17 Ekim Pazar günü yapılan Büyük Kongre ile Saadet
Partisi’nin genel başkanlığına seçilen Prof. Necmettin Erbakan 1969’dan beri
Türk siyasetine damgasını vurmuş ve farklı bir çığır açtığı yadsınamaz bir
gerçek. Erbakan’ın yeniden aktif siyasete dönüşü kamuoyunda geniş yankı
bulduğunu ifade etmek gerek. Aslında 41 yıllık siyasi hayatında daima siyasetin
içinde yeralmış olan Erbakan için değişen bir şey yok. Ama iş yaş itibariyle
84’ünde genel başkanlığa seçilmek olunca toplumsal bazda bunun bir yankısı olduğunun
farkındayız.
Üncelikle şu gerçeğin altını çizmemiz lazım. Saadet Partisi
tabanı için bile sürpriz sayılan bu
duruma karşı tabandan gelen bir olumsuz tepki yok. Saadet Partisi teşkilatları
şu görünümüyle Erbakan’ın genel başkanlığının olabilecek en iyi durum olarak
görüyorlar. Çünkü onlar için dünya çapında bir liderin genel başkanlık
makamında olması partilerini en üst noktaya yani iktidara taşıma yolunda büyük
bir artı olacaktır. Zaten kongre salonunda isminin genel başkan adayı olarak
seçilmesi karşısında onbinlerce kişinin gösterdiği sevgi gösterileri tabanın
Erbakan’a karşı sevgi ve benimseyişini ortaya koymaya yetiyor.
Peki ya kamuoyu?
Elbetteki kamuoyunun bakış açısı da önemli.
Kongrede Erbakan’ın genel başkan olarak seçilmesi akabinde
malum güç merkezlerinin etkisinde olan bazı tv kanalları, gazeteler ve haber
sitelerinin de etkisiyle kimi vatandaşların bu durumu yadırgamış olduğunu
gözlemledik. Onlara göre bir partinin başındaki ismin 84 yaşında olması makul
görülebilir bir durum değil. Aslında bu kişilerin bakış açıları Erbakan’ın ülke
yönetiminde geçmişte gösterdiği başarılarına dönük olsa durumu kavramak onlar
içinde zor olmayacak. Fakat Erbakan’ın geçmişte milli menfaatler doğrultusunda
yaptığı hizmetlerini, kendi rant ve saltanatlarına engel gören Siyonist
odakların Türkiye’deki uzantıları bu noktada kamuoyunun aklını çelmeyi iyi
beceriyor.
Hemen bu noktada İsrail’in mevcut cumhurbaşkanı Peres’in,
Erbakan’dan ay farkıyla büyük olduğunu hatırlatmak gerek. Fakat ne İsrail
medyası ne de sıradan bir İsrailli, Peres’in “yaşı” nedeniyle o görevi
yapamayacağını söylememektedir. Her nedense İsrail için sıradan bir durum
arzeden “yaş” olayı, Türkiye’de Erbakan ismini karalamak için kullanılan bir
argüman haline gelmiştir.
Erbakan’ın aktif
siyasete dönüş nedenlerine gelince…
Bilindiği üzere Türkiye, haziran 1997’den beri IMF orjinli
ekonomik politikaların ve ABD-AB orjinli uluslar arası politik açılımların
etkisinde. Refah-Yol Hükümetinin bittiği bu tarihten itibaren iş başına gelen 6
hükümet, her ne şart altında olursa olsun bu iki ana eksenden şaşmamıştır. DSP,
ANAP, MHP ve Ak Parti’nin içinde olduğu hükümetler, maalesef Türkiye’nin
yeniden büyük Türkiye olabilmesi için geçerli adımları atmadıkları gibi, günübirlik
politik adımlarla geçen seneleri heba etmişlerdir. İçlerinde bu hedefe en yakın
gözüken Ak Parti bile bu IMF’nin neo-liberal politikalarından vazgeçmemiş,
ABD’nin güdümünden çıkmamış, AB uğruna yapmadığını bırakmamıştır.
Türkiye yaklaşık 13
yıl boyunca kademe kademe iflasa sürüklenmiştir. Üstelik bu yapılırken sanki
ekonomimiz de, uluslar arası alandaki itibarımız da iyileşiyor izlenimi
verilmekte. Ülke kontrollü bir şekilde ayrışmaya tabi tutulmakta, kamplara
bölünmekte, toplumun en önemli değerleri olan ahlak ve maneviyat dejenere
edilmektedir.
Geldiğimiz bu noktada neredeyse tek bir milli tesisimiz
kalmamış hepsi satılmıştır. Her yıl üniversitelerden mezun olan gençler,
işsizlik ordusuna katılmakta ve geleceğe dair umutları karartılmaktadır.
Türkiye’de sinsi bir şekilde uygulanan plan son raddeye gelmiştir.
İşte Erbakan’ın bize
söyledikleri tam da bu noktada anlam kazanmaya başlıyor.
“Biz tarihin en şerefli milletiyiz, öyleyse buna göre
yaşamalı ve buna göre yönetilmeliyiz” diyen Erbakan, ekonomide müreffeh bir
ülkenin, uluslar arası alanda gerçek anlamda itibarlı bir devlet olmanın
adımlarını anlatıyor. Erbakan’ın literatüründe rantiyeye gidebilecek tek kuruş
yok. ABD’ye, AB’ye, BM’ye, NATO’ya ve diğer uluslar arası sömürü düzeninin
aracı olan kuruluşlara teslimiyetçilik yok. Türkiye’nin içine tünemiş çetelere
taviz yok. O çeteler tasfiye edilirken onların yerine çeteleşmeye çalışan
işbirlikçi ve derin güçlere geçit yok.
Erbakan 41 yıl önce 43 yaşındayken söylediklerini şimdi 84
yaşında da söylemeye devam ediyor. Söyleminde değişiklik yok. En önemlisi
duruşunda da değişiklik yok. Türkiye için çarpan kalbi, Türkiye için onu ayağa
kaldırmaya arkasında da ona bağlı olan muhteşem kadroları ayağa kaldırmaya
yetiyor.
Ne dersiniz?
Bu azme, bu sevdaya
saygı duyulması gerekmez mi?
Türkiye için verilen
bu çabaya yapılacak ilk seçimde tam destek vermek gerekmez mi?
Türkiye için 84
yaşında bile olsa ayağa kalkan, milletimin emrindeyim diyen bir adama bu
ülkenin sahip çıkma zamanı bugün değil de hangi gündür?
Hamit kardeş gerçekten güzel tespitlerde bulunmuşsun. Değerli Hocamızı bu insanlığın tanıması ve değerini bilmesi belkide iş işten geçtikten sonra olacak fakat ne pahasına olursa olsun biz Milli Görüş'çüyüz diyenlerin gerçek anlamda tanımamamaları bizleri üzen noktadır.
Hamit kardeş birde yazılarını biraz daha kısa yazsan okuyanlar için iylik etmiş olursun.