Ak Parti yaklaşık 8 yıldır iktidarda.
8 Yıl boyunca özellikle en çok propagandasını yaptığı şey
kendisinin alternatifsiz oluşu ve daha iyisinin olmaması. Peki “daha iyisinin”
olamaması bir gerçek mi, yoksa Ak Parti’nin kitleleri kontrol altına almak için
uydurduğu bir propaganda mı?
Bu çok ciddi bir sorudur.
Mesela şöyle bir iddiada bulunsak ve desekki;
“AKP’nin Demirel
DYP’sinden ne farkı var ve Recep Tayip Erdoğan’ın Süleyman Demirel’den ne gibi
bir farkı var?” desek çok mu uçuk olur?
Bence olmaz.
Bunu biraz anlatmaya çalışalım.
Demirel’i bilenler bilir. “Dün dündür, bugün bugündür” felsefesinin cisimleşmiş halidir. Zaten
o felsefenin kurucusu da odur. 6 kere gidip 7 kere gelebilen siyasi tarihimizin
en ilginç isimlerinden biri olabilmeyi bu felsefeye borçludur desek yeridir.
Seçim öncesi verdiği sözler, seçim sonrası kendisine usulen hatırlatıldığında,
ya da geçmişte karşı olduğu bir şeye daha sonraki bir zamanda taraf olduğunda
kendisine şaşıranlara hep “dün dündür, bugün bugündür…” diyerek kendisinin ne
menem biri olduğunu çokça göstermiştir.
Peki ya Erdoğan?
Erdoğan da, Demirel zihniyetini günümüzde mükemmelen
uyguluyor. Mesela 2002 seçimlerine girip iktidar olarak çıkana kadar, üzerindeki
Milli Görüş gömleğini çıkardığını söylememiştir. Ama seçim sonrası “dere
geçildiğinden”, “bizim o gömlekle alakamız kalmadı” demeyi geciktirmemiştir.
Seçimler öncesi IMF
ile sadece bir kez anlaşma yapacağız demiştir. Fakat 2002 sonrası IMF ile
yapılan stand-by anlaşmalarının ardı arkası kesilmemiştir. Üstelik IMF’nin
dayadığı ekonomik programları harfiyen devamettirmektedir. Ondandırki Kemal Derviş bile “gözüm arkada
kalmadan ABD’ye gidiyorum” demiştir.Fakat Erdoğan, “Hani IMF ile devam etmeyecektik” diye
serzenişte bulunanlara “biz koca enkazı devraldık” diye çıkışarak bir güzel de
paylamıştır.
Peki ya başbakanın
İsrail çıkışları…
Davos’ta haykırdığı “one minute” milletin diline ne de çokça
dolanmıştı değil mi? Ama garibim vatandaş, bebek katili Peres’e değil de programın moderatörüne “one minute”
dediğini çok sonraları öğrenmişti. Ondan
beteri ise “bir daha Davos’a gelmem”
diyen Erdoğan hükümetinin, Davos sonrası İsrail ile peşpeşe askeri ve
ticari anlaşmalar imzladığını bileniniz var mıydı acaba? şahsen ben
bilmiyordum. Ta ki Mavi Marmara saldırısı sonrası hükümet adına “tedbirleri”
açıklayan Bülent Arınç’tan duyana dek… Yurtdışında seyahatte olan Erdoğan’ın
yerine açıklama yapan Arınç, Mavi Marmara saldırısı sonrası İsrail ile tüm
ilişkilerin askıya alındığını ve yapılmış olan askeri ve ticari anlaşmaları
“gözden geçireceklerini” açıklıyordu! Hani Davos’ta sizin İsrail ile işiniz
bitmişti? Hani onlar çocuk katili idi? Hani siz Filistinlilerin hakkını arayan
adamdınız? Üocuk katili İsrail’e politika pompalayan Siyonist örgüt ADL’den
“cesaret ödülü” alan birinin “one minute” demek ki buraya kadarmış!...
Erdoğan’daki
“dün dündür ama bugün de bugündür” anlayışının AB konusundaki fotoğrafını fark
ettiniz mi?
Unutmayanların aklındadır. AKP döneminde onlarca AB Uyum Yasası çıkartıldı. Bu yasaların içlerinde
maalesef milli değerlerimiz yokedecek uygulamalarda vardı. TBMM’den bir
başörtüsü yasası çıkartamayan AKP, her konuda kavga ettiği CHP ile AB konusunda
anlaşmış ve AB’nin istediği ne kadar yasa varsa birkaç ay içinde TBMM’den
çıkartmıştı. Ama ne varki AB buna rağmen bile Türkiye’ye doğru dürüst bir yol
açmıyordu. AKP kendisini iktidar yapan
halkın bile isteklerinin yüzde 10’unu yapmadan AB’nin tüm isteklerini yerine
getirdiği halde AB Türkiye’nin tam üyelik yolunda önünü açmıyordu. O dönem
bu durum karşısında “biz Helsinki kriterlerini AB kriterleri yaparız” deyip AB
ile ilişkileri kesme anlamı taşıyan laflar eden Erdoğan hükümetinin halen daha
AB ile uyum adıyla çalışmalar yaptığını bilenimiz var mı? İnşAllah vardır.
Başbakan Erdoğan’ın bir de “PKK ile ilişkisini gözden
geçirsin” dediği BDP (o dönem DTP idi) ile olan gel-gitleri ise tam evlere
şenlik! Açılımı başlatmak için BDP
eşbaşkanı Ahmet Türk ile görüşmesi öncesinde “önce PKK’ya terörist örgüt desin
ondan sonra görüşürüm” dedi ama ne Ahmet Türk, ne de başka bir BDP’li PKK’ya
terörist demedi. Buna rağmen Erdoğan görüşmem dediği BDP ile görüştü.
Papa, peygamber efendimiz (SAV) hakkında hakarete varan
laflar etti. O dönemler Türkiye ziyareti yapacak olan “Papa’yla görüşmem” dedi.
Fakat ilk önce hatta uçağın kapısında
onu karşılayanlardan biri de o oldu.
Üzetle Erdoğan’daki
“dün dündür ama bugün de bugündür” zihniyetini örnek vermeye devam etsek bu
yazı bitmez sanırım. Demirel ve Erdoğan arasındaki bu siyasi miras ilişkisi
onlarca yazıya konu olabilir. Ama biz bu kadarı ile yetinelim. Söz buraya
gelmişken acaba Demirel, Erdoğan hakkında ne düşünüyordur acaba? “Boynuz kulağı
geçti binaenaleyh!” dediğini duyar gibiyim…
şimdi başlıktaki soruyu kıymetli AKP’li okuyucularıma sormak
istiyorum:
Demirel’in 2010 model
versiyonu için “bundan daha iyisi yok demek” insafsızlık değil mi?
1.GÖmlek cıkdığında kiymezsen onunla işin bider...
2.IMF le anlaşma konusunda da yabılan anlaşmalar ne kadar sürer bundan haberin varmı ve IMF denen son alınan yardım ne zaman onun tarihini de ver...
3.Davos’ta olanları herkes gördü yanlız sen şunu göremedin veya anlıyamadın orada ne deedi.
Orada ilişkilerimiz bitti söylemedi orada ben davos' a bir daha gelmem dedi....
4. “dün dündür ama bugün de bugündür” anlayışının AB konusundaki fotoğrafını fark etmedim neydi o fotoyu yayınlada bakalım neymiş o foto...
5.Bu madde de başörtüsü diyosun fakat bu başörtüsü konusunu ilk gündeme gediren sizin bağlı olduğunuz deşkilat ve başkanı gedirdi.Başörtüsü kanununa imza atan kimdir
o imzayı atanı acıkla .....