banner102
 Evanjelistlerle Yahudilerin işbirliği

Gerek Siyonist Yahudiler ve gerekse Siyonist Hıristiyanlar (Evanjelistler) kutsal saydıkları kitapları Tevrat ve İncil’e son derece bağlıdırlar. Önceki bölümde Yahudilerin Tevrat ve Kabbala’ya bağlı olarak tarihsel seyirlerini inceledik. Tevrat’ı kendi kafalarına göre değiştiren Yahudiler, asıl İncil’i de tahrif ettiler ve Kabbala’ya göre yorumlayıp yazdılar. Zaten bugün Tevrat’a ‘Eski Ahit’, İncil’e de ‘Yeni Ahit’ denmesi aynı kaynaktan beslendikleri anlamını taşımaktadır.

 Öte yandan Siyonizm, ‘Filistin'de Yahudiler için yeniden bir vatan kurulmasına destek veren uluslararası Yahudi siyasi hareketi’ olarak tanımlanıyor. Ancak anlaşılan, bu akım kaynağını Rab Yahve’nin İsrail’deki Siyon Dağı’na oturarak Armegedon Savaşı’nı yöneteceği inancından alıyor. Çünkü bu mevzuu Tevrat ve İncil’de benzer bir şeklide yer alıyor. Armegedon Savaşı’na bundan sonraki bölümlerde değineceğiz.

İncil’e göre Siyonizm

İncil’in son bölümü ‘Vahiy’ olarak adlandırılmıştır. Diğer bölümler, İsa as’la ilgili siyer ve hadis babında (uydurma) bilgiler içerirken; Vahiy bölümü, Oğul Tanrı İsa’nın Yuhanna’ya gökten bildirdiği gelecekte yaşanacak hadiseleri içeriyor. Burada Yuhanna İlcili’nin yazarı Havari Yuhanna, peygamber olarak lansediliyor. En anlaşılır bir ifadeyle İncil’in Vahiy bölümü, baştanbaşa masallarda geçen efsane Kaf Dağı’nın arkasında olan hadiseleri andırıyor.

Vahiy’in giriş bölümü şöyle başlıyor: ‘İsa Mesih'in vahyidir. Tanrı yakın zamanda olması gereken olayları kullarına göstermesi için O'na bu vahyi verdi. O da gönderdiği meleği aracılığıyla bunu kulu Yuhanna'ya iletti. Yuhanna, Tanrı'nın sözüne ve İsa Mesih'in tanıklığına -gördüğü her şeye- tanıklık etmektedir. Bu peygamberlik sözlerini okuyana, burada yazılanları dinleyip yerine getirene ne mutlu! Çünkü beklenen zaman yakındır. (İncil/Vahiy–1/1–3) 

İşte Evanjelistler bu son cümleyi emir telakki ederek, Biraz sonra Vahiy bölümünün devamında anlatılacak olayların bir an evvel gerçekleşmesi için mücadele veriyorlar.

Vahyin devamında Yuhanna şöyle diyor: ‘İsa'ya ait biri olarak sıkıntıda, tanrısal egemenlikte ve sabırda ortağınız ve kardeşiniz olan ben Yuhanna, Tanrı'nın sözü ve İsa'ya tanıklık uğruna Patmos denilen adada bulunuyordum. Rab'bin gününde Ruh'un etkisinde kalarak arkamda borazan sesine benzer yüksek bir ses işittim. Ses, “Gördüklerini kitaba yaz ve yedi kiliseye, yani Efes, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sart, Filadelfya ve Laodikya'ya gönder.”dedi.’ (İncil/Vahiy–1/9–11)

Sesin sahibi mektuplarda yedi kilisede görevli meleklerin kimini takdir ediyor, kimini birtakım yanlışlarından dolayı uyarıyor ve kimini de hatalarından dolayı azarlayarak baba tanrıya şikâyet edeceğini bildiriyor.

Bundan sonra sesin sahibi Yuhanna’yı gökte açık duran bir kapıdan içeri çağırıyor. Yuhanna, bir tahtta oturan Baba Tanrıyı ve etrafında 24 ayrı tahta oturan yirmi dört ihtiyarın ona tazimde bulunduğunu görüyor. Gördüklerinin olağanüstü birtakım özelliklerinden bahsediyor. Yine aynı yerde aslana, danaya, insana ve kartala benzer, her tarafları gözlerle kaplı ve her birinin altışar kanadı olan dört yaratık gördüğünü ve hepsinin de sürekli Tanrı’yı tazimde bulunduklarını söylüyor. (Vahyin 4. bölümü)

Beşinci bölümde ise Yuhanna, Tanrı’nın elinde iki tarafı yazılı ve yedi mühürle mühürlenmiş bir tomar olduğunu; bir meleğin mühürleri çözmeye kim layıktır diye bağırdığını ama yerde ve gökte mühürleri açacak kimsenin çıkmadığını ve bundan dolayı kendisinin acı acı ağladığını söylüyor. Daha sonra ihtiyarlardan biri Yuhanna’yı teselli ediyor ve Oğul Tanrı’yı kastederek; “Yahuda oymağından ve Davud’un kökünden gelen, tomarı ve yedi mührünü açacak.” diyor.

Sonra boğazlanmış gibi yatan bir kuzu gördüğünü ve o kuzunun kalkıp Tanrı’nın elinden tomarı aldığını bundan dolayı dört yaratığın ve yirmi dört ihtiyarın kendisine şu ezgiyi söylediğini anlatıyor. “…Tomarı almaya, Mühürlerini açmaya layıksın! Çünkü boğazlandın ve kanınla her oymaktan, her dilden, her halktan, her ulustan insanları Tanrı'ya satın aldın. Onları Tanrımızın hizmetinde bir krallık haline getirdin, Kâhinler yaptın. Dünya üzerinde egemenlik sürecekler.” (İncil/Vahiy–5/9–10) Sonrada gökte, yerde ve denizdeki bütün varlıklar Tanrıya ve Kuzu’ya övgüde bulunuyorlar.

Kıyamet’ten önce yaşanacak hadiseler

Vahyin altıncı ve yedinci bölümleri kıyametin hazırlıklarını ve kopuşunu anlatıyor. Kuzu mühürleri açtıkça kıyametle ilgili hadiselerden biri gerçekleşiyor. Yuhanna bu sahneleri şöyle anlatıyor.

Sonra Kuzu'nun yedi mühürden birini açtığını gördüm. O anda dört yaratıktan birinin, gök gürültüsüne benzer bir sesle, “Gel!” dediğini işittim. Bakınca beyaz bir at gördüm. Binicisinin yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı.

Kuzu ikinci mührü açınca, ikinci yaratığın “Gel!” dediğini işittim. O zaman kızıl renkte başka bir at çıktı ortaya. Binicisine dünyadan barışı kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklar. Atlıya ayrıca büyük bir kılıç verildi.

Kuzu üçüncü mührü açınca, üçüncü yaratığın “Gel!” dediğini işittim. Bakınca siyah bir at gördüm. Binicisinin elinde bir terazi vardı. Dört yaratığın ortasında sanki bir sesin şöyle dediğini işittim: “Bir ölçek buğday bir dinara, üç ölçek arpa bir dinara. Ama zeytinyağına, şaraba zarar verme!”

Kuzu dördüncü mührü açınca, “Gel!” diyen dördüncü yaratığın sesini işittim. Bakınca soluk renkli bir at gördüm. Binicisinin adı ölüm’dü. Ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, salgın hastalıkla, yeryüzünün yabanıl hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi.

Kuzu beşinci mührü açınca, sunağın altında, Tanrı'nın sözü ve sürdürdükleri tanıklık nedeniyle öldürülenlerin canlarını gördüm. Yüksek sesle feryat ederek şöyle diyorlardı: ”Kutsal ve gerçek olan Efendimiz! Yeryüzünde yaşayanları yargılayıp onlardan kanımızın öcünü almak için daha ne kadar bekleyeceksin?” Onların her birine beyaz birer kaftan verildi. Kendileri gibi öldürülecek olan öbür Tanrı kullarının ve kardeşlerinin sayısı tamamlanıncaya dek kısa bir süre daha beklemeleri istendi.

Kuzu altıncı mührü açınca, büyük bir deprem olduğunu gördüm. Güneş, keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay, baştan aşağı kan rengine döndü. İncir ağacı, güçlü bir rüzgârla sarsıldığında nasıl ham incirlerini dökerse, gökteki yıldızlar da öylece yeryüzüne düştü. Gökyüzü dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ, her ada yerinden sökülüp alındı. Dünya kralları, büyükleri, komutanları, zenginleri, güçlüleri, özgürü, kölesi herkes; mağaralara, dağlardaki kayaların arasına gizlendiler. Dağlara, kayalara, “Üzerimize düşün!” dediler, “Tahtta oturanın yüzünden ve Kuzu'nun gazabından saklayın bizi! Çünkü onların gazabının büyük günü geldi. Buna kim dayanabilir?”

Mühürlenmiş 144 000 Kişi

Yuhanna: ‘Bundan sonra yeryüzünün dört köşesinde duran dört melek gördüm. Bunlar karaya, denize ya da herhangi bir ağaç üzerine esmesin diye, yeryüzünün dört rüzgârını tutuyorlardı. Sonra gündoğusundan yükselen başka bir melek gördüm. Yaşayan Tanrı'nın mührünü taşıyordu. Karaya, denize zarar vermek için yetki verilen dört meleğe yüksek sesle bağırdı: “Biz Tanrımızın kullarını alınlarından mühürleyene dek karaya, denize ya da ağaçlara zarar vermeyin!” Mühürlenmiş olanların sayısını işittim. İsrailoğulları'nın bütün oymaklarından 144 000 kişi mühürlenmişti.’ diyor. (İncil/Vahiy–7/1–4)

Bu 144 bin kişinin kimler olduğu da devamında açıklanıyor. Bilindiği gibi Yakub as’ın on iki oğlu vardı ve İsrailoğulları onların soyundan gelen on iki kabileden oluşmakta. 144 bin kişi ise bu kabilelerin her birinden seçilen on ikişer bin kişiden oluşuyor.

Devam edecek

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90