes bilir ki dindar insan yalan söylemez, hırsızlık yapmaz, işini doğru yapar büyüklerini sayar, büyüklerine saygılı olur. Küçüklerini sever ve korur ilmiyle amel eder, ilmini kimseden kıskanmaz. Herkese iyilik yapmaya çalışır. İçki, kumar, zina ve uyuşturucu gibi kötü işlerden uzak durur. Böyle bir nesilden kime zarar gelir. Kime sorsan herkes canı gönülden böyle bir nesli destekler. Peki, buna rağmen bu azınlıklar neden karşı çıkar. Cevap çok kolay çünkü inancının gereğini yapıyor. Yani dininin gereğini... Acaba ben dinimin gereğini yapıyor muyum? Tam tersi ilk karşı çıkanlar da biz oluyoruz. On yıldır başbakana toz kondurmayan arkadaşlar şimdi zamanı mı idi dindar nesil yetiştirmek devletin görevimidir gibi şeytani bahaneler.
Ancak inancımın gereği olarak şunu da belirteyim ki dindar nesil üç tane dört bir araya gelmekle yetişmez. Dindar nesli dindar öğretmen yetiştirir eğer öğretmen yetiştiren okulun eğitiminde Allah varsa olur eğer o okulun eğitimde Allah yoksa sen beş tane dördü dahi bir araya getirsen dindar nesil yetişmez. Eğer eğitiminin içinde Allah varsa iki tane dört dahi yeter ve artar.
Ve sonuç olarak diyorum ki sakın ha üçüncü dördü eğitimimize katmayın. İnanıyorum ki bu hayatı sekiz yıllık kesintili eğitimle yaşarız. Ve dünyaya da hükümran oluruz yeter ki eğitimimizin içinde Allah olsun. Hem bu dünyamızı hem ahiretimizi de kazanırız; çünkü örneklerimiz var. Bugün Türkiye’nin ve İslam dünyasının umudu olan yöneticilerimizin hiç birisi sekiz yıllık eğitim sisteminin ürünü değiller, onlar beş yıllık eğitimin ürünüdürler. Bırakın da 18 yaşındaki kızımızın oğlumuzun nerelerde okuması veya çalışması gerekdiğine biz karar verelim. Lütfen babalara annelere saygı duyalım. Üocukluklarının geleceğine de lütfen onlar karar versinler Allahlı bır eğitim olsa dahi... Selam ve dua ile...
Sevgili şeyhülmuharririn bu hükümet ne yapsa size yaranamaz.İnanın deseler biz şeriat devleti kuracağız.siz yine de karşı çıkarsınız,bir itiraz noktası bulursunuz..Bu sığ düşüncelerinizden bir an önce kurtulup taktığınız at gözlüklerini çıkarıp dünyamızı ve ülkemizi o şekilde yorumlamanız gerekir.4+4+4 denen sistem ülkemiz açısından fevkalade önemli bir olaydır.Biz müslümanlar yıllardır ülkede İmam hatiplerin orta kısmının açılmasını isterdik.İşte bu sistemle bu olacaktır.Bizler 28 Şubat sürecinden sonra hayal diye düşündüğümüz İmam hatiplerin orta kısmının açılması meselesinin çözülüşünden menununuz.siz hangi gerekçelerle buna karşısnız anlamak mümkün değil.ak Partinin meşhur bir sloganı vardı 'Hayaldi gerçek oldu'diye.İşte İmam Hatiplerin orta kısmının açılması hayaldi,gerçek oldu...