21 Mart tarihi ile Türkiye’de yeni bir dönem açıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında “bu yeni dönem” zaten açılmıştı fakat fiilen ilan edilmiş oldu. Sürecin ilanını da terörist başı Abdullah Ücalan yaptı. Terörist başı, Başbakan Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi “birbirleri ile örtüşen görüşlerini” Diyarbakır’da toplanan kitle üzerinden açıkladı. Başbakanla ortak dil kullanan terörist başı geçmişteki Marksist kimliğini görmezden gelerek göstermelik dini motifli mesajlarla kamuoyunda sempati sağlama arayışı içinde. Onbinlerce kişinin kanının akmasına çetebaşı olarak ortak olan soğuk kanlı katil sanki “seçilmiş” gibi “artık yeni dönemi başlatıyoruz” diyebiliyor!
“Silahlar sussun, fikirler konuşsun!” diyerek pkk’ya geri çekilme talimatı veriyor. Terörist başının derdi elbette serbest kalmak! Serbest kalma karşılığında önüne konacak her metni okumaya dünden razı. Fakat kanlı terör örgütüne “geri çekilin” talimatı vermesine rağmen Kandil’deki terör merkezinin çetebaşı Murat Karayılan, “çekilmeyeceğiz, sadece eylemsizlik içersinde olacağız” diyerek herkese soğuk duş yaşattı. Akabinde yine Karayılan’ın Karayılan, örgüte yakın bir yayın kuruluşunda yer alan açıklamasında, "Biz bu konuda kendimize güveniyoruz. Ortadoğu'daki mevcut koşullar elimizdeki imkanlar ve gücümüz, Kürdistan'ı özgürleştirmek için bugün bize güven veriyor. Ama biz her koşulda savaş istemiyoruz. Eğer egemen devletler hazır ise, biz de barışçıl yollarla Kürdistan'ı özgürleştirmeye hazırız. Herkes bilmeli ki, PKK savaşa da, barışa da hazırdır. Bu temelde, Ücalan'ın başlattığı süreci kararlı bir şekilde hayata geçireceğiz" sözleri aslında her şeyi özetleyen cümlelerdi. Zaten pazarlıkların başından itibaren “terörist başına özgürlük, özerk Kürdistan ve tutuklu KCK üyelerinin salıverilmesi” şartlarından asla taviz vermediler. Ve Karayılan’ın Ücalan’ın açıklaması sonrasında yaptığı “eylemsizlik kararı verdik ama çekilmeyeceğiz” ifadesi bunun ıspatı adeta.
AKP Hükümeti aşırı iyimser bir hava içersinde. Bizzat terör örgütü “Kürdistan” özgürleşmeden, yani “Türkiye toprakları üzerinde “Kürdistan” kurmadan bu iş bitmedi” diyor! Fakat terör örgütüne muhatap olmuş AKP Hükümeti bunu görmezden geliyor. AKP Hükümeti “Büyük İsrail” planlarını neden görmek istemiyor? İsrail’in haritasındaki Fırat ve Nil nehirlerinin arasının Büyük İsrail’i sembolize ettiğini gayet iyi bildikleri halde, Türkiye’den üstü kapalı toprak talebi olduğunu bildiği halde neden bu oyuna geliyor? Milletimiz meşhur Siyonist Haim Nahum’un ifade ettiği gibi “aç bırakın, işsiz bırakın, borca mahkum edin ve istediğiniz gibi yönlendirin!” doktrini adı altında sindirilmiş. Tepki gösteremiyor. Tepki gösteremediği gibi terörist başının açıklamaları ve AKP Hükümetinin bu noktadaki telkinleri ile “çözüm sağlandı” sanıyor. Çünkü milletimiz işsiz, borca mahkum, perişan halde. O nedenle sesini yükseltecek mecali bile kalmamış. Son 10 yıldır Türkiye’ye dayatılan plan tıkır tıkır işliyor! Adım adım Büyük İsrail’e giden yolda artık son aşamalara gelindi.
İsrail’in Mavi Marmara saldırısı sonrası Türkiye ile bozulan ilişkileri, İsrail ve Türkiye’nin stratejik partnerleri olan ABD sayesinde yeniden eski günlerine geliyor. Obama’nın 2. dönemdeki ilk yurt dışı gezisi İsrail’e oldu. Büyük İsrail için stratejik planlar yeniden güncellendi. Bu planların olmazsa olmazı olan Türkiye’nin yeniden ABD ve İsrail eksenine girmesi için “göstermelik özrün” Türkiye’ye iletilmesine karar verildi. Telefon Obama’dan gelince cevap vermemek olamıyor tabi. Bu saatten sonra ilişkiler normalleşecek, zaten one minuteden sonra artan ikili ticari ilişkilerden sonra, askeri ve siyasi ilişkilerde artarak devam edecektir. Bu özür aslında Türkiye’nin değil, İsrail’in diplomatik zaferi olmuştur. Çünkü bu adımla Türkiye, İsrail’in karşısından yanına gelmiştir. Bu da demek oluyorki Ortadoğu’da İsrail’in önündeki en büyük engel halledilmiş oldu.
İsrail’in sözde özrü için zafer nitelemesinde bulunanlara hatırlatmak isterim. Erdoğan’ın Davos’ta “bebek katili, çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye Peres’e söylendiği ama toplantı çıkışında “ben Peres’e ya da İsraillilere değil de moderatöre tepki gösterdim” diyerek tornistan yaptığı o günden sonra pek bir değişiklik yaşanmadı. İsrail yine bildiğimiz İsrail! Siyonist, vahşi, kanlı… Bu kanlı terör örgütü devleti ile bir kez daha stratejik eksene giriyoruz. İsrail kanlı ellerini bir kez daha Türkiye’ye dolayacak. İran ve Suriye meselelerinde sırf kendi güvenliği için bizi kullanmaktan geri durmayacak. Mavi Marmara ile Ortadoğu’da iyice izole olmuş İsrail, bu sözde özür ile yeniden belini doğrultma imkanı buldu. Ona bu imkanı da Türkiye verdi. O nedenle özür diletmek biz zafer değil, İsrail için adeta cansuyu olmuştur. Bunun ne demek olduğunu yakında elbette daha iyi anlayacağız.