2005 yılında Avrupa Parlamentosunda söz alan bir Fransa temsilcisi; Türklere Lozan’ı yırttırmalıyız demişti. Büyük yankılar uyandırdı bu söz...
Peki, Lozan Antlaşması yırtılırsa yerine hangisi kabul edilecekti? Sevr Antlaşması elbette...
Türkiye’nin en büyük stratejik müttefiki kimdir uluslararası arenada? Amerika Birleşik Devletleri değil mi?
Peki, Lozan Antlaşmasını kabul etmeyen tek ülke hangisidir?
Yine ABD...
Bu nasıl müttefiklik? Bu nasıl ittifak? Bu nasıl ortak menfaatlerin korunması adına yapılan işbirliği...
ABD için 1991’e kadar Türkiye, Sovyetlere terk edilemeyecek kadar önemli bir ülkeydi. Sovyetler yıkıldıktan sonra Türkiye Ortadoğu’da güçlenmemesi gereken, terör yüzünden içerde zayıflatılması gereken bir ülke konumuna geldi...
Milli Mücadele döneminde ABD sözde bizim bağımsızlık mücadelemizi destekleyen tek ülke konumundaydı. Bilenler bilir Halide Edip ADIVAR’ın da içinde bulunduğu bir grup A.B.D’ye manda ve himaye teklifi için bir mektup yazdılar...
Yıl 2011... <<A.B.D>> yönetimi o kadar nezaketsiz ki, hÜ¢lÜ¢ bir bayanın mektubuna yanıt vermemişlerdir(!)
ABD başkanı Wilson 8 Ocak 1918’de on dört adet ilke yayınladı. O ilkeler resmen Osmanlı’nın yok edilmesini içeren maddelerdi. Üzellik 12. Madde. Bu maddeye göre her azınlık ve Balkan ırkları birer devlet kurma hakkına sahipti. Türklere nereler bırakılacaktı peki?
Sadece İçanadolu...
şuanda yürürlükte olan ABD’nin yüksek stratejisi hala bu yöndedir ve bir gün dört büyük başkandan biri kabul edilen Wilson’un bu prensipleri tümüyle gerçekleştirilecektir.
En azından hala bunu gerçekleştirmek için çalışmalar yapmaktadırlar. şimdi bir defa Türkiye bu gerçeği bilmeli ve ona göre adım atmalı...
Asala denen terör örgütü bir ara müthiş faaliyetlerde bulunuyordu. Amaç öç almaktı... 1915’in öcünü almaktı. Asala toplumsal olarak bir karşılık görmedi. Destek de bulamadı. Zira Türkiye’deki Ermeni nüfusu buna yetmezdi. Onu lağvedip yerine PKK terör örgütünü faaliyete geçirdiler. Başına da -ÜC- alan’ı geçirdiler... şimdi Kürt vatandaşlarımızdan toplumsal destek alabilme adına Türklüğe karşı Kürtlüğü ortaya attılar. Kürtlükten ziyade Kürtçülüğü...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yüksek stratejisi de elbette var.
Mesela İngiltere parlamentosunda yazan bir yazı vardır aynen şöyle;
“İngiltere’nin daimi dostu yoktur. İngiltere’nin daimi düşmanı da yoktur! İngiltere’nin menfaatleri vardır. Ve Siz ey milletvekilleri! İşte bu menfaatleri korumak için buradasınız”
Türkiye Liberal ekonomik ve siyasi sistem çökene, zayıflayana kadar bu oyunu kurallarına göre oynamak zorunda...
Bizim müttefikimiz yok... Dostumuz yok... Ebediyen düşmanımız da yok...
Almanya ve ABD birinci ve ikinci dünya savaşlarında ters cephelerde yer aldılar. Ama bugün en fazla işbirliğini kendi aralarında yapmaktadırlar..
Türkiye bugün Yunanistan ve Ermenistan ile bu sebepten işbirliğine gitmek istiyor...
Bizim en büyük gücümüz haklı olmamız.
Kaddafi’nin yönetimine kızarken biz küresel güçlerle aynı zaviyeden bakıp aynı gerekçelerden ötürü kızmıyoruz.
Biz Kaddafi’ye kızarken insan penceresinden bakıp kızıyoruz belki bu küresel güçlerin işine gelebilir.
Son olarak bir tespit;
Libya’nın bitirilmesi tıpkı Osmanlı’nın bitirilmesine benziyor...
Libya uluslararası ekonomik güçlere geçit vermediği için yıkılıyor. Osmanlı’da yed-İ vahit sistemi yüzünden yıkılmıştı...
Fakat bir farkla; Osmanlı’yı yıkan küresel güçler henüz yeni muktedir oluyor henüz yani güçleniyor henüz yeni genç oluyordu. Bugün ise can çekişmekte olan bir ABD ve Avrupa var...
Güçlenen, iktidarını perçinleyen ve yeni palazlanan ülke ise Türkiye...
Yine de
yarından umutluyuz..