Birincisi 4 Temmuz 2003’te idi. 1 Martta Ak Parti grubunun tüm dayatmasına rağmen geçmeyen o meşhur tezkereden 4 ay sonra ABD tarafından Kuzey Irak’ta Süleymaniye’de askerlerimizin başına geçirilmişti.
Dik duruş sahibi olduk derken bu kez İsrail uluslar arası sularda bayrağımızı taşıyan Türk gemisinde Türk vatandaşlarını katletti. Hiçbir hukuka, hiçbir insafa sığmayacak şekilde hunharca ve barbarca vatandaşlarımızı öldürdü. Tüm bunlar olup biterken başbakanın gelmesini ve sert mesajlar vermesini bekledik. Beklendiği gibi de oldu. Başbakan grubunda konuştu. İsrail’e sert mesajlar verdi. "Haydut, korsan, terör devleti" kelimelerini kullandı. Hepsi doğru ve haklı tespitler. Uluslar arası sularda bir başka ülke devletinin gemisine el koymak korsanlık, içindekileri öldürmek teröristliktir. Bütün dünya bu gerçekleri zaten bilmekte. Fakat İsrail’in bu sıfatlara, nitelemelere aldırış etmediği de bilinmekte. Çünkü terörizm onun doğasında var. Üocukları, yaşlıları, masumları katletmek mayasında var. Çünkü Siyonizm ona bunu emrediyor.
Peki bu sert mesajları vermek, İsrail’i haydutlukla suçlamak başımızdaki çuvalı çıkartmaya yarıyor mu? Elbetteki hayır. Bu çuval basit sert ifadelerle çıkacak türden değil. Siz egemenliğinize, onurunuza, uluslar arası anlaşmalardan doğan haklarınıza saldırılırken somut tedbirler alamıyorsanız başınızdaki çuvalı nasıl çıkarabilirsiniz? Nasıl “büyük bir devletim” diyebilirsiniz? Size kim inanır? Davos’ta, Saadet Partisinin gerçekleştirdiği büyük miting nedeniyle “one minute” demek değildir bu.
Başbakan Erdoğan’ın dün yaptığı konuşmada verdiği sert mesajlara inanmıyorum. Neden mi?
Çünkü daha 2 gün öncesine kadar İsrail ile ortak askeri tatbikatlar düzenleme planı olan bir hükümetin başbakanı samimi değildir. "Bebek katili, çocuk katili" dediği halde o katilleri OECD gibi uluslar arası bir örgütün kapısından içeri buyur eden Ak Parti hükümeti ve başbakanının verdiği sert mesajlar haklı bile olsa hedefine varamaz. Bu sert mesajlar olsa olsa Türkiye kamuoyunu tolere edip sindiren mesajlardan başka bir şey olamaz.
Sayın başbakan siz söyleyin söylediğiniz hangi şeye, yaptığınız hangi eyleme inanalım? Davos’ta yaptığınız çıkışa mı, arkasından tepkim İsrail’e değil moderatöre deyişinize mi? Dün verdiğiniz sert mesajlara mı, İsrail’i OECD üyesi yapmanıza mı? İsrail’e haydut, terörist demenize mi, o terörist ve haydutlar daha iyi Filistinli öldürsün diye onlarla ortak tatbikat yapmayı planlamanıza mı?
Sayın başbakan siz söyleyin. Siz olsanız bunların hangisine inanırsınız? O kadar çok tezat içindesinizki attığınız adımlardan haberiniz yok.
Bu kadar çelişkiyi bir arada barındıran bir isim doğru dürüst karar veremez. Verdiği kararlar hatalı olur.
Eğer bu ülkenin başına geçirilen bu çuvalı çıkartmak istiyorsanız işe bu teröristliklerini normal gören İsrail yönetiminin Ankara büyükelçisini sınırdışı ederek başlayın. Askeri ve diplomatik tedbirleri geciktirmeden alın.
İsrail’e “kan dök, çocuk öldür, kadınlara tecavüz et” diye politika üreten ABD merkezli ADL siyonist örgütünden aldığınız cesaret madalyasını artık iade edin! O madalya göğsünüzde olduğu sürece Allah size doğru adım atmanız için yol açamayacaktır bunu bilesiniz.
Aradan 7 yıl geçti.
Dik duruş sahibi olduk derken bu kez İsrail uluslar arası sularda bayrağımızı taşıyan Türk gemisinde Türk vatandaşlarını katletti. Hiçbir hukuka, hiçbir insafa sığmayacak şekilde hunharca ve barbarca vatandaşlarımızı öldürdü. Tüm bunlar olup biterken başbakanın gelmesini ve sert mesajlar vermesini bekledik. Beklendiği gibi de oldu. Başbakan grubunda konuştu. İsrail’e sert mesajlar verdi. "Haydut, korsan, terör devleti" kelimelerini kullandı. Hepsi doğru ve haklı tespitler. Uluslar arası sularda bir başka ülke devletinin gemisine el koymak korsanlık, içindekileri öldürmek teröristliktir. Bütün dünya bu gerçekleri zaten bilmekte. Fakat İsrail’in bu sıfatlara, nitelemelere aldırış etmediği de bilinmekte. Çünkü terörizm onun doğasında var. Üocukları, yaşlıları, masumları katletmek mayasında var. Çünkü Siyonizm ona bunu emrediyor.
Peki bu sert mesajları vermek, İsrail’i haydutlukla suçlamak başımızdaki çuvalı çıkartmaya yarıyor mu? Elbetteki hayır. Bu çuval basit sert ifadelerle çıkacak türden değil. Siz egemenliğinize, onurunuza, uluslar arası anlaşmalardan doğan haklarınıza saldırılırken somut tedbirler alamıyorsanız başınızdaki çuvalı nasıl çıkarabilirsiniz? Nasıl “büyük bir devletim” diyebilirsiniz? Size kim inanır? Davos’ta, Saadet Partisinin gerçekleştirdiği büyük miting nedeniyle “one minute” demek değildir bu.
Başbakan Erdoğan’ın dün yaptığı konuşmada verdiği sert mesajlara inanmıyorum. Neden mi?
Sayın başbakan siz söyleyin. Siz olsanız bunların hangisine inanırsınız? O kadar çok tezat içindesinizki attığınız adımlardan haberiniz yok.
Siz bu işin altından kalkamazsınız.
Siz başımızdaki çuvalı çıkartamazsınız.
Siz Türkiye Cumhuriyetinin onur ve haysiyetine sahip çıkamazsınız.
Bu kadar çelişkiyi bir arada barındıran bir isim doğru dürüst karar veremez. Verdiği kararlar hatalı olur.
Eğer bu ülkenin başına geçirilen bu çuvalı çıkartmak istiyorsanız işe bu teröristliklerini normal gören İsrail yönetiminin Ankara büyükelçisini sınırdışı ederek başlayın. Askeri ve diplomatik tedbirleri geciktirmeden alın.
İsrail’e “kan dök, çocuk öldür, kadınlara tecavüz et” diye politika üreten ABD merkezli ADL siyonist örgütünden aldığınız cesaret madalyasını artık iade edin! O madalya göğsünüzde olduğu sürece Allah size doğru adım atmanız için yol açamayacaktır bunu bilesiniz.