banner102

Siyasi gündemi takip edenler, ‘Arz-ı Mev’ud nedir?’ az-çok bilirler. Ancak, ‘Hakikati nedir, kim ne kadar bilir?’ işte o yorum götürür. Avamın çok da fazla bilgi sahibi olduğu söylenemez hatta gündeminde bile olmaz. Ancak üst düzey, yani mesela ‘devlet ricalinin bu konuya yaklaşımı nasıldır?’ onu görmek lazım. Mesela eğer ölçü olacaksa bir örnekle konuya açıklık getirmeye çalışalım. Eski Başbakanlardan Tansu Çiller, Kasım 1994’de İsrail’i ziyaretinde; “Arz-ı Mevud’da bulunmaktan mutluyum.” diyerek Yahudilere güya iltifatta bulunmuş ve ayrıca İsrail’i ziyaret eden ilk Türk başbakanı olma unvanını da almıştı.

Tabii iltifat diyoruz ama tam olarak da sebebini bilmiyoruz. O dönem medya, ‘Çillerin gafı’ diye yorumlayıp üzerinden geçmişti. Peki ya vatandaş? Vatandaş ise birileri ne dese araştırmadan inanma özürlü… Hadi biz de Çillerin sözünü gaflet diye yorumlayalım. Ancak, Türkiye’de Amerikan Kız ve Robert Kolejlerinde okumuş, bu okulların bir uzantısı olan Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans tahsili almış, yüksek lisans ve doktorasını Amerika’da yapmış, yine Amerikan’ın üç büyük üniversitesinden biri olan Yale Üniversitesi’nden doçentlik ve profesörlük unvanı almış birinin gafı…

Şuna da dikkat çekelim! Amerika’nın Obama’dan önceki ilk üç başkanı Yale mezunu. George H. W. Bush (baba Bush), William Clinton ve George W Bush (oğul Bush). Her üçünün de Evanjelizm tarikatı mensubu olduğunu hatırlatmakta fayda var. Evanjelizm Tarikatı mensuplarının kendilerini Hıristiyan Siyonistler olarak tanımladıklarını ‘Evanjelizm’ başlıklı dosya konumuzda yazdık. Yani bu üniversiteyle Siyonizmin yakın bir ilgisinin olduğu aşikâr. Hatta bu üniversitede bir de ‘Kafatası ve Kemikleri Tarikatı Bölümü’ var ki Çiller’inde yaşıtı olan bir önceki Amerika Başkanı George W. Bush, bu bölümden mezun… 

Tarikatın amacı ise ‘Yeni Dünya Düzeni’ sistemini yürütmek ve amacına ulaştırmakmış. Yeni Dünya Düzeni’nin ne anlama geldiğini ‘BOP’ başlıklı dosya konumuzda işlemiştik. Bir cümleyle özetlersek, bu düzenin en önemli hedeflerinden birinin Arz-ı Mevud’u gerçekleştirmek yani Büyük İsrail’in kurulmasını sağlamak olduğudur. Obama döneminin iki dışişleri bakanı Hillary Clinton  ve Jhon Kerry de Yale üniversitede eğitim görmüşler. Jhon Kerry, bu okulun İlluminati’yle bağlantısı olan ve faaliyetlerini gizli tutan ‘Skull and Bones’ adlı dernek üyeliğine de seçilmiştir.

Arz-ı Mevud ne demektir?

Yahudilerin kutsal kitabı ‘Tevrat’ın ‘Yasanın tekrarı’ veya diğer bir adıyla ‘Tesniye’ bölümünde şunlar yazılıdır: “Rab, bu ulusların tümünü önünüzden kovacak. Sizden daha büyük, daha güçlü ulusların topraklarını mülk edineceksiniz. Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan'a, Fırat Irmağı'ndan Akdeniz'e kadar uzanacak. Hiç kimse size karşı koyamayacak. Tanrınız Rab, size verdiği söz uyarınca, ayak basacağınız her yere dehşetinizi, korkunuzu saçacaktır. (Yas:11/23–25)

Bu emir, Mısır’dan Firavun’un zulmünden kaçıp, Kızıl denizi geçtikten sonra Sina çölünün Tih sahrasında konaklayan İsrailoğullarına yöneliktir. Kur’an’ı Kerim’de de Musa as’a bildirilen ve İsrailoğulları’na gidin girin diye vaat edilen kutsal topraklar bahsi vardır ama yukarıdaki Tevrat emrinde bahsedildiği gibi bir sınır tanımlaması yoktur. Kaldı ki Kur’an’ı Kerim’de bütün peygamberlerin Müslüman olduğu belirtiliyor ve bu topraklar da Musa as’ın şahsında onun ümmetine vaat ediliyor. Ümmet, peygambere iman edenlerin tümü demektir. İlerleyen bölümlerde bahsedeceğimiz gibi iman etmemişlerin gidip kutsal topraklara girme gibi bir dertleri de yoktu zaten.  

Şimdi, Tevrat takriben bundan üç bin yıl önce indirilmiş. Takriben iki bin beş yüz yıl önce Babilliler ve iki bin yıl kadar önce de Romalılar tarafından Kudüs işgal edilmiş, yakılmış yıkılmış ve kutsal kitap Tevrat yok edilmiş. Artık dünyanın dört bir yanına dağılan Yahudilerin Tevrat’ı uzun bir zaman yeniden aslı gibi yazmaları imkânsız hale gelmiştir.

Yahudiler, binli yıllardan itibaren Endülüs Emevi Devleti’nde en parlak dönemlerini yaşamışlardır. Endülüslü Müslümanlarının bilimde, fende oldukça ileri oldukları döneme rastlıyor. Tevrat’ın özellikle ‘Çıkış’ ve ‘Yasanın tekrarı’ bölümleri Kur’an’ı Kerim’le benzerlik arz etmektedir. Bu bölümler, İsrailoğulları’nın Mısır, Mısır’dan Çıkış ve Filistin serüvenlerini konu alıyor. Dolayısıyla bu dönemlerde yeniden yazılmış olan Tevrat’a semavi kitap havası vermek için Kur’an ayetlerinden hareketle hikâye vâri bilgiler koymuş olabilirler.

  Tevrat, bundan üç bin yıl önce Musa as’a levhalar halinde indirilmişti. Romalıların Kudüs’ü işgaline kadar Musa ve Harun as’a ait kutsal emanetlerle birlikte bir sanduka içinde saklanıyordu. İşgalde Tevrat’ın yok edildiği tarihsel bilgiler arasındadır. Sonradan aslına uygun yazıldığı düşünülse dahi önce İncil’le Tevrat’ın, sonra da her ikisinin de hükmü Kur’an’ı Kerim’in nüzulüyle ortadan kalkmıştır. Bununla birlikte Kur’an’ı Kerim, indirilen ilk ayetten itibaren yazılmaya başlanmış ve noktası dahi değişmeden günümüze kadar ulaşmış tek ilahi kitaptır. Varsın Yahudi ve Hıristiyanlarca bunun bir ehemmiyeti olmasın. Önemli olan bizim onların iddialarında tutarsız olduklarını bilmemiz ve ona göre tedbir almamızdır.

Peki, Yahudiler, Arz-ı Mevud iddiasını neye dayandırıyorlar?

Yukarıdaki Tevrat’ın emrine göre İsrailoğulları’nın “Ayak basacağınız her yer sizin olacak.” İddiasına uygun olarak çizdikleri haritada yer alan topraklara hiçbir zaman ayak basmadılar ve kıyamete kadar da basmaları mümkün değil. Tarihlerinde hiçbir zaman aşağı-yukarı bugünkü sınırları dışına çıkmamışlardır. Kaldı ki yetmişle–yüz otuz beş yılları arasında da Romalılar tarafından bu bölgeden tamamen sürülüp çıkarılmışlardır. Şimdi onlar, haritada göründüğü şekliyle bu sınırları Arz-ı Mevud olarak kabul etmektedirler. Diğer bir tanımlamaları da bayraklarıyla anlatmaya çalıştıkları Fırat ve Nil nehirleri arasında kalan kısım Güya Rab Yahve (Özel tanrıları), onlara bu toprakları vaat etmiş. Üç bin senedir bu vaad bir türlü gerçekleşmiyor. Ne suç işlediler ki Tevrat’ta çok kıskanç olduğu ifade edilen tanrıları Yahve, bir türlü vaadini yerine getirmiyor. Kaldı ki bin dört yüz senedir bu topraklarda Müslümanlar yaşıyor ve bugünkü sayıları yüz milyonun üzerindedir. Peki, ya Yahudilerin sayısı kaç? İsrail’de beş-altı milyon civarında dünya genelinde ise otuz-otuz beş milyon diye söyleniyor.  Peki, bu Arz-ı Mevud iddiasını neye dayandırıyorlar? Şimdi bu soruya cevap arayalım.

Biz cevabımızı Kur’an’ı Kerim’i esas alarak vereceğiz. Tabii Tevrat’tan da onların iddiaları ile ilgili alıntılar yaparak. Bilindiği üzere dinler arası diyalogcuları diğer bir adıyla medeniyet ittifakçıları İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik diye üç İbrahimi dinden bahsediyorlar. Gerçekten de medeniyet olarak bu dinler eksenli medeniyetler, İbrahim as’a dayanıyor. Ama üç semavi din dedikleri zaman işte orada durmaları gerekiyor. Çünkü Tek semavi din İslam’dır. (Her iki mevzuuyu da ‘Dinler arası diyalog’ dosyamızda geniş olarak işleyeceğiz.)

Devamı var

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90