Bayraktar'ın iyi dediği ekonomi yangın yerine dönmüş
bu dünyada bi akıllı sizsiniz.her şeyi gören her, şeyi bilen ,tarihimizde sadece erbakan hoca başaralı olmuş başkada kimse olamaz.yatın kalkın 24 saat şükredin yüce yaradanımıza sizi bu kadar üstün özellikli yarattığı için.yoksa ne olurdu halimiz.o kadar incesinizki merkez bankasındaki paranın dini( paranın dini varmıdır acaba?) bile önemli sizin için.ama kendi ticaretlerinde bankalarla çalışmak caiz.siz herşeyi bilirsinizya vardır bir hikmeti ne de olsa.sizin bu ilim,bilim,yıllardır dirsek çürütmüş olduğunuzun karşılığını bu cahil ,hiçbir şeyi bilemeyen dünya körü bizlerden mahrum etmeyin. ve feyzinden kimse muaf kalmaması lazım.
bu saydınız vuslatlatlar ancak size ait olabilir,hele darbeci şaklabanı amerikada ki vatandaş israile siyasi otorite dedimi,amerikaya sırtını yasladı mı sorun yok değil mi,yeri geldiği zaman eceviti bile desteklemek mübah ama milli görüş oldumu baba amerika istemez değil mi,siz ancak iyi bir yandaş olursunuz,ancak hristiyanları cennete sokarsınız,amerika-avrupa müslümanları katlediyor türkiye de destekliyor size ne değil mi?zavallılar acıyorum size
bize acımayın.kendi kabınıza bakın . bu yazdıklarınızın hesabını allaha veririz.acınacak bir durum yok.zaten acizliğiniz o kadar ortadaki yazılan yoruma verdiğinz cevabın bir alakası yok. durmak yola devam
evet durmak yok müslümanların ölmesine vesile olmaya devam, muhakkak hesap günü gelecek yapılanların hesabı verilecek,herhalde okuyamadınız cevabımız sizin bu anti milli görüş uslubunuza, biz sizin ne olduğunuzu kime hizmet ettiğinizi iyi biliriz, tabi ki siz evrenselsiniz ya bütün insanlığı cennete sokma sıkıntısınızdasınız ya, ne oldu size siyasetin şerrinden Allah'a sığınıyodunuz, ne büyük siyasetçi oldunuz, siz yola devama edin, biz de şunu inanıyor ki ''zafer yakındır ve zafer inananlarındır'' ve ''Allah nurunu siz istesiniz de istemeseniz de tamamlayacaktır
mustafa kardeş anlattıklarının doğrularla alakası yok, fethullah hocaefendi hükemeti destekliyorsa vardır bir nedeni,sizin bu komple teorileriniz bitmez, sonuçta hristiyanlarda, yahudilerde hz.İbrahim'e inanmıyor mu? nerde mülümanlar öldürüyor yapmayın böyle, öldürülenler varsa bunlar islamı zarar veren teroristlerdir, nedir sizin bu amerika,avrupa düşmanlığınız
AKP'nin "ekonomide başarı" aldatmacası
 AKPÂnin ekonomide yarattığı dört temel sorun: Sıcak para, yüksek cari açık, ağır borç yükü, kronik işsizlik.
 AKP döneminde aşırı hızlanan sıcak para girişlerinin sağladığı zincirleme gelişmelerin makro ekonomik göstergelerde kağıt üzerinde yarattığı Âekonomik başarı algısı, giderek büyüyen yapısal sorunları gizledi.
 90 milyar dolara ulaşan sıcak paranın etkisiyle dövizin aşırı ucuzlaması, enflasyonu düşürüp, ithalata dayalı hızlı bir büyüme süreci yaşatırken, TürkiyeÂnin dış ticaret ve cari işlemler açıkları ile iç ve dış borçlarını ise tehlikeli boyutlara taşıdı.
 AKPÂnin büyüme modeli, TürkiyeÂnin değil, başka ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yaptı.
 AKP döneminde faiz, rant ve kar elde edenlerin milli gelirden aldığı pay artarken, ücretlinin payı geriledi, çiftçi ise hızla yoksullaştı.
 Türkiye, sıcak para için Âcennet ülke haline geldi; 2002 yılında döviz getirerek BorsaÂya yatıran yabancı yatırımcı, 1 milyon doları 4.5 milyon dolara çıkardı.
Â İşsizlik, dış açıklar ve borcun azaltılması; üretim artışına dayalı bir refah artışı, gelir dağılımının düzeltilmesi, Âcanlı bomba niteliğindeki sıcak paranın tetikleyeceği olası ekonomik krize karşı gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.
* * * * *
AKP, dört buçuk yıllık iktidarında; kağıt üzerinde ve medyanın empozesiyle zihinlerde bir Âekonomide başarı efsanesi yarattı. Gerçekte ise AKP, TürkiyeÂyi, Âcanlı bomba niteliğinde ve ülkenin kanını emen rekor sıcak para hacmi, aşırı yüksek cari açık, ikiye katlanmış iç-dış borç stoku ve daha da büyümüş bir işsizler ordusu olmak üzere başlıca dört büyük sorunla karşı karşıya bıraktı.
2001 yılında yaşanan (ya da yaşatılan) ağır ekonomik krizin ardından iktidara gelen AKP, tek parti hükümeti olmanın şansını kullandı, en dibe inmiş makro ekonomik göstergelerde zaten yaşanacak olası düzelmenin primini topladı. 2002 seçimleri öncesi kullandığı söylemin aksine IMFÂnin ekonomi politikalarını ve Derviş programını ödünsüz sürdüren AKPÂye giderek hızlanan kısa vadeli yabancı sermaye girişleri büyük kolaylık sağladı. AKP, Âdüşük kur-yüksek faiz politikasıyla, Türkiye ekonomisinden yurt dışına görülmemiş boyutlarda kaynak aktarırken, ülkeyi sıcak para sahipleri için bir cennet haline getirdi. AKP döneminde aşırı hızlanan sıcak para girişlerinin sağladığı zincirleme gelişmelerin, makro ekonomik göstergelerde kağıt üzerinde yarattığı Âekonomik başarı algısı, giderek büyüyen yapısal sorunları gizledi. Acısı ileride çıkacak bu gelişmelerin kısa vadeli sonuçları, adeta göz boyadı.
90 milyar dolara ulaşarak on kattan fazla artan sıcak paranın etkisiyle dövizin ucuzlaması, enflasyonu düşürüp, ithalata dayalı hızlı bir büyüme süreci yaşatırken, TürkiyeÂnin dış ticaret ve cari işlemler açıkları ile iç ve dış borçlarını ise tehlikeli boyutlara taşıdı. AKPÂnin büyüme modeli, TürkiyeÂnin değil, başka ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yaptı. Büyümenin istihdam yaratmaması nedeniyle, işsizlik azalmak bir yana daha da artarak kronikleşti. AKP döneminde gelir dağılımı daha da bozuldu; faiz, rant ve kar elde edenlerin milli gelirden aldığı pay artarken, ücretlinin payı geriledi, çiftçi ise en fazla yoksullaşan kesim oldu.
60. hükümetin işsizlik, dış açıklar ve borcun azaltması, iç kaynaklara ve üretime dayalı bir milli gelir artışı ve dezenflasyon süreci başlatması, gelir dağılımını düzeltmesi ve Âcanlı bomba niteliğindeki sıcak paranın tetikleyeceği olası ekonomik krize karşı gerekli önlemleri alması gerekiyor. Ancak hükümetin, varlık nedenine aykırı olacağı için böyle bir yola başvurması olası gözükmüyor.
-İşin sihri Âsıcak paraÂda
2002 yılında 8.9 milyar dolar dolayında bulunan sıcak para stoku, tek parti iktidarının iş başında olduğu son dört buçuk yılda küresel finansal sisteme entegrasyonu artan TürkiyeÂnin verdiği aşırı yüksek faizin spekülatif kara dayalı yabancı fonları giderek artan biçimde kendisine çekmesi sonucu, kartopu gibi büyüdü. 2003 sonunda 15.9 milyar, 2004Âte 30 milyar, 2005Âte 58 milyar, 2006Âda 65.4 milyar dolar olan sıcak para hacmi, bu yıl 29 Haziran itibariyle 87.4 milyar dolara kadar yükseldi.
2002 yılında 1.50 olan ortalama dolar kuru, küresel şoklara ve bazı iç gelişmelere bağlı çıkışlar dışında süren yoğun sıcak para girişleri nedeniyle sürekli düşerek, 2003Âte 1,49, 2004 yılında 1,42, 2005Âte 1,34 YTL oldu. 2006 yılı ortalamasında mayıs-haziran dalgalanmasının etkisiyle biraz yükselerek 1.43 YTLÂye çıkan ortalama dolar kuru, yılbaşından bu yana olan döneminin ortalamasında ise 1,36 YTL düzeyinde oluştu.
DİBS faizlerinin yüzde 18-20 dolayında seyrettiği, İMKBÂnin yıllık getirisinin yüzde 50Âye yaklaştığı ortamda, kurların gerilemesi, sıcak para getirenlerin karını katladı. Dışarıdan döviz getirip TürkiyeÂde değerlendirenler, başka ülkelerde 10-15 yılda alabileceği getiriyi, bir yılda elde ettiler. Bu yolla Türkiye ekonomisinden dışarıya rekor boyutta bir kaynak transferi yaşandı.
-Sanal büyüme ve gelir artışı
Türkiye, 2003 başından bu yılın nisan ayına kadar olan 22 çeyrek boyunca kesintisiz büyüme rekoru kırdı. Ancak, ucuz dövize bağlı ithalat artışının etkili olduğu büyüme, Türkiye yerine başka ülkelerin üretim ve istihdamını artırdı.
Kurlardaki aşırı düşüş, toplam ve kişi başına milli gelirin olduğundan yüksek gözükmesine de yol açtı. 2003-2006Âyı kapsayan dört yıllık dönemde deflatör bazında enflasyon yüzde 58Âe ulaşırken, dolar kuru cari olarak yüzde 5, reel olarak yüzde 40 geriledi. Milli gelir dört yılda sabit fiyatlarla sadece yüzde 32.7 büyürken, reel kurdaki düşüş nedeniyle, 2002 sonunda 181 milyar dolar eden GSMH yüzde 122Âlik artışla 2006 yılında 400 milyar dolara dayandı. Bu dönemde kur enflasyon kadar artsaydı, 1 dolar 2006 ortalamasında 2.4 YTL olacak ve 399.7 milyar dolara yükselen milli gelir 240 milyar dolar, 5 bin 477 dolar çıkan kişi başına milli gelir ise 3 bin 598 dolar çıkacaktı.
-Gelir dağılımı daha da bozuldu
AKPÂnin ekonomi modeli gelir dağılımını daha da bozdu. Milli gelirden rantiyenin aldığı pay büyürken, ücretli ve çiftçinin payı küçüldü. Üretim ve ithalat vergileri ile sabit sermaye tüketimi çıkarıldıktan sonra geriye Âpaylaşılan gelirÂden faiz, rant ve kar elde edenlerin 2002 yılında yüzde 53,5 olan payı 2006Âda yüzde 56.1Âe çıkarken, ücretlilerin payı yüzde 34.5Âten yüzde 34.4Âe, çiftçinin payı ise yüzde 12.1Âden yüzde 9.5Âe geriledi.
-80 yıldakinden daha fazla iç borçlanma
Kasım 2002Âde kurulan 58. ve Mart 2003Âte kurulan 59. AKP hükümetleri, bu yılın Mayıs sonuna kadar olan dönemde Cumhuriyet tarihindekinin toplamından daha fazla net iç borç borçlanmaya gitti. Özel sektör, Merkez Bankası ve yerel yönetimler hariç olmak üzere sadece merkezi yönetimin tasarrufundaki iç borç stoku Kasım 2002Âde 94.1 milyar, 2002 sonunda da 91.7 milyar dolardı. Merkezi yönetimin iç borç stoku, Mayıs 2007Âde 195.4 milyar dolara ulaştı. İç borç stoku, AKP döneminde yüzde 108 büyüdü. Merkezi yönetimin dış borcundaki artış ise daha yavaş oldu; söz konusu borç 55.8 milyar dolardan 67.2 milyar dolara yükseldi. Merkezi yönetim toplam borcu Kasım 2002-Mayıs 2007 arasında yüzde 75 artışla 262.6 milyar dolara çıktı.
-Özel sektör de aşırı borçlandı
Sürekli gerileyen kurun teşvikiyle özel sektörün dış borçları da rekor düzeyde artarak ekonominin cari açıktan sonra yeni yumuşak karnı haline geldi. Bu dönemde iki kata yakın artan özel sektör dış borcu, 44 milyar dolardan, Mart 2007Âde 126 milyar dolara çıktı. Reel kesim, AKPÂnin iş başına geldiğinde verdiği kur garantisi nedeniyle, önemli boyutta bir kur riski aldı. Özel sektör, bu borçları nedeniyle, TürkiyeÂden sermaye kaçışı olasılığında yaşanacak krizden en fazla etkilenecek kesim haline geldi.
-Rekor dış açık
Döviz kurunun, dalgalanma dönemleri dışında 2002 sonu düzeyinin altında seyrettiği 2003-2006 döneminde yıllık ihracat yüzde 136 büyüyerek 36.1 milyar dolardan 85.5 milyar dolara yükseldi. Ancak, üretim ve ihracatın giderek ithal girdiye bağımlı hale gelmesi nedeniyle, ithalatta daha yüksek oranlı bir artış yaşandı. Aynı dönemde TürkiyeÂnin ithalatı yüzde 168 artarak 51.6 milyar dolardan 138.3 milyar dolara çıktı. Bunun sonucunda dış ticaret açığı yüzde 241Âlik bir artışla 15.5 milyar dolardan 52.8 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret açığının bu yıl 55 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Dış ticaret açığındaki büyüme TürkiyeÂyi görülmemiş bir cari işlemler açığıyla karşı karşıya bıraktı. 2002Âde sadece 1.5 milyar dolar olan cari işlemler açığı yüzde 2 bin 13Âlük bir büyümeyle 2006 yılında 31.7 milyar dolara çıktı. Türkiye 2006 yılında 100 dolarlık büyüme için yaklaşık 82 dolarlık cari işlemler açığı vermek zorunda kaldı.
AB ile müzakerelerin başladığı 2005Âten itibaren hızlanan doğrudan yabancı sermaye girişleri sayesinde rekor cari açığın finansmanında şimdilik sorun yaşanmadı. Cari açığın bu yıl da 30 milyar doların üzerinde olmak üzere yüksek düzeyde gerçekleşeceği bekleniyor.
-Özelleştirme-yabancılaştırma
TürkiyeÂde 2002Âye kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam değeri 8 milyar dolarken, AKP iktidarında 18 milyar dolarlık özelleştirme işlemi yapıldı. Doğrudan yabancı sermaye girişleri de özellikle 2005Âten itibaren hızlanarak rekor kırdı. 2003 sonuna kadar 1 milyar doları aşmayan TürkiyeÂye doğrudan yabancı sermaye girişleri 2006 yılında 20.2 milyar dolara ulaştı. Ancak bunun tamamına yakınını, üretim ve istihdam artışına katkıda bulunacak yeni yatırımlar için değil, özelleştirilen mevcut kamu kuruluşları ya da özel şirketlerin hisse devirleri kapsamında geldi. Sıfırdan yatırım için gelen yok denecek düzeydeki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının hacmi değişmedi.
AKP'liler, ülkenin tüm varlıklarını yabancılara satarken, "Ne kadar komünist bir ülkeymiş, satıyoruz satıyoruz bitmiyor" diyerek pişkinlik örneği sergiliyorlar.
-Bütçe göstergeleri
2002 yılında 75.6 milyar YTL olan bütçe gelirleri yüzde 127 artışla 2006Âda 171 milyara, giderleri ise yüzde 51.5 artışla 115.7 milyar YTLÂden 175 milyar dolara yükseldi. Bütçe açığı yüzde 90 küçülerek 40 milyar dolardan 4 milyar dolara geriledi. Bütçe gelirlerindeki artışla dolaylı vergilerin payının artması ve son yıllarda artan özelleştirme gelirleri etkili oldu. Dolaylı vergi yükü yüzde 70Âe çıktı. Bütçe harcamalarındaki kısıntı ise daha çok faiz dışı kalemlerde yapıldı, faiz yükü azalmadı. Bu dönemde Türkiye yılda ortalama 52 milyar YTL faiz ödedi. Özellikle vergi tahsilatındaki düşüş, faiz ödemelerindeki artış ve seçim yatırımlarının etkisiyle bütçe göstergeleri bu yıl yeniden bozulmaya yüz tuttu. 2007 yılında yüksek boyutta bir bütçe açığı yaşanacağı tahmin ediliyor.
-Kur düşük, faiz yüksek
2002 sonunda yüzde 50Âye yaklaşan iskontolu ihalelerde ortalama yıllık bileşik iç borçlanma faizi 2005Âte yüzde 14Âlere, 2006 yılının nisan ayında da yüzde 13Âlere kadar çekilirken, mayıs, haziran aylarında yaşanan küresel dalgalanmada, sermaye kaçışını önlemek için ekonomi yönetimi yeniden faiz silahına sarıldı. Yeniden yükselerek yüzde 20Âler düzeyine çıkan faizde izleyen dönemde önemli bir düşüş sağlanamadı. Kurlar hızla gerilerken hala yüzde 17-18Âlerdeki faizin yüksek seyri, TürkiyeÂye sıcak parayı çeken unsurların başında gelmeye devam ediyor.
-BorsaÂda yabancı 1Âe 3,5 kazandı
2002 yılı ortalamasında 10.986 olan İMKB endeksi, özellikle 2004Âten itibaren hızla büyüyerek 2006 ortalamasında 39.778, bu yılın başından bu yana olan dönemin ortalamasında ise 44.570 oldu. Ortalama endeks, AKPÂnin iş başında olduğu dönemde yüzde 306 artış gösterdi.
2002 ortalamasında 1,50584 olan dolar kuru ise 1 Ocak-25 Temmuz 2007 ortalamasında 1,3561 düzeyine geriledi. Dolar kurunda cari olarak yüzde 10 dolayında düşüş yaşandı.
İMKBÂde oluşan yüksek getiriden sıcak para getiren yabancılar yararlandı. 2002 yılında 1 milyon dolar getirerek BorsaÂya giren bir yabancı yatırımcı, bu birikimini, kurdaki düşüşün de katkısıyla bu yıl 4.5 milyon dolara çıkardı.
İMKB portföyünde yabancı sermayenin payı yüzde 71,5Âi aştı.
Aynı dönemde TürkiyeÂye döviz getirerek yüksek faizli Hazine bonosu, devlet tahvilinde değerlendirenler de buna yakın oranda getiri elde ettiler. Sıcak paraya verilen prim, Türkiye ekonomisinden dışarıya kaynak transferi, TürkiyeÂnin kan kaybı anlamına geliyor. Bu yüzden küresel sermaye, AKP iktidarını çok seviyor, bu kadronun TürkiyeÂnin başında kalmasını istiyor.
-İşsizler ordusu 5 milyonu aştı
AKP döneminde kaydedilen ucuz kura bağlı ve ithalata dayalı yüksek oranlı büyüme, TürkiyeÂden çok diğer ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yaptı.
Milli gelir kağıt üzerinde hızla büyürken, işsizlik azalmadı. Umudunu yitirerek iş aramaktan vazgeçenler ve eksik istihdamdakiler de dahil edildiğinde 2002 yılında 4 milyon 781 bin olan geniş tanımlı işsizler ordusu, 2006 yılında 5 milyon 423 bine, bu yılın nisan ayı için açıklanan son verilere göre de 5 milyon 210 bine ulaştı. Geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 19Âun üzerinde bulunuyor.
siz masal dünyasındanız mahmut hocam, istesenizde istemeseniz de Türkiye büyüyor,biz hedefimizi 2023 yılına koymuşuz, siz hala nerdesiniz, Cumhriyetin 100 yılında büyük Türkiyeyi herkes görecek, siz hala islam birliği, faizsiz ekonomi masallarıyla uyuyun, dünya da bir realite var biz bunun farkındayız, Avrupa birliği süreci de bu zaman içinde bitecek ve Türkiye olması gerektiği yerde olacak
Halkın cebine girmeyen 90 milyar doların halka ne faydası var laf kakalbalığı yapıp milleti kandırmayın sayın bayraktar