banner102
12 Haziran seçimleri öncesi vekil adaylarının çalışŸmaları son sürat devam ediyor. Partiler, adaylarını sahaya sürmüşŸ ve halkla birebir temas içine sokmuşŸ durumda. Muhalefet adayları iktidarın yaptığŸı yanlışŸları gözler önüne sererken, iktidara mensup adaylar ise yaptıkları icraatları sergileme telaşŸındalar.
 
GeçtiğŸimiz günlerde bu noktada Oflu vekil adayı sayın ErdoğŸan Bayraktar’ın basına yansımışŸ bir demeci dikkatimi çekti. Bayraktar, AKP iktidarı döneminde ekonomideki ‘iyileşŸmeden’ bahsedip buna dayanak olarak da Merkez Bankası’ndaki döviz rezervlerinin yüksekliğŸini gösterdi. Türkiye’de önceki dönemlerde istikrar olmadığŸını, hazinenin kasasının boşŸaldığŸını ama şŸuanda Merkez Bankası’nda yaklaşŸık 90 milyar dolarlık bir kaynak olduğŸunu belirtti. Bunun da ekonomideki iyileşŸmenin bir örneğŸi olduğŸunu belirtti.  
 
Buraya kadar Bayraktar’ın ifade ettiklerinde bir sorun gözükmüyor. Tabi ekonomiyi yüzeysel ve popülist söylemlerden etkilenerek anlamaya çalışŸanlar için! Oysa ekonominin aslında normal gibi görünen rakamlarla değŸil, objektif ve reel makro ekonomik göstergelerle ölçülebileceğŸini bilenler Bayraktar’ın aslında tribünlere oynadığŸını, toplumun ‘yüzeysel düşŸünme ve algılama’ zaafından faydalandığŸını görmüşŸlerdir. Bu açıklamayı yapmamın sebebini de hemen izah edeyim. Merkez Bankası’ndaki döviz rezervlerinin yaklaşŸık 90 milyar dolar olduğŸu elbetteki doğŸrudur. Fakat bu para Türkiye’nin tasarruf yaparak kasasına koyduğŸu para değŸildir. BaşŸbakan ErdoğŸan’ın kimi zaman söylediğŸi “ister Hristiyan sermayesi olsun, ister Yahudi sermayesi olsun” öper başŸımın üstüne koyarım!” dediğŸi ve yine dışŸ piyasalardan normalin üstünde faizle borçlanarak kasasına koyduğŸu paradır. ܜstelik o kasa Türkiye’de de değŸil, ABD’de olur. Bu parayı kasasında tutmak zorundadır ki, Türkiye’ye gelen yabancı sermayeye bir teminat gösterebilmişŸ olsun.  
 
Sayın Bayraktar ekonomiyi iyi gösterme adına yeterli olmayan bir veriyi ifade etmektense, asıl ekonomik göstergeleri konuşŸabilseydi, onu dinleyen vatandaşŸlar da elbette daha gerçekçi bir şŸekilde bilgilenebilecekti. Fakat yabancı sermayeyi çekebilmek için yine yabancı sermayeyi yüksek faizle kasaya koymakla övünen bir siyasetçi bunu elbette yapamaz. Sadece buradaki realiteyi göz önüne alarak, Türkiye ekonomisinin aslında sayın Bayraktar’ın belirttiğŸi gibi bir istikrar ortamına dönüşŸmediğŸini, potansiyel bir kaos ortamına zemin teşŸkil ettiğŸini ifade etmeliyiz. Çünkü Türkiye’de ekonomiyi döndüren ve AKP’li siyasetçilerin bol bol övündüğŸü yabancı para, içerden yeterince faiz geliri bulamadığŸı zaman, piyasaları boşŸaltıp gidecek, biz de elimizde-avucumuzda olanın rantiyeye kaptırılmasına üzüntüyle seyirci kalacağŸız. Hani derler ya “paranın dini, imanı olmaz” bu deyim işŸte bu para türü için kullanılmışŸ olsa gerek. Yani başŸbakan ErdoğŸan’ın “öpüp başŸının üstüne koyduğŸu” Hristiyan ve Yahudi sermayesi için…  
 
Seçimler yaklaşŸtıkça ekonominin iyi gittiğŸini gazetelere çarşŸaf çarşŸaf reklam veren AKP’li siyasetçilere millet adına sormak istiyorum:  
 
Enflasyonun azaldığŸını yazarken, azalma sebebininin halkın alım gücünün dibe vurdurularak gerçekleşŸtirildiğŸini; ihracatın arttığŸını ifade ederken, ithalatın ondan kat kat fazla arttığŸını; merkez bankasındaki döviz rezervlerinin arttığŸını ifade ederken, cari açığŸının iki kriz birden çıkartabilecek noktaya geldiğŸini;  IMF’ye olan borçlar azaldı derken, Türkiye’nin iç ve dışŸ diğŸer borçlarının gün be gün arttığŸını; özelleşŸtirmelerden milyarlarca dolar gelir sağŸlandığŸını belirtirken, yatırımlara ayrılan payın Cumhuriyet tarihinin en düşŸük oranları olduğŸunu neden söylemiyorsunuz? Neden pembe tablolar çizip milletin içine düşŸtüğŸü karanlık tabloyu örtme gereğŸi hissediyorsunuz?  
 
Milletimizin bu gerçekleri bilmesi lazım. Bu gerçekleri saklamak milleti kandırmak demektir. Ama önünde sonunda milletimiz bu gerçekleri tüm çıplaklığŸı ile görecek, aslında 8, yıldır “az zamanda çok işŸler başŸardık” diye övünen AKP iktidarının Türkiye’yi içine soktuğŸu durumu daha da net anlayacaktır.
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
murat şen 2011-05-16 01:08:28

Halkın cebine girmeyen 90 milyar doların halka ne faydası var laf kakalbalığŸı yapıp milleti kandırmayın sayın bayraktar

Avatar
nuh kurt 2011-05-16 09:23:04

bu dünyada bi akıllı sizsiniz.her şeyi gören her, şeyi bilen ,tarihimizde sadece erbakan hoca başaralı olmuş başkada kimse olamaz.yatın kalkın 24 saat şükredin yüce yaradanımıza sizi bu kadar üstün özellikli yarattığŸı için.yoksa ne olurdu halimiz.o kadar incesinizki merkez bankasındaki paranın dini( paranın dini varmıdır acaba?) bile önemli sizin için.ama kendi ticaretlerinde bankalarla çalışmak caiz.siz herşeyi bilirsinizya vardır bir hikmeti ne de olsa.sizin bu ilim,bilim,yıllardır dirsek çürütmüş olduğŸunuzun karşılığŸını bu cahil ,hiçbir şeyi bilemeyen dünya körü bizlerden mahrum etmeyin. ve feyzinden kimse muaf kalmaması lazım.

Avatar
mustafa sert 2011-05-16 09:43:06

bu saydınız vuslatlatlar ancak size ait olabilir,hele darbeci şaklabanı amerikada ki vatandaş israile siyasi otorite dedimi,amerikaya sırtını yasladı mı sorun yok değŸil mi,yeri geldiğŸi zaman eceviti bile desteklemek mübah ama milli görüş oldumu baba amerika istemez değŸil mi,siz ancak iyi bir yandaş olursunuz,ancak hristiyanları cennete sokarsınız,amerika-avrupa müslümanları katlediyor türkiye de destekliyor size ne değŸil mi?zavallılar acıyorum size

Avatar
nuh kurt 2011-05-16 11:54:29

bize acımayın.kendi kabınıza bakın . bu yazdıklarınızın hesabını allaha veririz.acınacak bir durum yok.zaten acizliğŸiniz o kadar ortadaki yazılan yoruma verdiğŸinz cevabın bir alakası yok. durmak yola devam

Avatar
mustafa sert 2011-05-16 12:54:54

evet durmak yok müslümanların ölmesine vesile olmaya devam, muhakkak hesap günü gelecek yapılanların hesabı verilecek,herhalde okuyamadınız cevabımız sizin bu anti milli görüş uslubunuza, biz sizin ne olduğŸunuzu kime hizmet ettiğŸinizi iyi biliriz, tabi ki siz evrenselsiniz ya bütün insanlığŸı cennete sokma sıkıntısınızdasınız ya, ne oldu size siyasetin şerrinden Allah'a sığŸınıyodunuz, ne büyük siyasetçi oldunuz, siz yola devama edin, biz de şunu inanıyor ki ''zafer yakındır ve zafer inananlarındır'' ve ''Allah nurunu siz istesiniz de istemeseniz de tamamlayacaktır

Avatar
kemal yakın 2011-05-16 13:36:11

mustafa kardeş anlattıklarının doğŸrularla alakası yok, fethullah hocaefendi hükemeti destekliyorsa vardır bir nedeni,sizin bu komple teorileriniz bitmez, sonuçta hristiyanlarda, yahudilerde hz.İbrahim'e inanmıyor mu? nerde mülümanlar öldürüyor yapmayın böyle, öldürülenler varsa bunlar islamı zarar veren teroristlerdir, nedir sizin bu amerika,avrupa düşmanlığŸınız

Avatar
Mahmut İmran Yavuz 2011-05-16 14:50:49

AKP'nin "ekonomide başarı" aldatmacası


• AKP’nin ekonomide yarattığŸı dört temel sorun: Sıcak para, yüksek cari açık, ağŸır borç yükü, kronik işsizlik.

• AKP döneminde aşırı hızlanan sıcak para girişlerinin sağŸladığŸı zincirleme gelişmelerin makro ekonomik göstergelerde kağŸıt üzerinde yarattığŸı “ekonomik başarı” algısı, giderek büyüyen yapısal sorunları gizledi.

• 90 milyar dolara ulaşan sıcak paranın etkisiyle dövizin aşırı ucuzlaması, enflasyonu düşürüp, ithalata dayalı hızlı bir büyüme süreci yaşatırken, Türkiye’nin dış ticaret ve cari işlemler açıkları ile iç ve dış borçlarını ise tehlikeli boyutlara taşıdı.

• AKP’nin büyüme modeli, Türkiye’nin değŸil, başka ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yaptı.

• AKP döneminde faiz, rant ve kar elde edenlerin milli gelirden aldığŸı pay artarken, ücretlinin payı geriledi, çiftçi ise hızla yoksullaştı.

• Türkiye, sıcak para için “cennet ülke” haline geldi; 2002 yılında döviz getirerek Borsa’ya yatıran yabancı yatırımcı, 1 milyon doları 4.5 milyon dolara çıkardı.

• İşsizlik, dış açıklar ve borcun azaltılması; üretim artışına dayalı bir refah artışı, gelir dağŸılımının düzeltilmesi, “canlı bomba” niteliğŸindeki sıcak paranın tetikleyeceğŸi olası ekonomik krize karşı gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.

* * * * *


AKP, dört buçuk yıllık iktidarında; kağŸıt üzerinde ve medyanın empozesiyle zihinlerde bir “ekonomide başarı” efsanesi yarattı. Gerçekte ise AKP, Türkiye’yi, “canlı bomba” niteliğŸinde ve ülkenin kanını emen rekor sıcak para hacmi, aşırı yüksek cari açık, ikiye katlanmış iç-dış borç stoku ve daha da büyümüş bir işsizler ordusu olmak üzere başlıca dört büyük sorunla karşı karşıya bıraktı.

2001 yılında yaşanan (ya da yaşatılan) ağŸır ekonomik krizin ardından iktidara gelen AKP, tek parti hükümeti olmanın şansını kullandı, en dibe inmiş makro ekonomik göstergelerde zaten yaşanacak olası düzelmenin primini topladı. 2002 seçimleri öncesi kullandığŸı söylemin aksine IMF’nin ekonomi politikalarını ve Derviş programını ödünsüz sürdüren AKP’ye giderek hızlanan kısa vadeli yabancı sermaye girişleri büyük kolaylık sağŸladı. AKP, “düşük kur-yüksek faiz” politikasıyla, Türkiye ekonomisinden yurt dışına görülmemiş boyutlarda kaynak aktarırken, ülkeyi sıcak para sahipleri için bir cennet haline getirdi. AKP döneminde aşırı hızlanan sıcak para girişlerinin sağŸladığŸı zincirleme gelişmelerin, makro ekonomik göstergelerde kağŸıt üzerinde yarattığŸı “ekonomik başarı” algısı, giderek büyüyen yapısal sorunları gizledi. Acısı ileride çıkacak bu gelişmelerin kısa vadeli sonuçları, adeta göz boyadı.

90 milyar dolara ulaşarak on kattan fazla artan sıcak paranın etkisiyle dövizin ucuzlaması, enflasyonu düşürüp, ithalata dayalı hızlı bir büyüme süreci yaşatırken, Türkiye’nin dış ticaret ve cari işlemler açıkları ile iç ve dış borçlarını ise tehlikeli boyutlara taşıdı. AKP’nin büyüme modeli, Türkiye’nin değŸil, başka ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yaptı. Büyümenin istihdam yaratmaması nedeniyle, işsizlik azalmak bir yana daha da artarak kronikleşti. AKP döneminde gelir dağŸılımı daha da bozuldu; faiz, rant ve kar elde edenlerin milli gelirden aldığŸı pay artarken, ücretlinin payı geriledi, çiftçi ise en fazla yoksullaşan kesim oldu.

60. hükümetin işsizlik, dış açıklar ve borcun azaltması, iç kaynaklara ve üretime dayalı bir milli gelir artışı ve dezenflasyon süreci başlatması, gelir dağŸılımını düzeltmesi ve “canlı bomba” niteliğŸindeki sıcak paranın tetikleyeceğŸi olası ekonomik krize karşı gerekli önlemleri alması gerekiyor. Ancak hükümetin, varlık nedenine aykırı olacağŸı için böyle bir yola başvurması olası gözükmüyor.

-İşin sihri “sıcak para”da

2002 yılında 8.9 milyar dolar dolayında bulunan sıcak para stoku, tek parti iktidarının iş başında olduğŸu son dört buçuk yılda küresel finansal sisteme entegrasyonu artan Türkiye’nin verdiğŸi aşırı yüksek faizin spekülatif kara dayalı yabancı fonları giderek artan biçimde kendisine çekmesi sonucu, kartopu gibi büyüdü. 2003 sonunda 15.9 milyar, 2004’te 30 milyar, 2005’te 58 milyar, 2006’da 65.4 milyar dolar olan sıcak para hacmi, bu yıl 29 Haziran itibariyle 87.4 milyar dolara kadar yükseldi.

2002 yılında 1.50 olan ortalama dolar kuru, küresel şoklara ve bazı iç gelişmelere bağŸlı çıkışlar dışında süren yoğŸun sıcak para girişleri nedeniyle sürekli düşerek, 2003’te 1,49, 2004 yılında 1,42, 2005’te 1,34 YTL oldu. 2006 yılı ortalamasında mayıs-haziran dalgalanmasının etkisiyle biraz yükselerek 1.43 YTL’ye çıkan ortalama dolar kuru, yılbaşından bu yana olan döneminin ortalamasında ise 1,36 YTL düzeyinde oluştu.

DİBS faizlerinin yüzde 18-20 dolayında seyrettiğŸi, İMKB’nin yıllık getirisinin yüzde 50’ye yaklaştığŸı ortamda, kurların gerilemesi, sıcak para getirenlerin karını katladı. Dışarıdan döviz getirip Türkiye’de değŸerlendirenler, başka ülkelerde 10-15 yılda alabileceğŸi getiriyi, bir yılda elde ettiler. Bu yolla Türkiye ekonomisinden dışarıya rekor boyutta bir kaynak transferi yaşandı.

-Sanal büyüme ve gelir artışı

Türkiye, 2003 başından bu yılın nisan ayına kadar olan 22 çeyrek boyunca kesintisiz büyüme rekoru kırdı. Ancak, ucuz dövize bağŸlı ithalat artışının etkili olduğŸu büyüme, Türkiye yerine başka ülkelerin üretim ve istihdamını artırdı.

Kurlardaki aşırı düşüş, toplam ve kişi başına milli gelirin olduğŸundan yüksek gözükmesine de yol açtı. 2003-2006’yı kapsayan dört yıllık dönemde deflatör bazında enflasyon yüzde 58’e ulaşırken, dolar kuru cari olarak yüzde 5, reel olarak yüzde 40 geriledi. Milli gelir dört yılda sabit fiyatlarla sadece yüzde 32.7 büyürken, reel kurdaki düşüş nedeniyle, 2002 sonunda 181 milyar dolar eden GSMH yüzde 122’lik artışla 2006 yılında 400 milyar dolara dayandı. Bu dönemde kur enflasyon kadar artsaydı, 1 dolar 2006 ortalamasında 2.4 YTL olacak ve 399.7 milyar dolara yükselen milli gelir 240 milyar dolar, 5 bin 477 dolar çıkan kişi başına milli gelir ise 3 bin 598 dolar çıkacaktı.

-Gelir dağŸılımı daha da bozuldu

AKP’nin ekonomi modeli gelir dağŸılımını daha da bozdu. Milli gelirden rantiyenin aldığŸı pay büyürken, ücretli ve çiftçinin payı küçüldü. Üretim ve ithalat vergileri ile sabit sermaye tüketimi çıkarıldıktan sonra geriye “paylaşılan gelir”den faiz, rant ve kar elde edenlerin 2002 yılında yüzde 53,5 olan payı 2006’da yüzde 56.1’e çıkarken, ücretlilerin payı yüzde 34.5’ten yüzde 34.4’e, çiftçinin payı ise yüzde 12.1’den yüzde 9.5’e geriledi.

-80 yıldakinden daha fazla iç borçlanma

Kasım 2002’de kurulan 58. ve Mart 2003’te kurulan 59. AKP hükümetleri, bu yılın Mayıs sonuna kadar olan dönemde Cumhuriyet tarihindekinin toplamından daha fazla net iç borç borçlanmaya gitti. Özel sektör, Merkez Bankası ve yerel yönetimler hariç olmak üzere sadece merkezi yönetimin tasarrufundaki iç borç stoku Kasım 2002’de 94.1 milyar, 2002 sonunda da 91.7 milyar dolardı. Merkezi yönetimin iç borç stoku, Mayıs 2007’de 195.4 milyar dolara ulaştı. İç borç stoku, AKP döneminde yüzde 108 büyüdü. Merkezi yönetimin dış borcundaki artış ise daha yavaş oldu; söz konusu borç 55.8 milyar dolardan 67.2 milyar dolara yükseldi. Merkezi yönetim toplam borcu Kasım 2002-Mayıs 2007 arasında yüzde 75 artışla 262.6 milyar dolara çıktı.

-Özel sektör de aşırı borçlandı

Sürekli gerileyen kurun teşvikiyle özel sektörün dış borçları da rekor düzeyde artarak ekonominin cari açıktan sonra yeni yumuşak karnı haline geldi. Bu dönemde iki kata yakın artan özel sektör dış borcu, 44 milyar dolardan, Mart 2007’de 126 milyar dolara çıktı. Reel kesim, AKP’nin iş başına geldiğŸinde verdiğŸi kur garantisi nedeniyle, önemli boyutta bir kur riski aldı. Özel sektör, bu borçları nedeniyle, Türkiye’den sermaye kaçışı olasılığŸında yaşanacak krizden en fazla etkilenecek kesim haline geldi.

-Rekor dış açık

Döviz kurunun, dalgalanma dönemleri dışında 2002 sonu düzeyinin altında seyrettiğŸi 2003-2006 döneminde yıllık ihracat yüzde 136 büyüyerek 36.1 milyar dolardan 85.5 milyar dolara yükseldi. Ancak, üretim ve ihracatın giderek ithal girdiye bağŸımlı hale gelmesi nedeniyle, ithalatta daha yüksek oranlı bir artış yaşandı. Aynı dönemde Türkiye’nin ithalatı yüzde 168 artarak 51.6 milyar dolardan 138.3 milyar dolara çıktı. Bunun sonucunda dış ticaret açığŸı yüzde 241’lik bir artışla 15.5 milyar dolardan 52.8 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret açığŸının bu yıl 55 milyar dolara ulaşacağŸı tahmin ediliyor.

Dış ticaret açığŸındaki büyüme Türkiye’yi görülmemiş bir cari işlemler açığŸıyla karşı karşıya bıraktı. 2002’de sadece 1.5 milyar dolar olan cari işlemler açığŸı yüzde 2 bin 13’lük bir büyümeyle 2006 yılında 31.7 milyar dolara çıktı. Türkiye 2006 yılında 100 dolarlık büyüme için yaklaşık 82 dolarlık cari işlemler açığŸı vermek zorunda kaldı.

AB ile müzakerelerin başladığŸı 2005’ten itibaren hızlanan doğŸrudan yabancı sermaye girişleri sayesinde rekor cari açığŸın finansmanında şimdilik sorun yaşanmadı. Cari açığŸın bu yıl da 30 milyar doların üzerinde olmak üzere yüksek düzeyde gerçekleşeceğŸi bekleniyor.

-Özelleştirme-yabancılaştırma

Türkiye’de 2002’ye kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam değŸeri 8 milyar dolarken, AKP iktidarında 18 milyar dolarlık özelleştirme işlemi yapıldı. DoğŸrudan yabancı sermaye girişleri de özellikle 2005’ten itibaren hızlanarak rekor kırdı. 2003 sonuna kadar 1 milyar doları aşmayan Türkiye’ye doğŸrudan yabancı sermaye girişleri 2006 yılında 20.2 milyar dolara ulaştı. Ancak bunun tamamına yakınını, üretim ve istihdam artışına katkıda bulunacak yeni yatırımlar için değŸil, özelleştirilen mevcut kamu kuruluşları ya da özel şirketlerin hisse devirleri kapsamında geldi. Sıfırdan yatırım için gelen yok denecek düzeydeki doğŸrudan yabancı sermaye yatırımlarının hacmi değŸişmedi.

AKP'liler, ülkenin tüm varlıklarını yabancılara satarken, "Ne kadar komünist bir ülkeymiş, satıyoruz satıyoruz bitmiyor" diyerek pişkinlik örneğŸi sergiliyorlar.

-Bütçe göstergeleri

2002 yılında 75.6 milyar YTL olan bütçe gelirleri yüzde 127 artışla 2006’da 171 milyara, giderleri ise yüzde 51.5 artışla 115.7 milyar YTL’den 175 milyar dolara yükseldi. Bütçe açığŸı yüzde 90 küçülerek 40 milyar dolardan 4 milyar dolara geriledi. Bütçe gelirlerindeki artışla dolaylı vergilerin payının artması ve son yıllarda artan özelleştirme gelirleri etkili oldu. Dolaylı vergi yükü yüzde 70’e çıktı. Bütçe harcamalarındaki kısıntı ise daha çok faiz dışı kalemlerde yapıldı, faiz yükü azalmadı. Bu dönemde Türkiye yılda ortalama 52 milyar YTL faiz ödedi. Özellikle vergi tahsilatındaki düşüş, faiz ödemelerindeki artış ve seçim yatırımlarının etkisiyle bütçe göstergeleri bu yıl yeniden bozulmaya yüz tuttu. 2007 yılında yüksek boyutta bir bütçe açığŸı yaşanacağŸı tahmin ediliyor.

-Kur düşük, faiz yüksek

2002 sonunda yüzde 50’ye yaklaşan iskontolu ihalelerde ortalama yıllık bileşik iç borçlanma faizi 2005’te yüzde 14’lere, 2006 yılının nisan ayında da yüzde 13’lere kadar çekilirken, mayıs, haziran aylarında yaşanan küresel dalgalanmada, sermaye kaçışını önlemek için ekonomi yönetimi yeniden faiz silahına sarıldı. Yeniden yükselerek yüzde 20’ler düzeyine çıkan faizde izleyen dönemde önemli bir düşüş sağŸlanamadı. Kurlar hızla gerilerken hala yüzde 17-18’lerdeki faizin yüksek seyri, Türkiye’ye sıcak parayı çeken unsurların başında gelmeye devam ediyor.

-Borsa’da yabancı 1’e 3,5 kazandı

2002 yılı ortalamasında 10.986 olan İMKB endeksi, özellikle 2004’ten itibaren hızla büyüyerek 2006 ortalamasında 39.778, bu yılın başından bu yana olan dönemin ortalamasında ise 44.570 oldu. Ortalama endeks, AKP’nin iş başında olduğŸu dönemde yüzde 306 artış gösterdi.

2002 ortalamasında 1,50584 olan dolar kuru ise 1 Ocak-25 Temmuz 2007 ortalamasında 1,3561 düzeyine geriledi. Dolar kurunda cari olarak yüzde 10 dolayında düşüş yaşandı.

İMKB’de oluşan yüksek getiriden sıcak para getiren yabancılar yararlandı. 2002 yılında 1 milyon dolar getirerek Borsa’ya giren bir yabancı yatırımcı, bu birikimini, kurdaki düşüşün de katkısıyla bu yıl 4.5 milyon dolara çıkardı.
İMKB portföyünde yabancı sermayenin payı yüzde 71,5’i aştı.

Aynı dönemde Türkiye’ye döviz getirerek yüksek faizli Hazine bonosu, devlet tahvilinde değŸerlendirenler de buna yakın oranda getiri elde ettiler. Sıcak paraya verilen prim, Türkiye ekonomisinden dışarıya kaynak transferi, Türkiye’nin kan kaybı anlamına geliyor. Bu yüzden küresel sermaye, AKP iktidarını çok seviyor, bu kadronun Türkiye’nin başında kalmasını istiyor.

-İşsizler ordusu 5 milyonu aştı

AKP döneminde kaydedilen ucuz kura bağŸlı ve ithalata dayalı yüksek oranlı büyüme, Türkiye’den çok diğŸer ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yaptı.
Milli gelir kağŸıt üzerinde hızla büyürken, işsizlik azalmadı. Umudunu yitirerek iş aramaktan vazgeçenler ve eksik istihdamdakiler de dahil edildiğŸinde 2002 yılında 4 milyon 781 bin olan geniş tanımlı işsizler ordusu, 2006 yılında 5 milyon 423 bine, bu yılın nisan ayı için açıklanan son verilere göre de 5 milyon 210 bine ulaştı. Geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 19’un üzerinde bulunuyor.

Avatar
selçuk kara 2011-05-16 15:09:23

siz masal dünyasındanız mahmut hocam, istesenizde istemeseniz de Türkiye büyüyor,biz hedefimizi 2023 yılına koymuşuz, siz hala nerdesiniz, Cumhriyetin 100 yılında büyük Türkiyeyi herkes görecek, siz hala islam birliğŸi, faizsiz ekonomi masallarıyla uyuyun, dünya da bir realite var biz bunun farkındayız, Avrupa birliğŸi süreci de bu zaman içinde bitecek ve Türkiye olması gerektiğŸi yerde olacak

banner90