banner102

Birilerinin yersiz eleşŸtirilerine kulak asmadan, her yazıma başŸladığŸım gibi devam etmeyi bana nasip eden YARATANA sonsuz şŸükrediyorum.

Her insanın gelecekten bir beklentisi vardır. Bu beklentiler, insandan insana değŸişŸtiğŸi gibi, toplumdan topluma da değŸişŸebiliyor. Tabi ki toplumdan topluma değŸişŸkenlik arz eden beklentiler, genelde kültür ve o toplumun etkin iletişŸim araçlarının yönlendirmesiyle de değŸişŸebilmektedir.

Bazen aynı toplumlarda dahi, belirli bir zaman sonra beklentiler değŸişŸkenlik gösterebilmektedir. Bunun an bariz örneklerini en yakın çevremizde, ilçemiz ve ülkemizde bulabiliriz.

Hızla değŸişŸen beklentilerimiz, aynı seviyede ilerleyen teknoloji ve paralelindeki kitle iletişŸim araçlarıyla birebir ilişŸkilidir. İnsanı bir oyuncak gibi yönlendiren iletişŸim araçları, yönlendirdiğŸi şŸekilde de beklentilerini çizmektedir. Beklentisi değŸişŸen insanlara bu değŸişŸimlerini söylesek, ‘yok böyle bir şŸey, ben eskisi gibiyim’ veya ‘evet gelişŸtikçe değŸişŸiyoruz, bu yaşŸamın gereğŸidir, bunu kendi isteklerimize göre yapıyoruz’ der. Bu söylentiler kısmi olarak doğŸru olabilir, fakat insanların beklentilerini değŸişŸtirmek isteyenler, sazan gibi yem avlamaya kalkmaz!  Aksine çok temkinli davranarak ilk önce beklentilerini, kendi istekleri gibi gösterip kabullendirme işŸini yapar. Kabullenme işŸi bitince, yaşŸatma işŸini devreye sokar. YaşŸamı değŸişŸen insanın da, ister istemez beklentisi değŸişŸir.

Beklentilerimizi belirleyenler, bunu dar bir kalıba sokarak bize sundular. Bu tuzağŸa düşŸenlerde, dar bir kalıp içinde beklentilerini ortaya koyup, bu uğŸurda mücadele ediyorlar. HÜ¢lbuki akıllı olan insanın hiçbir beklentisi anlık veya geçici olmaz ve ya olmaması lazım.

Geçici olan bu dünyada huzurlu ve saadet içinde yaşŸamayı kim istemez ki? Bunu, en zalim insana dahi söyleseniz, düşŸünmeden evet diyecektir. Çünkü insanın fıtratı huzura meyillidir.

şžimdi aklımıza şŸu soru gelebilir; İnsanın fıtratı huzura meyilli ise, neden dünyada huzur yokta zulüm var?

İşŸin aslı ve özü bu soruda yatmaktadır. Bu soruyu sorabilen bir insan, sebep ve sonuçlarını da sorgular ve gerçekleri öğŸrenmeye kalkar. Samimi bir niyetle öğŸrenilmek istenilen gerçekler, o kişŸinin önüne hazır lokma gibi getirilir. Yeter ki bu konuda samimi olalım.

Dünyada neden huzur yerine zulüm var sorusunu soran ve bu uğŸurda mücadele eden insanın beklentileri, artık birilerinin dayattığŸı beklentiler olmaktan çıkacaktır. Aslına dönen insan, üç günlük dünyada, Yaratılanın kanunları ile değŸil, Yaratanın kanunları ile hayatını şŸekillendirecek ve huzur bulacaktır. Huzurlu insan ister istemez çevresine de huzur saçar. çevre huzurlu olunca, sırasıyla ilçe, il, bölge, devlet ve dünya huzurlu olur.

Esasen bu konuda bir soru daha sormak gerekiyor;

Bu soruları sonranlar yok mu? Varsa neden bunların aracılığŸı ile dünyaya huzur gelmiyor?

Evet, bu soruları sonranlar hatta gereğŸini yapmaya çalışŸanlar da var. Fakat işŸ sadece bununla bitmediğŸi için huzur gelmiyor. Huzuru istemek için İnanmak gerekiyor. KişŸi adının eminliğŸine inandığŸı gibi, huzurun gelişŸ yöntemine de inanması gerekiyor.  İnandığŸı gibi yaşŸayan insan, topluluk ve ülkeler olduğŸu zaman, dünya huzur ve saadet bulacaktır.

Bu perişŸanlığŸı huzur olarak gören ve perişŸan hale şŸükredenler, düşŸüncelerini, düşŸünce sahiplerine teslim etmişŸ ve onların beklentileri ile yaşŸam sürdürmektedirler. Bu yaşŸam tarzı,  köleye köle olmakla eşŸdeğŸerdir.  Bu düşŸüncelerde olan insanların sayısı çok fazla olduğŸu için, toplum baskısı ile, diğŸer azınlığŸı da baskı altına almaktadır.

Kölelerin köleleri, gerçek adrese gitmek isteyenlerin yollarını kesip kendileri gibi yapmaya çalışŸmaktadırlar. Bunu yaparken de iyi niyetli olduklarını söylüyorlar. Çünkü, aklını yaratılana teslim eden, akıllıca düşŸünemez.  Kendisine dayatılan düşŸünceleri de, kendi masum düşŸünceleri sanar.

Konu hakkında güncel bir misal ile yazımı sonlandırma istiyorum.

Bölgemizde, on yıl kadar önceleri kız istemeye gittiklerinde, kız tarafın istekleri:  Â‘Ahlaklı ve dindar olsun gerisi o kadar önemli değŸil’ tarzında idi. şžimdi ise, aynı bölgede ve aynı insanların düşŸünceleri: Â‘İşŸi iyimi? Arabası, evi var mı? Bunlar varsa gerisi önemli değŸil’ şŸekline döndü.

Aynı bölgede yaşŸayan insanların neyi değŸişŸti ki? Sorulan sorular farklılaşŸtı. HÜ¢lbuki aynı şŸeylere inanıyoruz (!)

Sonuç olarak yaratılan bir insanın Yaratıcı haricinde hiçbir yerden beklentisi olmaması gerekiyor. Bir yardım yapacağŸı zaman karşŸılığŸını yaptığŸı kişŸinden değŸil, her nefesin hesabını soracak olandan beklemesi gerekiyor. Bu beklenti ile yaşŸam süren insanlık huzur ve saadet içinde olacaktır.

Bu yaşŸam tarzını benimseyip, bunun için mücadele edelerden oluruz inşŸallah.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90