banner102
 Yıllardır Sayın Başbakana soruyorum ama cevabını bir türlü alamadığım sorularım var. Alabileceğimi de sanmıyorum. Yani mesela BOP eş başkanlığını sordum, bu görevle ilgili bugüne kadar neler yaptın? bu İslam coğrafyasının hali ne böyle? Görevinizi yanlış mı yaptınız? Hayır, doğru yaptım diyorsanız o halde bu zalim projeye neden on yıldır başkanlık yapıyorsunuz da milyonlarca Müslümanın katline sebep olup on milyonlarcasını perperişan, sersefil bir hayata mahkûm ediyorsunuz? dedim.

Mesela Medeniyetler ittifakı eş başkanlığını sordum, bu görev kapsamında neler yaptınız?.. Zina meselesini sordum… Domuzun kasaplık hayvan olması mevzusunu sordum… Toprak satışını, kiliseler onarımını, dinler bahçesini, devletin borcunu, satılan değerleri, ahlak ve maneviyat çöküntüsünü… daha nice sorular… Fakat cevap yok yok yok…

O, ancak okul yaptım, yol yaptım, hastane yaptım, baraj yapıyorum, üniversite açtım… vs vs. Yani bunlar yapılması gereken şeylerdi zaten. Hiç bir şey yapmayacaktınız değil ya… Asıl önemli olan taşları yerinden oynatan yukarıdaki mevzular… Onanması zor binlerce tahribat… Sizi ateşe sürükleyici biir sürü hata… Bunlara neden değinmeden geçiyorsunuz?

Evet sorular, sorular… Ama yanıtta alamıyorum. Aslında bu benim işim değil, bu muhalefetteki koca koca adamların işi… Yıllardır onlara da bas bas bağırdım. ‘Bu iş sizin göreviniz’ dedim ‘Adam gibi yapın şu işi’ dedim, yapmadılar... Onlar yapmayınca iş başa düştü.  Bu işler benim gibi bir yazar parçasına kalırsa iş de ayağa düşmüş olur. Gerçi yıllardır aynı teranene, ayağa kalktığını da hiç görmedim ya.

Muhalefet iktidarı hiç köşeye sıkıştırmadı ki. Her halükarda kaçacağı bir açıklık bıraktı. Görmezden geldi. Adeta şuradan kaçabilirsin dedi. Zaten onun da en iyi becerdiği şey kaçmak. Kaçmak iyi de peki soruların cevabını kim verecek?

Neyse ki meclis dışında da olsa Saadet Partisi her fırsatta iktidarın Ümmet’e ve Millet’e ve hatta insanlığa zarar verecek icraatlarını sürekli ifşa etti, ikaz etti, öte yandan Milleti uyandırmaya çalışıp durdu. Ama dedim ya meclis dışında olduğu için fazla etkili olamadı.

Hani derler ya ‘Kırk gün gezersin kırda, bir gün uğrarsın kurda.’ İşte bu misal vâri iktidar bu sefer fena yakalandı. Bu sefer kaçmayı beceremedi. Köşeye sıkıştı kaldı, olmadı ezberini bozdu. Yani cevap vermek zorunda kaldı.

Ne mi yaptı?

Malum Cumhurbaşkanlığı seçimi var ve Saadet Partisi’nin tavrını netleştirmesi çalışmaları vardı. Neticede Saadet Partisi kararını açıkladı. ‘Oyumun rengi beyaz’ dedi. Yani: ‘Benden hiçbir adaya oy yok.’ dedi.

Haklıydı ve haklılığının gerekçesini de şöyle izah etti: ‘Aday belirleme sisteminin yanlışlığından dolayı Saadet Partimiz, kendi cumhurbaşkanı adayını gösterememiştir. Dolayısıyla Milli Görüşçü bir aday yok. Bu durumda Saadet Partililer adeta diğer adaylar arasında tercih yapmak gibi bir durumla karşı karşıya bırakılmıştır. Mevcut adayların da hiçbirinin Milli bir duruşa sahip olmaması böyle bir karar almamıza neden olmuştur.’

İşte bu Milli bir duruştur. Sayın Başbakan’a ezber bozdurma meselesine gelince, Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Mustafa Kamalak, partisinin yukarıdaki kararını açıklarken Sayın Ekmelettin İhsanoğlu’nun diğer iki adaya biner lira bağışta bulunma mevzusunu hatırlattı ve Sayın Başbakan’ın bunu iade ettiğini söyledi. Aynı titizliği 2004’de Siyonist örgütlerce kendisine verilen üstün cesaret ödülü için de göstermesini istedi.

Bu konuda da çok haklıydı ve zaten evvelce de defaten dile getirmişti. İşte Sayın Başbakan, bu sefer konuya açıklık getirme zorunda kaldı ve şunları söyledi. O dönem Filistin’le İsrail arsında herhangi bir sıkıntı yoktu(!) Türkiye ile de İsrail arasında bir sıkıntı yoktu(!) Mavi Marmara mevzusu da yoktu. Vs. Oysaki daha evvel defalarca dile getirilmiş bir hadiseydi ve duymazlıktan geliyordu.  

İşte bu çıkış kamuoyunda da bir hayli tepkilerin oluşmasına neden oldu. Zira özellikle AKP’ye gönül vermiş birçok insan bu ve benzeri birçok hadiseyi şimdiye kadar birer iftira kampanyası olarak değerlendiriyordu. Böylelikle Milli Görüş, bir kez daha birilerine bir ezber daha bozdurmuş ve halkın uyanışına vesile olmuş oldu.

Aslında Milli Görüş bunu ilk defa yapmıyordu. 1969’dan bu yana bu memleketi yönetenlerin nice dümenlerini ortaya koymuş ve bu milletin uyanışına vesile olmuştu. Bu mevzuları daha evvel defalarca bu köşeye taşıdık. Sadece iç siyasette değil, dış siyasette de Erbakan Hocamızın liderliğinde Milli Görüş bu görevi kendisine vazife bilmiş ve gerek iktidar gerekse de muhalefette olduğu dönemlerde bir takım art niyetli kişi veya kişileri hatta devletleri ters köşe etmesini bilmişti.

Günümüze dönersek, Sayın Başbakan’ın daha birçok hususta ezber bozması gerekiyor. Bunu bugün yapmazsa bir gün elbet yapmak zorunda kalacaktır. Dedim ya bu memlekette Muhalefet yok. Muhalefetin patavatsızlığı onun bu denli kırmızıçizgileri ihlal etmesinin asıl nedenidir.

Peki, Memleketin ve Milletin hangi kırmızıçizgileri ihlal edilmiştir? Kısmen yukarıda saydım ve diğer birçoğuna yine bu köşede çokça değindim. Zira bu konularda da ezber bozulması gerekiyor.

Yapacak fazla bir şey de yok. Ne yapalım güç yettiğince buradan bu meseleleri dile getirmeye devam edeceğiz…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
temel kör 2014-08-01 00:50:48

siz hiç birzaman milli duruş yapmadınız israille 1996 yılında anlaşmanız var başbakanımıza laf atmayın kendinize bakın

banner90