Ülkemizde, 25 Nisan 2007 tarihinde İçişleri Bakanlığının onayı ile BİLİşİM SUÜLARI VE SİSTEMLERİ şUBE MÜDÜRLÜğÜ kuruldu. Bu kurum kapsamında sanal Ü¢lemde yapılan suçların önüne geçilmek istendi ve bu kısmi olarak ta olsa, başarıldı. Bundan dolayı, bu kurumu ve bu kurumu açan Hükümetimize teşekkürlerimi iletiyorum.
Gerçekten yeni yetişen neslin teknoloji ile iç içe büyümesini düşünürsek, bu çalışma, ülkemizin ve neslin geleceği açısından çok önemli ve faydalı bir çalışma olduğunu görürüz.
Fakat şunu da söylemeden edemeyeceğim: İnternet üzerinden yayın yapan ve izlenme payının büyük bir bölümünü kendinde bulunduran haber siteleri, Televizyonlarda olduğu gibi haberlerinin içeriklerinde ve resim arşivlerinde müstehcen resimler bulundurmada herhangi bir bahis görmedikleri gibi, resmi kanunların da bu siteleri göz ardı ettiğini görmekteyiz. Aşağıda yazılan kanun hükümleri arasında “Müstehcenlik” hükmü, bu sitelerdeki açık saçık resimleri neden bağlamıyor?
Bahsetmiş olduğum Bilişim Suçları ve Sistemleri ilgili resmi web sitede yer alan bilgilere dikkatinizi çekmek istiyorum.
Erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi
İnternet ortamında yapılan ve içeriği aşağıdaki suçları oluşturduğu hususunda
yeterli şüphe sebebi bulunan yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesine
karar verilir:
26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1) İntihara yönlendirme (madde 84),
2) Üocukların cinsel istismarı (madde 103, birinci fıkra),
3) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190),
4) Sağlık için tehlikeli madde temini (madde 194),
5) Müstehcenlik (madde 226),
6) Fuhuş (madde 227),
7) Kumar oynanması için yer ve imkÜ¢n sağlama (madde 228),
suçları.
b) 25/7/1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine
İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar.
Bilişim suçları ile ilgili kanunlarda yer alan maddeler gereği gibi uygulanmasını temenni ederek şu hususa da dikkatlerinizi çekmek istiyorum;
Ülkemizde televizyon kullanım oranı, ortalama %80-90 civarındadır. Bu oranı göz önünde bulundurduğumuzda, insanlara olan olumsuz etkisini de göz ardı etmemeliyiz. Üstelik öyle bir etkisi var ki, Ülkemizin en ücra köşesinde, yolun dahi doğru-dürüst gitmediği yerdeki kardeşlerimiz ve bacılarımız, büyük şehirlerdeki gayri İslam’i yaşayıştan nasiplenir duruma gelmiştir. Bu zehir ve yaşanan olumsuzlukların en büyük etki payını televizyonlar üstlenmiştir. Bunun ispatını da, televizyon reklamlarına ayrılan meblağdan görebiliriz.
Konuyu fazla uzatmadan esas meseleye gelmek istiyorum.
İnternet için uygulanan güvenlik önlemleri ve kanunları neden televizyonlar için uygulanmıyor?
Haberlerin içlerine dahi müstehcen yayın sokan kanallardan tutun, çocukların ahlakını bozan film ve programlar azalacağı yerde, her geçen gün şiddetini artırdığını düşündüğümüzde, aklımıza bir sürü daha soru gelmektedir.
Bilişim sektörü için önlem alan Hükümetimiz, televizyon kanalları için aynı önlemi neden almıyor?
Ünlem almayışı şu nedenlerden olabilir mi?
· Televizyon kanallarının patronları, desteklerini Siyonizm’den aldığı için mi?
· Tv kanallarından yüksek gelir elde edildiği için mi?
· Ülke siyasetine yön vermede, Tv kanallarının etkisinin yüksek oluşumu?
· İnsanları yönlendirmede en büyük silahın, televizyonlar oluşumu?
Bu ve benzeri nedenlerden dolayı, televizyonlardaki Ahlak ve Maneviyatı yok edecek, çatışma ve şiddeti körükleyecek programlara dur denilmiyor!
Ahlaksızlığın ve şiddetin her geçen gün arttığı ülkemizde, sorunları oluşturanlarla değil, sorunlarla mücadele ediyoruz! Sorunu çözmek isteyen, suyun önüne set koymakla değil, suyun aktığı musluğu kapatmakla uğraşır!
Kanunlarını AB kriterlerine göre ayarlayan bir zihniyetten de, ancak bu kadar verim alınabilir!